İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını ‘insanlık suçu’ olarak değerlendiren Avukat Nuriye Balta, Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) İsrail’in soykırım davasında verdiği ihtiyati tedbir kararına ilişkin, “Ateşkes kararı verilmesi Gazze halkının zararının en azından durdurulmasını sağlayacaktı. Fakat gelinen noktada alınan tedbirler oldukça yetersiz” dedi.
Uluslararası Adalet Divanı, Lahey’de Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail aleyhine açtığı “soykırım” davasında ihtiyati tedbir talebine ilişkin kararını açıkladı. Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’in Soykırım Sözleşmesi çerçevesindeki yükümlülüklerinin bazılarını ihlal ettiğine ilişkin ihtiyati tedbir kararı almaya yetkisi olduğuna hükmetti. Peki kararın ardından neler olacak? Avukat Nuriye Balta, tüm detayları Haberton’a anlattı.
İsrail Devleti’nin Birleşmiş Milletler Örgütü’ne üye olduğunu söyleyen Balta, “İsrail’in saldırıları, Uluslararası Hukuk, Savaş Hukuku ve Uluslararası Ceza Hukuku kurallarını, Uluslararası Ceza Mahkemesi kararlarını, Cenevre ve Lahey Sözleşmelerini, BM Konvansiyonel Silahlar Sözleşmesi’ni, İnsan Hakları İzleme Örgütü raporlarını ihlal etmektedir.
İsrail, Gazze’de bebekleri, çocukları, kadınları, sivilleri, gazetecileri, hastaneleri, okulları, evleri, cami ve kiliseleri, mülteci kamplarını, ambulansları ve kültürel mirası bombalamış, fosfor bombası kullanmış, esirlere kötü muamele etmiş, sivillere açlık ve susuzluk çektirmiş, enerji ve diğer temel ihtiyaç maddelerine ambargo uygulamış, iki milyon kadar insanı göçe zorlamış ve bölge halkını topluca yok etme politikasını uygulamıştır.
Tüm bunlar, savaş suçu olmanın yanı sıra aynı zamanda insanlığa karşı suç fiilleri niteliğindedir. Burada insanlık suçu işlenmektedir. İsrail’in yapmış olduğu eylem ve saldırıların savaş suçu, insanlığa karşı suç, saldırı suçu ve soykırım suçu olduğunu söylemek mümkün” dedi.
“Ateşkes, zararın durdurulmasını sağlayacaktı”
Davada alınan ara karar ile “İsrail’in Gazze sakinlerine yönelik öldürme, saldırı ve yıkımla ilgili her türlü eylemden kaçınması ve soykırımı önlemek için tüm tedbirleri alınması” hükmedildiğini belirten Balta, “Karar tarihi itibariyle İsrail devletinin 1 ay içerisinde öngörülen tedbirleri alıp almadığını ve neler yaptığını örgüte bildirmesi gerekiyor. Gelin görün ki, Bosna Hersek soykırım davasında ihtiyati tedbirlerden birisi de acilen ateşkes uygulanmasıydı. Burada ne yazık ki böyle bir ara karar göremiyoruz. Birleşmiş milletlerin asıl amacı aslında uluslararası barışın sağlanmasıdır. Taraf devletler de buna göre hareket etmelidir. Aslında ivedilikle ateşkes kararı verilmesi Gazze halkının zararının en azından durdurulmasını sağlayacaktı. Fakat gelinen noktada alınan tedbirler oldukça yetersiz” diye konuştu.
“Sivillerin vurulması yasaklandı”
İsrail’nin soykırım suçundan yargılanmasının netleştiğini ifade eden Avukat Nuriye Balta, şöyle devam etti;
“Yani savaş durumunda sivillerin, konutların, hastanelerin, okulların, kültürel varlıkların askeri hedef olarak vurulması kesinlikle yasaklanmıştır. Maalesef bu eylemler İsrail tarafından gerçekleştirildiğinden; bir soyun devam etmesi engellenmektedir. Bu da İsrail Devleti’nin de imzacısı olduğu Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmeye aykırıdır.
Burada Uluslarası Adalet Divanı’nın İsrail devletine ne gibi yaptırımları olabilir bunu konuşmak gerekir. Birleşmiş Milletler Anlaşması, hiçbir devletin iç yetkisine müdahale edememektedir. Fakat bunun da bir istisnası vardır. Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi durumlarında askeri müdahale söz konusu olur. Nasıl? Birleşmiş Milletler Anlaşması 41. Ve 42. Maddeye bir bakalım. Diyor ki;
41. madde “Güvenlik Konseyi, kararlarını yürütmek için silahlı kuvvet kullanımını içermeyen ne gibi önlemler alınması gerektiğini kararlaştırabilir ve Birleşmiş Milletler üyelerini bu önlemleri uygulamaya çağırabilir. Bu önlemler, ekonomik ilişkilerin ve demiryolu, deniz, hava, posta, telgraf, radyo ve diğer iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle ya da bir bölümüyle kesintiye uğratılmasını, diplomatik ilişkilerin kesilmesini içerebilir.” İlk önce ekonomik ve diplomatik yaptırımlardan bahsedebiliriz. Ayrıca Güvenlik Konseyi yardımda bulunmama kararı alınırsa tüm üye devletlerin uyması beklenir.
BM Antlaşması 42 maddeye göre ise, “Güvenlik Konseyi, 41. Madde’de öngörülen önlemlerin yetersiz kalacağı ya da kaldığı kanısına varırsa, uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için, hava, deniz ya da kara kuvvetleri aracılığıyla, gerekli saydığı her türlü girişimde bulunabilir. Bu girişimler gösterileri, ablukayı ve Birleşmiş Milletler üyelerinin hava, deniz ya da kara kuvvetlerince yapılacak başka operasyonları içerebilir.” İhtiyati tedbir ara kararı eğer hala yeterli görülmez ise, bu durumda her türlü girişimde bulunma yetkisi var”
“Davayı uzatmak, insanlık suçunun işlenmesine izin vermek olur”
Balta, Gazze’deki acının derhal durdurulmasını, sorumluların hesap vermesini, Gazze halkının yaşam hakkı ve özgürlüklerinin korunması gerektiğini aktararak, “20 Mart 1993 tarihinde Bosna-Hersek Cumhuriyeti, Federal Yugoslavya Cumhuriyeti’nin soykırım suçunu işlediği gerekçesiyle başvurmuştur. 08 Nisan 1993 tarihli ara kararıyla geçici önlemler alınmasına karar verilmiştir. BM Genel Sekreteri tarafından 16 Nisan 1993’te bölgede durumun hızla kötüye gittiği bilgisi nedeniyle Güvenlik Konseyi alarma geçmiştir.
Bosna Hersek Cumhuriyeti’nin tamamında derhal ateşkes sağlanması çağrısında bulunulmuştur. 26 Şubat 2007 tarihinde Uluslararası Adalet Divanı, 14 yıl sonra davasını sonuçlandırdı. Ancak buradaki en önemli husus davanın açılmasından yaklaşık 1 ay sonra ateşkes çağrısında bulunulması idi. Gazze’de ateşkes çağrısında bulunulmadığından bu davanın da ivedilikle sonuçlanması gerekmektedir. 14 yıl beklenmesi insanlık suçunun işlenmesine izin vermek olur” dedi.