Günümüzde çeşitli tartışmalar meydana gelebiliyor. Bunlardan biri de “İslam” ve “Cinsiyet” arasındaki bağın zedelenmesi sonucuyla ortaya çıkıyor.
Evet, maalesef İslam’da “Cinsiyet” meselesi bazı insanlarımız tarafından çok yanlış anlaşılarak zedelenmektedir…
ERKEK MİSİN? KADIN MISIN? FAKAT KULSUN!
Yüce dinimiz İslam, Cenab-î Hâk (celle celaluhü) tarafından daha ana rahminde bahşedilen “Cinsiyet” i çok önemli bir yerde konumlandırmıştır. Bu konum, İslam’ın “Aile” kurumuna verdiği önem ile de doğrudan ilişkilidir. Medeniyet kavramının var olabilmesi için nesil inşasının mevcut olması çok önemlidir.
Ayrıca nesil inşasında İslam direklerinin üzerine kurulu “Güzel Ahlâk” temeli tartışılmaz önemde medeniyete giden yolu sağlamlaştırır. İslam’da insan fıtratında var olması gereken iki cinsiyet mevcuttur; “Erkek” ve “Kadın”. Hatta hayvanlarda dâhi cinsiyet mevcuttur. Bu iki cinsiyetin dışında tanımlanan her şey ya bir hastalık ya da çevre bazlı bir etkileşimin sonucudur.
Bizler insan olarak Yüce dinimizde var olan hükümleri kendi çerçevemizden değerlendirmeye çalışırsak büyük bir yanlışa düşeriz. Çünkü İslam’ın koymuş olduğu her hüküm, Yüce Allah’ın (celle celaluhü) ilahî zâtı ile belirlemiş olduğu kanunlardır. Bundan dolayı dinî hükümlerde bütün mahlukâta verilen birinci sıfat hiç şüphesiz “Kulluk” tur. İnsan, hayvan, ağaç, hepimiz, var olan her şey, yegâne olarak ancak “Kul” uz.
ÛLVÎLİK NİYET VE AMELLERDEDİR!
Yüce dinimiz, biz kulları erkek ya da kadın olduğumuz için değil, hangi niyet üzere ne amel işlediğimize bağlı olarak “Sevap” ya da “Günah”, “Mükafat” ya da “Ceza” ile muhatap tutmaktadır. Örneğin bazı kesimler tarafından İslam, hâşâ bir “Kadın Düşmanı”, bir “Erkek Savunucusu” olarak algılanmaktadır.
Bu iddiaları ise, “Tesettür” farzı ve Nisa Suresi 34. Ayet-î Kerime gibi Kur’an-î Kerim’den örnekler ile temellendirmeye çalışmaktadırlar. Halbuki kadınlara tesettürü emreden Kur’an-î Kerim, erkeklere “Bakmayın!” ikazını yapmakta ayrıca “Cihad Edin!” buyurarak onları kılıçların, okların muhatabı yapmaktadır.
Nisa Suresi 34. Ayet-î Kerime’de olduğu üzere “Kadınları Dövün!” hükmünde bahsedilen kadınlar aslında “Suçlu” olanlardır. “Suç” ise cinsiyet üzerinden mukayese edilecek bir durum değildir. Nisa Suresi 34. Ayet-î Kerime’de 3. seçenek olan “Dövmek” in açılımı hâşa, “Çayımı Neden Açık Demledin?” deyip yumrukların havada uçuşması gibi bir ahlâksızlık kesinlikle değildir! İslam, hırsızlık nedeniyle “Suçlu” olan erkeklerin de ellerinin kesilmesi gibi şiddetli cezaları emretmektedir.
Yani İslam hâşâ bir taraf tutucu konumunda asla değildir! Kadınlara “Annelik” makamı sebebiyle Cennet’in ayakları altında olduğunu bildiren bir din, nasıl olur da “Cinsiyet” odaklı bir konumda düşünülebilir? Bizim dinimizde “Ulvîlik” hiç şüphesiz niyet ve amellerdedir. Hâzreti Peygamber Efendimiz’in (sallallahu teala aleyhi vessellem) biricik kızı Hâzreti Fatıma-tüz Zehra (radıyallahü anhüma) Validemiz, “Kadın” olduğu hâlde, takribî 14 asırdır gelen ve kıyamete kadar gelecek milyarlarca erkekten daha “Üstün” dür!