Hem taraftarların hem de kulüplerin birbirlerine laf atıp isyan etmeleri bir işe yaramaz… Önce çuvaldızı kendinize batırmayı öğrenin…
Herkese merhabalar…
Geçen hafta yazımın sonunda ”önümüzdeki hafta güzel şeyler yazalım” demiştim ama, özür dileyerek yine yapamayacağımı bildirmek istiyorum…
Çünkü futbolumuz öyle bir hale geldi ki, iyiye dair hiç bir şey kalmadı… Hep bir kaos, hep bir kavga, hep bir polemik…
Çünkü eskiden başarıdan beslenen kulüpler, şimdi entrika masalarında meze haline geldiler…
GALATASARAY – ÇAYKUR RİZESPOR – OĞULCAN ÇAĞLAYAN
Herkes bu konuyu, en son gündemde olan, Galatasaray ile Rizespor arasındaki sözleşmeye neden Tahkim ve diğer kurullarla ilgili madde koyuldu sorusunu sorarak konuşuyor… Oysa ki filmi biraz başa sararsak ve geçmişten günümüze hikayeyi okursak, anlam kazanabilir yorumlar yapabiliriz… Yoksa ben de söylerim herkes gibi ” Katil Uşak!! ” diye…
2016 yaz transfer döneminde, o zamanlar 20 yaşında bir genç olan ve iyi de bir sezon geçiren Oğulcan Çağlayan 1,2 Milyon Euro’ya Çaykur Rizespor’a transfer olur… (Bugün ki 1,2 Milyon Euro tazminat maddesinin sebebi de budur)…
Oğulcan ile Rizespor arasında 4 + 1 yıllık mukavele imzalanır… +1 maddesi opsiyondur ve bu opsiyon oyuncu tarafında da kalabilir, kulüp tarafında da kalabilir… Kimde kalırsa kalsın bu opsiyon maddesi karşılıklı beyan ve anlaşmaya dayalı olmalıdır.
Oysa ki futbolcu sözleşmelerinde opsiyon hakkı genellikle kulüplerdedir…
Fakat… Oğulcan Çağlayan olayı biraz daha farklıdır…
Olayın patlak verdiği sırada, dönemin Rizespor başkanı Hasan Kartal, sözleşmenin son maddesini kamuoyuyla paylaştı. Maddeye göre ”kulüp sözleşmenin bitmesine yakın (15.06.2020 tarihine kadar) uzatma hakkına sahiptir ve bu hakkı noterden futbolcuya ihbarname çekerek bildirebilir” yazıyor…
Ey gidi Oğulcan Çağlayan… Senin menajerin ve avukatın ne işe yarıyor? Böyle bir madde koydurulur mu? Hadi koyduruldu kontrol edilmez mi? Hadi edildi böyle bir durumlarla karşılaşacağınız aklınıza gelmez mi???
Bak Rezan Epözdemir’e, Rizespor tahkimle ilgili maddeyi koyunca kulübünü nasıl uyarıyor…
Bu menajerlerin futbolcular üzerinden para kazanıp, futbolcuyu gram umursamaması ya da işini baştan savma yapmasına yıllardır irrite olurum…
Galatasaray Oğulcan’ı alınca (toplamda 4 yılda 20 Milyonluk bir sözleşme imzalandı) , bedava oyuncu diye minimum %10 olarak 2 milyon TL’yi cebe indiren menajeri kutlamak istiyorum…
Dönelim konumuza…
Oğulcan Çağlayan ve Galatasaray görüşmeleri ayyuka çıkınca (Rizespor da o dönem ligin sonuna doğru zor durumda olunca), kulüp ilgili madde gereği opsiyon hakkını kullandığını ve halen sözleşmenin devam ettiğini bildirmiş olsa da , Oğulcan Çağlayan sözleşmesini tek taraflı feshetmiş ve Galatasaray ile sözleşme imzalamış bulundu… Sözleşmeyi futbolcu tek taraflı da feshedebilir… Kanunen haklı ise yaptırım olmaz ama haksız fesih olarak değerlendirilirse tazminat uygulanır…
Not : Opsiyon hakkı kulübe ait de olsa, mevcut sözleşmeye göre iyileştirme yapılmaması takdirde, opsiyon hakkı futbolcu lehine geçersiz sayılabilir. Rizespor da sanırım opsiyon kullanırken yıllık ücreti düşük tutmuş, onlar da orada hata yapmış. Ama netice alınması için de hukukun karar vermesi bekleniyor… (Tabi ki siyasetin içinde olduğu hukukun)
Bir lafım da Galatasaray’ın o dönem ki yönetimine… Yani Mustafa Cengiz yönetimine…
Yahu böyle bir oyuncuyu transfer ediyorsunuz, insan hiç mi sormaz kulübüne nezaketen de olsa, oyuncunuzla ilgileniyoruz, sözleşme bitmesi vesilesiyle (ve Bosman kuralları çerçevesinde) oyuncunuzla transfer görüşmesi yapacağız bilginiz olsun diye…
Belki kulüp o zaman opsiyon hakkı olduğunu, bunu kullanacaklarını söyleyecek ya da transferine izin verecekti. Bu kadar olay da olmayacaktı…
Hani etik değerler… Hani kulüpler arası birbirine saygı ve hoşgörü…
Bosman Kuralı; bir oyuncunun sözleşmesinin bitimine 6 ay kala, kulübünden habersiz dahi olsa başka takımlarla transfer görüşmesi yapabilmesini sağlar… Ama böyle bir durumda dahi karşı kulübe haber verilmesi gerektiği taraftarıyım…
- Oyuncunuzun sözleşmesi 6 ay sonra bitiyor, Bosman kuralına göre transfer edeceğiz, bilginiz olsun demek çok mu zor…
Karşındaki de bir büyük camia, bir kurum, hiç kimse hiç kimseyi hiçe sayamaz…
Ben Galatasaray’ın yerinde olsam, önce o son maddeden dolayı oyuncunun menajeri aleyhine, sonra da böyle bir transfer sürecini düzgün bir şekilde yapamadıkları için Mustafa Cengiz yönetimine tazminat davası açarım… Hiç kimsenin Galatasaray Spor Kulübü’nü yargı önünde bu kadar küçük düşürmeye hakkı yok…
Kaldı ki şu anki yönetim de, Rizespor ile 450 Bin Euro + 2’si kiralık 3 oyuncu karşılığında ihtilafı çözmeye çalışıyordu… Yani aslında bonservis ödenmesini zaten kabul etmiş Galatasaray, her ne kadar haklıyım diye veryansın etse de… Sadece Rizespor’un TFF ve kurulları lehine bir maddeyi sözleşmeye mahkum etmesi, aksi takdirde tazminat ile cezalandırılması isteği bu uzlaşmanın da son anda iptal olmasına neden oldu…
SİYASET – FUTBOL ve TFF – RİZESPOR İLİŞKİLERİ
Evet… Asıl dananın kuyruğunun koptuğu nokta işte burası… TFF başkanı Nihat Özdemir’in Limak şirketi bilindiği üzere Çaykur Rizespor’un sponsorlarından birisi. Aynı TFF’de başkanvekili Servet Yardımcı’nın başkan vekilinin şirketi DATİ de Rizespor’a sponsor…
Yine TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu (UÇK) başkanlığını, aynı zamanda Halkbank’ta kredi işlerine bakan üst düzey yönetici Celal Candan yapıyor
Başkanvekili Servet Yardımcı’nın, Celal Candan’ın kredilerden yetkili olduğu Halk Bankası’ndan 70 Milyon TL kredi çektiği, 8 sene ödemediği, sonrasında ise 40 Milyon TL ödeyerek borcu kapattığına dair iddialar var…
Ayrıca… TFF başkanı Nihat Özdemir eski Fenerbahçe yöneticisi, Servet Yardımcı Fenerbahçe Genel Kurul Üyesi (öylesine FB sevdalısı ki, tek adaylı son seçimde gidip oy verip bir de resim çektirebiliyor), Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un şirketi TFF’nin ana sponsoru…
Ayrıca bir önceki TFF başkanı Yıldırım Demirören, BJK eski başkanı ve hali hazırda Türkiye’de ki resmi loto ve bahis şirketlerinin sahibi…
Cem Yılmaz’ın dediği gibi : Ohoooo… Hani marjinal bizdik :) Ne oluyor lan? Herkes tren yapmış…
Bunlar bir gazetecilik araştırması değil, bilinenlerin tarafımdan tekrardan yazılması sadece…
Yani anlayacağınız al gülüm ver gülüm tezgahı futbola iyice sirayet etmiş.
Siyaset – Ticaret ve Futbol iyice birbirine karışmış…
Ben bas bas bağırıp, futbol ve futbol takımları önce ekonomilerini düzeltmeli, ekonomik olarak bağımsızlığını kazanmalı dedikçe; birileri de futbola para sokmak yanlış, futbolun ruhunu öldürüyor diye sitem ediyordu…
Alın size ruh… Para futbolun içinde zaten… Sadece bu para için birilerine gebe mi kalacak kulüpler, yoksa kendi kendilerini yönetebilecek ekonomik özgürlüklerini yakalayacak mı bütün mesele bu?
Sonra siyasete kızıyorsunuz…
Kardeşim başta Galatasaray olmak üzere borçlar önlenemez noktaya gelince Siyasete sığınıp, Bankalar Birliği anlaşmasını yapanlar bu kulüpler değil mi? Yukarıdaki olayların ortasındaki Halkbank bu bankalardan birisi değil mi?
Yapılandırmaya rağmen borçları artmaya devam eden kulüpler bunlar değil mi?
Milyonlarca taraftarlarının desteğini siyasete peşkeş çekip, ”aman efendim, sepet efendim” ayaklarıyla bataklıktan kurtarılan kulüpler bunlar değil mi?
Şu günlerde yeniden dirilen Kocaelispor, Samsunspor, Ankaragücü, Altay, Göztepe gibi takımlar zamanında bir bir borçlar yüzünden dibi görürken; Mersin İ.Y, Gaziantepspor gibi takımlar tarih olurken, sırf taraftar desteği ve kamuoyu var diye büyük borçları silinen, her türlü hukuksuzlukları görmezden gelinen kulüpler bunlar değil mi?
Sözüm ona milyonluk iş adamları olan ama bir kulüp bile yönetmeyi beceremeyen insanların, kulüpleri borç batağına sürükledikten sonra ”İBRA” eden genel kurul üyelerinin olduğu kulüpler bunlar değil mi?
Tırnak içinde belirtmek isterim ki; Galatasaray’ın ”FETÖcü”, Fenerbahçe’nin ”ŞİKEci”, Beşiktaş’ın ”Hakem Destekli”, Trabzonspor’un ”Siyasi Destekli” olarak nitelendirildiği, tüm taraftarlığın skorseverlik üzerine kurulu olduğu, taraftarların kendi takımları dışında ki tüm takımları ”alavere dalavereci” olarak gördüğü bir ortamda futboldan daha fazla ne beklemeyi umuyorsunuz ki???
Avrupa’da başarısız olan, oyuncu yetiştiremeyen, oyun geliştiremeyen, ekonomisi çökmüş; Anadolu kulüplerinin ”siyaset – başkan – yönetici – teknik direktör – menajer” sarmalında paralarının hortumlandığı bir düzende, hangi düzensizliğe isyan etmek sizi haklı çıkarabilir ki…
Şimdi veryansın ediyorlar… Siyaset ve futbol iç içe girmiş, hukuksuzluk almış başını diye…
İş paraya gelince siyasetin ”kucağına oturan” kulüplere sesleniyorum…
Kusura bakmayın ama bir gün o kucağa oturursanız, gün gelir sizi de hoplatırlar…
Bugün Galatasaray‘a yapılanların aynısının yarın Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor‘a yapılmayacağının garantisini kim verebilir ki…
Son olarak demek istediğim, hem taraftarların hem de kulüplerin birbirlerine laf atıp isyan etmeleri bir işe yaramaz…
Önce Çuvaldızı kendinize batırmayı öğrenin…
Önce kendinizi düzeltin, sonra başkasını düzeltirsiniz…