DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “İktidarın İsrail-Filistin meselesinde ilk 6 günde ortaya koyduğu tutumu ve diyalog için yaptığı çağrıyı olumlu buluyorum” dedi.
Ali Babacan, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Babacan, Dışişleri Bakanlığı döneminde Filistin-İsrail arasındaki çatışmanın çözümü için bizzat inisiyatif aldığını, taraflarla görüştüğünü ve emek harcadığını belirterek, “Dışişleri Bakanlığımızda mevcut olan eşsiz tecrübe ve birikimi hep devrede tuttum. Dış politikamızın şahsi hırslar veya dar ideolojik yaklaşımlarla esir alınmasına izin vermedim. O dönemde Türkiye, sözüne itibar edilen, güvenilir, taraflar arası rahat diyalog kurabilen bir ülkeydi.
Ülkemiz, kendi içindeki demokratikleşme çabası ve ekonomik refah seviyesiyle öz güvenle hareket edebiliyordu. Kendi içinde başarılı olan bir ülkenin sözü daha çok dinleniyordu. Göreve başladığım ilk haftalarda, bağımsız Filistin devletinin kurulması amacıyla Filistin-İsrail çatışma çözümünü başlatmak amacıyla düzenlenen Annapolis Konferansı’na katıldım. Tam 11 ülkeyi bu meselenin çözümü için ziyaret ettim. O dönemlerde meseleyi çözmeye odaklanırdık. İç kamuoyuna mesaj verme kaygısıyla rasyonalite dışı hiçbir şey yapmazdık.
Dış politika konusunda bazen içeriye konuşarak popüler olursunuz; ancak dışarıyı, çözülmesi gereken gerçek sorunu darmadağın edersiniz. Bir günlük manşet olma uğruna hem ülkenizin itibarına hem de muhataplarınıza zarar verirsiniz. Filistin-İsrail meselesinde, tam bir samimiyetle hep onurlu barışı savundum, savunuyorum ve savunmaya devam edeceğim” dedi.
‘TÜRKİYE GAZZE HALKININ YANINDA OLMAYA DEVAM EDECEK’
Çözüm için önerilerde bulunan Babacan, “Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kamuoyu meseleyi çatışma çözümü zemininde ele almalıdır. Haklı-haksız, bizden-sizden demeden, taraflara askeri destek sağlama yarışına girmeden; öncelikle ateşkesin sağlanması ve nihayetinde de kalıcı barışın inşası için taraf olunmalıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı derhal toplanmalıdır. İnsan canının sayılara indirgendiği, insanlığın ayaklar altında ezildiği bu dönemde, savaştan yana tavır alan herkesin bunda sorumluluğu vardır.
İktidarın İsrail-Filistin meselesinde ilk 6 günde ortaya koyduğu tutumu ve diyalog için yaptığı çağrıyı olumlu buluyorum. Kadınların, çocukların canları söz konusuyken itidalle hareket etmekten vazgeçilmemesi gerektiğini vurguluyorum. Kimse uluslararası hukukun üstünde değildir. Kimse haksızlık, hukuksuzluk yapma hakkına sahip değildir. Türkiye her zaman mazlum Gazze halkının yanında olmuştur, olmaya da devam edecektir. Öte yandan antisemitizme varan sözleri ve davranışları da her zaman kınadığımı ve kınayacağımı belirtmek isterim. Bizler, bu dönemi yaşayan siyasetçiler olarak Orta Doğu’yu barış bölgesi yapma sorumluluğuna sahibiz” diye konuştu.
‘MÜLAKATI KALDIRACAĞIZ DEDİLER, NE OLDU’
Babacan, Türkiye’nin en can alıcı sorununun ekonomi olduğunu bildirerek, “Bu iktidar, enflasyonla ilgili açık bir yüzleşme yapmadan enflasyonu düşüremez. Enflasyon, yapılan yanlışlar yüzünden arttı. Sayın Erdoğan çıkıp da ‘Yanlış yaptık, yanlışımızdan dönüyoruz’ demedikçe, hiç kimse enflasyonun düşeceğine inanmaz. Seçim öncesi söylenenlerle seçimden sonrası yapılanlar pek çok konuda tam 180 derece ayrı.
Seçimden daha 2-3 hafta önce ‘Faiz inmez, düşecektir’ deyip de seçimden hemen sonra 5 ayda 5 kere faiz arttırmak insanları aldatmak değil mi? Ayrıca mazot fiyatlarını 20 lirada götürüp, seçimden hemen sonra 40 liraya çıkarmak aldatmak değil mi? Aldattı, onun için seçimi kazandı; ama helalinden kazanmadı. ‘Mülakatı kaldıracağız’ dediler, ne oldu? ‘Seçimden sonra mülakatı kaldıracağız’ de milyonlarca gence ümit ver, insanları kandır, oyları al, cebine koy; seçimden sonra bunu hiç açıklamamış gibi davran” dedi.