İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran ‘81 İlde 81 Orman’ projesi lansman toplantısında ekonomiye dair değerlendirmelerde bulundu.
Bankacılık sektöründe yılın ikinci yarısından nasıl bir seyir beklediklerini açıklayan Aran, “Çok ekstrem bir dönemden geçiyoruz. Geçen senenin mayıs seçimlerinden sonra haziran ve temmuz ayındaki o yüksek enflasyonun içinde bulunduğu yıllık enflasyon dilimindeyiz. Bu dönemi 31 Mayıs enflasyonunu gördükten sonra geride bırakacağız. Denge ondan sonra oluşmaya başlayacak. Temmuz, ağustos ve eylül aylarını geçtikten sonra 30 Eylül itibarıyla artık ülkede mevduat, kredi, ve enflasyonun makul bir seviyede oturmaya başlayacağını göreceğiz.
O noktadan sonra bankacılık hem mevduat müşterileri hem de kredi kullanacaklar için biraz daha öngörülebilecek. Sıkışıklık dozunun biraz daha azalmaya başlayacağı bir periyot olacak. Burada önemli olan nokta 5 yıllık ve 10 yıllık kağıtlardaki faizlerin düşüp verim eğrisinin sağlıklı bir hal almasıdır. Bu zaten enflasyonla mücadelede yatırımcının başarıya inandığını gösteriyor.
10 yıllık bir kağıtın şu anda yüzde 28 olan bir faizi şunu gösteriyor: Türkiye enflasyonu yüzde 28’lik bir faizi bile karlı hale getirecek noktaya indirecek ve bu ne kadar aşağıya inerse enflasyonla mücadelede o kadar inandırıcı olduğumuzu gösterecek. O eğri sağlıklı oluştuğunda da içeride biz daha uzun süreli borçlanma risk biriminin azalmasıyla dışarıdan daha uygun maliyette kaynak bulma gibi şeyleri yapabildikçe içeride de bunu enflasyonla mücadeleye zarar vermeden sağlıklı bir kredi mevduat dengesine getirebileceğiz” ifadelerini kullandı.
“RİSKİ GERİDE BIRAKTIĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM”
Bir gazetecinin bankacılık sisteminde risk görüyor musunuz? sorusunda Aran şunları söyledi:
“Riski geride bıraktığımızı düşünüyorum. Çünkü bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce aldığımız menkul kıymet tesisi zorla almak durumunda kaldığımız kağıtlardan dolayı o zamanki faiz seviyeleri yüzde 12’lerdeydi. Riski o zaman üstlendik. Şu anda yüzde 50 seviyesine çıktığında faizler eğer bundan sonra bir faiz artışı öngörseydik riskten bahsedebilirdik ama yüzde 8.5 politika faizini 50’ye çıkarken bunu yaşamayıp bilançolarımızda emebildiysek bu artık riskin kalktığını gösterir” diye konuştu.
“KREDİYİ TEK BAŞINA İNDİRDİĞİNİZDE SİSTEM TEKRAR DENGESİZ HALE GELİYOR”
“2025 bizim için daha yönetilebilir bir yıl olacak” diyen Aran, “Şu anda politika faizi yüzde 50. Merkez Bankası’nın bize verdiği borç 53. Ama bizim müşterilere verdiğimiz faiz oranı en azı 53’den başlıyor. Sektörde şöyle bir şey var, arka planda Merkez Bankası’nın koymuş olduğu hedef sistematiğinden dolayı hedefi tutturan bankalar bir süreliğine, tutturduğu zaman, periyot bittiğinde o hafta için düşürüyor. O sırada da hedef tutturamayan bankalara doğru bir mevduat kayışı oluyor ama her zaman hedefi tutturacak banka sayısı yeteri kadar olduğu için müşteri bu noktaları değerlendirerek o 53-60 aralığındaki faizden şimdilik yararlanabiliyor. Şu anda bence en avantajlı olan şey 6 ay vade.
182 gün vade avantajlı çünkü 182 güne kadar olan periyotta bu yüksek faizlerin devam edeceği ama 182 günden sonra ise artık bir daha bu oranların muhtemelen bulunamayacağı bir döneme gireceğiz. O da zaten daha sağlıklı çünkü bu oranları siz verdikçe krediyi veremiyorsunuz. Ancak mevduat maliyeti düşerse tasarruf sahibi, bu düşen orandan hala tasarruflarını karlı bir şekilde muhafaza edebileceğine inanırsa o da enflasyon düşmesi demek o zaman krediyi indirebiliyorsunuz. Krediyi tek başına indirdiğinizde sistem tekrar dengesiz hale geliyor. Burada önemli olan nokta enflasyonla mücadelede başarılı olmak.
Enflasyonla mücadele konusunda da Merkez Bankası’nın 36 hedefi değil ama 36’yı söylerken üst bant dediği 42 hedefi hala tutturulabilir bir seviye. Dolayısıyla sene sonunda ben yüzde 42 hedefinin tutturulabileceğine hala inanıyorum. Dolayısıyla yüzde 42’lik bir enflasyon, yıl sonunda oluşacak olan enflasyonda bu dengeleri oluşturmak ve o zaman bir sene sonra beklenen enflasyonun da 20’li seviyelerde bir enflasyon olacağını dikkate aldığımızda 2025 bizim için daha yönetilebilir bir yıl olacak” ifadelerini kullandı.
“KREDİ BÜYÜMESİ BU YIL ÇOK DÜŞÜK ÇIKAR”
Kredi büyümeleriyle ilgili de konuşan Aran, “Kredi büyümesi bu yıl çok düşük çıkar. Türkiye’nin milli gelirinin yüzde 3 büyüdüğü bir yılda kredi büyümesi de muhtemelen tarihi düşük seviyede çıkar. Seneye onun da dengelendiği büyümenin bu yıla göre arttığı, yüzde 3 buçukluk bir büyüme önümüzdeki yıl için ve buna göre de kredi büyümesinin bu dengeyi bozmayacak bir şekle gelmesi bekleyebiliriz” dedi.
“YABANCI PARA KREDİLER BÜYÜMEYE BAŞLADI”
Yabancı para kredileri ile ilgili Aran, “ Ben bu senenin ana ürününün yabancı para krediler ve değişken faizli yabancı para kredi olacağını söylemiştim. Çünkü Türk lirasındaki sıkışıklığı böyle aşabiliyoruz. Amerika’da ve Avrupa’da faiz indirimi beklendiği için uzun vadeli yatırımlar da aslında tarihsel olarak hep yabancı parayla yapıldığı için bizim yabancı para kredi veremiyor olmamızın nedeni; kura güvenemiyor olmamızdı. Bilançolarımız kur riskini taşıyamıyordu.
Öz kaynağımız, sermayemiz Türk lirası. Verdiğimiz kredi yabancı para olduğunda ve bir kur atağı yediğimizde sermaye yeterliliğimizi zora sokuyorduk. Şimdi orta vadeli programdaki kur hedeflerine inandığımız ve artık kurda bir risk görmediğimiz için yabancı para kredilerle ülkenin büyümesini finanse edebiliyoruz ve yatırımda zaten yabancı para krediyle oluyor. O yüzden yabancı para krediler büyümeye başladı” diye konuştu.
“ENFLASYONU DİKKATE ALDIĞINIZDA KARLARDA CİDDİ BİR DÜŞÜŞ VAR”
Aran, “Yüksek karları açıkladı demek çok doğru değil. Hem bir önceki son çeyreğe göre hem geçen seneye kıyaslandığında enflasyonu dikkate aldığınızda karlarda ciddi bir düşüş var. Önemli olan nokta ana bankacılık faaliyet karları çok düştü. Dolayısıyla bankacılık şu anda tarihsel olarak kendi karlılık anlamında en düşük dönemini yaşıyor. En sıkıntılı dönemini yaşıyor. Genellikle o diğer kar artışları ana bankacılık alanından oluşmuyor” dedi.
“TURİZM NE YAPACAK? İHRACAT NE OLACAK? SIKINTI OLACAK”
Mevcut kur seviyesinin turizmi ne açıdan etkileyeceği ile ilgili konuşan Aran, “Mutlaka şu anda içinde bulunduğumuz bu dengelenme durumunda ihracat, turizm, ithalat konusunda bu dengeyi bulurken bir takım sıkıntılar yaşayabiliriz. Kurun ideal seviyesi tartışmalarını yaşıyor olabiliriz. Genel bir bankacılık için söylediğim gibi aslında her sektörde, turizm sektöründe de ihracatta da bir kar düşüşüyle, daha az karlı bir ortamla bir süre geçirmek durumunda kalacağız. Temel olarak tüm işletmelerin mücadele etmesi gereken şey daha düşük kar ve nakit akışı, nakit yönetimi konusundaki o dar boğazı yönetmek olacak.
Rahat bir dönem olmayacak. Ama ben hep yönetilebilir olduğunu geçmişte yaşadığımız o akıl dışı olan periyottaki faydaların bu dönemde beklenmemesi gerektiğini dolayısıyla sağlıklı olan yapıya gelirken de şimdi onun bedelini ödeyeceğimizi söyleyebilirim. Yeter ki işi doğru yönetelim. Yani işimizi doğru yönetirsek ben bu konuda sıkıntının geçici olacağına ve yönetilebilir olacağını düşünüyorum ama sıkıntılı olacak. Dolayısıyla o sıkıntı olmayacak mı? Turizm ne yapacak? İhracat ne olacak? Sıkıntı olacak. Hiç o kadar karlı olmayacak. Düşecek. Hep beraber bu karsızlığı, nakit yönetimini, nakit yaratma işini daha iyi yapmak zorunda kalacağız. Bunun da toplumda yansımalarını göreceğiz” ifadelerini kullandı.
“BANKALARIN SERMAYESİYLE İLGİLİ BİR RİSK YOK”
Bankaların sermaye durumları ile ilgili Aran, “Bankaların sermayesiyle ilgili olarak bir sıkıntı öngörmüyorum. Çünkü kredi büyümesinin olmadığı kur artışının olmadığı yani bunların enflasyona kıyaslandığı zaman yönetilebilir seviyede olduğu bir yerde bankalar sermaye yönetiminde zorluk çekmeyeceklerdir. Dolayısıyla bankaların sermayesiyle ilgili bir risk yok” diye konuştu.
“DÜZENLEMEYE MUHTEMELEN GEREK OLMAYACAK”
Kredi kartlarıyla ilgili düzenleme beklentilerine yönelik Aran, “Ben hala bekliyorum. Makro ekonomik dengeler içerisinde zaten sistem serbest piyasa dinamiklerinde olması gereken hareketi yapabildiğinde düzenlemeye muhtemelen gerek olmayacak. Düzenlemelere siz sistemi zorladığınız zaman ihtiyaç duyuyorsunuz. Eğer otoritenin gözlemleri, Merkez Bankası’nın gözlemleri bunun kendi kendine hallolduğu yönünde olursa bir düzenleme gelmeyebilir. Yıla başlarken 30 seviyesinde olan doların bu yıl içerisinde yüzde 30-40 arasında, 39-42 bandında bir seviyede, yılı tamamlayacağını söylemiştim.
Bu konuda da risk olarak 42’nin üzerine çıkma mı yoksa 39 altında kalma riskini mi daha fazla görüyorsunuz derseniz de 39’lu seviye ve altında kalma riski daha fazla. Bu da Merkez Bankası’nın alınlarıyla kurun düşmesine izin vermez ve bu seviyede biter demiştim. O yüzden burada kurdan kazanç bekleyenleri ben bu seçim öncesi uyarma gereği duymuştum. Çünkü burada spekülatif bir şeyle kurun 50-60’lara çıkacağı, bir anda seçim sonrası patlayacağı düşüncesiyle bir dolarizasyona tanık olmuştuk. Ben de o konuda kur beklentisini paylaşmıştım ve hala da aynı fikirdeyim” dedi.