Çin’de geliştirilen aşının 16 Eylül’de ilk kez Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde başlayan Faz 3 klinik araştırmaları için İstanbul’da ilk gönüllü aşılamaları yapıldı.
Marmara Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gönüllü 4 sağlık çalışanına aşı uygulandı.
Çinli Sinovac Biotech firmasının geliştirdiği Kovid 19 aşı adayının Faz 3 klinik araştırmaları için ilk gönüllü aşılamaları Ankara ve Kocaeli’nden sonra İstanbul’da da başladı. İstanbul’daki ilk gönüllü uygulamalar Marmara Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hemşireler Oğuzhan Erdinç, Demet Aygüler, Erdal Çinkaya ve ebe Dilara Erişen’e yapıldı. Çalışmanın yürütücüsü, Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Kliniği Koordinatörü Sorumlusu Prof. Dr. Volkan Korten, daha önce de erişkinler için bazı aşı çalışmalarının yürütüldüğünü ancak bir pandemi aşısı olarak ilk kez böyle bir süreç içerisinde yer aldıklarını belirterek “Pandemi nedeniyle çok hızlı ilerleyen ve bir an önce piyasaya girmesi beklenen büyük çapta olan bir aşılama kampanyası bu.
O nedenle biz de merkez olarak ilk defa tabii ki böyle bir çalışmaya giriyoruz. Türkiye çapında 25 merkezde toplam 13 bin kişi civarında gönüllüye aşı uygulanacak. Yani her merkeze yaklaşık 650 civarında bir gönüllü düşüyor. İlk etapta gönüllü sağlık çalışanları var. Onlarda bir güvenlik problemi olmadığı görüldükten sonra halka genişletilecek çalışma. Yani her merkezde yaklaşık 60 civarı gönüllü sağlık çalışanına aşı uygulaması yapılacak” dedi.
“ÇAĞRIYI YENİ YAPTIK AMA ÇOK GÖNÜLLÜMÜZ VAR”
Prof. Dr. Korten, gönüllü çağrısını birkaç gün önce yapmış olmalarına rağmen çok sayıda başvuru aldıklarını vurgulayarak “Yeni duyuru yapmamıza rağmen başvurulardan memnunuz. Çok sayıda sağlık çalışanı çalışmaya katılmak istiyor. İlk gün için 4 kişi hazır oldu ve aşılamaları da gerçekleştirildi. Biz günde maksimum 10 gönüllüye aşılama yapmayı planlıyoruz. Çünkü bir kişiye en az yarım saat falan ayırmamız gerekiyor. Bilgilendirme, onam alınması vesaire için. Ayrıca bir de kişilerin önceden taranması gerekiyor. Hastalığı geçirip geçirmedikleri veya o an hastalığın olup olmadığının anlaşılması için hem antikor, hem de polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) bakıyoruz. Onların sonuçları da genellikle bir gün sonunda çıkıyor. Yani gelen kişiye hemen o anda aşılamayı yapmıyoruz. O testlerin sonuçlanması gerekiyor” diye konuştu.
“GÖNÜLLÜLERİN KARARINDA AİLELERİ DE ETKİLİ OLABLİYOR”
Bu çalışmaya katılmanın tamamen gönüllülük esasına dayandığını belirten Prof. Dr. Korten, “Örneğin bir gönüllümüz ailesi istemediği için vazgeçti çalışmaya katılmaktan. Kendisi çok istekliydi. Bazen olabiliyor böyle şeyler. Sosyal faktörler de etkili olabiliyor. Bu gönüllülerimizi ilk etapta 120 gün yani 4 ay boyunca periyodik olarak takip edeceğiz PCR ve antikor testleri ile. Yani yaklaşık ayda bir kez PCR ve antikor testleri uygulanacak. Ama bu arada herhangi bir şekilde hastalanırlarsa hemen değerlendirmeye alınacaklar. Daha sonra da 1 yıl boyunca güvenlik açısından telefonla takip edilecekler. Aşıya ait herhangi bir advers (yan etki) olayı gelişti mi gelişmedi mi diye bakılacak” dedi.
“İLK SONUÇLARINA GÖRE YÜZDE 99’UN ÜZERİNDE ANTİKOR OLUŞTURUYOR”
Aşıların piyasaya çıkabilmesinde en önemli kısmın etkinlik ve güvenlik olduğunu söyleyen Prof. Dr. Korten, sözlerini şöyle noktaladı:
“Buradaki sonlanım noktası gönüllünün hastalık geçirdiğinin belirlenmesi. Bunu da genelde yine polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile bakacağız. Antikorlar zaten aşı ile oluşuyor. Onları da bütün çalışmada bu 13 bin kişide, ilk 1000 kişisinde, (daha önce yapılmış antikor çalışmaları ama ayrıca bizim ülkemizde de yapılacak), ne kadar antikor oluşturuyorlar ona bakılacak. Yüzde 99’un üstünde antikor oluşturuyor bu aşı, buna dair yeniden bizde de ek bir bilgi olarak bu elde edilecek.
Önemli olan oluşan bu antikorların koruyuculuk sağlayıp sağlamayacağını anlamak için biz bu çalışmayı yapıyoruz. Yani bir aşının (uygulanan toplam gönüllüler arasında) en az yüzde 50 koruyuculuk sağlaması gerekiyor ki, faydalı bir aşı olarak değerlendirilebilsin. Yüzde 50’nin altındaysa, ki birçok aşı çalışması yapılıyor, o aşının pek şansı kalmıyor. Dünya Sağlık Örgütü bunu söylüyor, herhangi bir aşı adayının iyi bir aşı olarak kabul edilebilmesi için en az yüzde 50 barajını aşması gerekiyor. Bu tabii ki 70-80-90 olursa, çok daha iyi olur. Ama bir taraftan bir de yan etki durumu var. Örneğin yüzde 80 etkili bir aşının çok yan etkisi olur, ama yüzde 60 etkili bir aşının çok daha az yan etkisi olabilir. O zaman tercih, kişilere ya da o ülkenin otoritesine kalacak.”
“EN BAŞTAN BERİ İSTİYORDUM, AİLEME DE SÖYLEMİŞTİM”
Gönüllü olarak aşı çalışmasına katılan sağlık çalışanlarından Dilara Erişen (32), Marmara Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi pediatri yoğun bakımda ebe olarak çalıştığını söyleyerek şunları anlattı:
“Daha önceden de aslında düşünüyordum gönüllü olmayı. Çünkü aylardır bütün dünya aslında bu pandeminin içindeyiz. Hepimiz acı haberler alıyoruz, gerek çevremizden gerek ailemizden. Bu yüzden hep çalışmaları yakından takip etmeye çalışırım elimden geldiğince ve ülkemizin de desteklediği bir çalışma olduğunda gönüllü olacağımı zaten başta eşim olmak üzere tüm aileme ilk baştan beri direkt söylemiştim. Daha sonra hastanemizin de bu çalışmalarda yer alacağını öğrenince, ilk gün hemen direkt iletişime geçtim koordinatörlükle.
Hemen randevu işlemlerimizi ayarladık, testlerimizi tamamladık ve aşı için uygun olup olmadığımıza bakıldı. Uygunluğumuz kanıtlandıktan sonra da bugün sizin de gördüğünüz gibi ilk dozumuzu vurulduk. Bundan sonra da eskisi gibi korunmaya tabii ki devam edeceğiz. Çünkü henüz bu aşının etkin olup olmayacağını bilmiyoruz. Hiçbir garantisi yok şu anda yani. O yüzden tedbiri elden bırakmayacağız. Çalışmalar sonuçlanır ve tamam bu aşı koruyucu ve güvenli diye tüm dünyada ilan edilir, ondan sonra tedbirleri elden bırakabiliriz. Kapıyı aralamaya bakıyor bu virüs vücudumuzda girmek için. Biz de o kapıyı elimizden geldiğince sıkıca kapalı tutmaya çalışıyoruz. Aşı çalışmaları sonuç verdiğinde o kapıyı sonuna kadar açabiliriz.”