BM tarafından 20 Aralık Uluslararası İnsani Dayanışma Günü ilan edildi. Dayanış(a)mıyoruz…
“Bütün insanlar bir sosyal bedenin üyeleridir ve bu sebeple birbirine bağlıdırlar. Bu karşılıklı bağ, herkesi diğerinin yükümlülüğüne de karıştırır.” – Mustafa Kemal Atatürk.
Ne güzel söylemiş değil mi? Herkesin bir arada ve köklerinden görünmeyen bağlarla sarılı olduğunu, yardım eli uzatmanın aslında ne harikulade niteliklere kapı aralayacağının kanıtı niteliğinde. Herkes sağındakinden mesul desek, bir çoğumuz yer değiştirir.
Bir sorumluluğa ne zamanımız el veriyor ne de tahammülümüz buna hazır. Bütün bunların yanı sıra yardımlaşma kelimesinin üstüne basıp insanlık kavramını öylesine güzel çiğniyoruz ki; yarın bir gün “İşte en güzel yitirilen insanlık!” dalında ödül verilse eminim zirveye oynarız. Kabul edelim ki çevremize olan inancımız sıfır, bu hususta sınıfta kalıyoruz.
Hayat adındaki öğretmenin çatık kaşları altında sorgulanmaya müsait değerlerimize sahip çıkmamız gerektiğini ertelediğimiz sürece, asla birlik olamayacağımız gerçeğini unutmamalıyız.
Bütün bunların yanı sıra, içimize su serpsin diye 2005 senesinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Aralık tarihinde Uluslararası İnsani Dayanışma Günü ilan edildi. 1983’te Nobel Barış Ödülünü kazanan Lech Walesa, “Küresel ölçekte insan dayanışması fikri dünyayı değiştirebilir” diyerek bu adımı attığı için minnet duyuyor olsak da, ülke değerlerimizde bunu halihazır yeri “Halkçılık” olarak yer almakta.
Yalnızca merhamet kelimesi ile sınırlı olmayan dayanışma durumu; birlik duygusu ve ortak olma sorumluluğunu, yoksul/fakir insanlara yardım eli uzatmanın gerekliliğini, omuz omuza verip bir enkaz altından çıkma mücadelesini ele alıyor. Öyle ki ardı arkası kesilmeyen doğal afetler yaşanılan dönemlerden geçtiğimiz günleri de biliyoruz.
Bir kova su taşınan ormanlarımıza, bir kayanın da ucundan ben tutayım diye el attığımız enkazlarımıza, selin vurduğu bölgelerde gözü yaşlı çiftçilerimize bir nebze de olsun teselli niteliğinde verilen bir koyunun dahi önemi çok büyük.
Bunun adı insanlık. Bunun adı merhamet ve inanın bana hiçbir kütüphanenin en klas raflarının şık kapaklı kitaplarında karşılığını bulamazsınız. Bu tamamen bizi biz yapan değerlerdir. Dayanışmaya her zamandan daha çok ihtiyacımız olan şu dönemde, her birimizi taşın altında ki yerlerimizi almaya davet ediyorum. Başta sağlık çalışanları olarak tüm fedakar insanlığa teşekkürlerimi iletiyor, bugün her birimizi bir yaraya merhem olmaya çağırıyorum.