Devlet iç borçlanmayı genelde tahvillerle yapar ve bu tahvillerin faizleri genelde % 7 ile % 20 arasındadır. Ancak enflasyonun yüksek olduğu durumlarda bu faizi ekleseniz bile borcun azaldığını gözlemleyeceksiniz
Geçtiğimiz günlerde TÜİK enflasyon oranlarını açıkladı: Temmuz ayı aylık enflasyonu %9.49 olurken yıllık enflasyon %47.83’e yükseldi. Enflasyonun fiyatların artış hızı olduğu ve enflasyon oranı artıda olduğu sürece fiyatların artacağı bilinen bir gerçek (enflasyonun eksi olması da yine olumsuz bir şeydir).
Ancak çoğunlukla göz ardı edilen bir nokta vardır: Esasında enflasyon sadece tükettiğimiz malların fiyatını paranın değer kaybı sonucu arttırmaz. Para birimi değerini yitirdikçe borçlar da değerini yitirir (borcun faizi enflasyondan büyük değilse). Bir örnekle devam edelim: A şirketinin 10 milyon TL borcu var ve bu borç şirketin bir yıllık net karına eşit. Bu borca uygulanan faiz yıllık %10 yani seneye bu borç çevrilirse 11 milyon TL’ye çıkacak.
Eğer enflasyon %50 olursa ve firma bu enflasyon farkını fiyatlara yansıtırsa (perakende firmaları mesela bu şekildedir) net karı ne olur? 10 milyondan 15 milyona çıkar net kar. Önceki senaryomuzda net karla sadece borcu kapatabiliyordu A firması. Şu anda ise borcu kapatıyor üstüne bir de 4 milyon TL artıya geçiyor. İşte devletin de iç borçlanmada gördüğü şey bu.
Devlet iç borçlanmayı genelde tahvillerle yapar ve bu tahvillerin faizleri genelde % 7 ile % 20 arasındadır. Ancak enflasyonun yüksek olduğu durumlarda bu faizi ekleseniz bile borcun azaldığını gözlemleyeceksiniz. Özellikle Dünya Savaşlarının ardından Avrupa devletleri enflasyon oranlarını arttırarak (parasal genişleme) borçlarını göreceli bir şekilde azalttı. İşte bu da enflasyonun bir diğer sihri!
Kısacası; enflasyon eğer ücretli çalışan, borçsuz ve menkul kıymeti olmayan bir vatandaşsanız korkunç ama eğer yerli para cinsi borcunuz varsa enflasyon bu borcu eritirken size oldukça yardımcı olacaktır.