Hukuk devleti ilkesi, kendi içinde kurallar barındırıp hem devletin hem de vatandaşın uyması gerektiğini belirtir.
Hukuk devletinin bazı unsurları vardır. Bunlar: Temel hak ve özgürlükler güvenceye alınmalı, kanunlar yargı denetime tabi olmalı, yasal idarenin varlığı, mahkemeler bağımsız olmalı, devlet faaliyetleri belirli olmalı, idare yargısal denetime tabi olmalı, hukuk güvenliği olmalı, hukuk önünde eşitlik olmalı ve idarenin mali sorumluluğu olmalıdır. Keyfilik ve gereksizliğin olduğu bir devlet için hukuk devleti diyemeyiz. Hukuk devletlerinde anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı vardır. Kanun önünde herkes eşittir ve kanuni hakim güvencesi vardır. Hukuk devleti kavramı, polis devletinin karşıtıdır. Polis devleti, 17. Ve 18. Yüzyıllarda Kıta Avrupası ülkelerinde varlığını hissetmiştir. Polis devleti, yönetimi elinde tutanlar halka karşı hiçbir hukuk kuralına bağlı olmadığı, mutlakiyetçi rejimlerin var olduğu sistemdir.
Türkiye’nin hukuk devleti geçmişine baktığımızda, ilk kez 1961 Anayasası ile kabul edilmiş hukuk devlet anlayışının, 1982 Anayasası’nda da aynen kabul edilmiş olduğunu görmekteyiz. 1982 Anayasası 2. Maddeye bir göz atalım: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” 1982 Anayasası sadece bu maddeyle kalmamış, devletin temel amaç ve görevleri, yasama yetkisi, yürütme yetkisi ve görevi, yargı yetkisi ve kanun önünde eşitlik gibi başlıklar altında hukuk devleti varlığını sürekli vurgulamıştır. Aslında, hukuk devleti ilkesindeki temel amaç, vatandaşı devletin gücüne ve üçüncü kişilere karşı korumaktır.
Hukuk devletinin işleyebilmesi için bir sistemin varlığı gereklidir: Hukuk sistemi. Her ülkenin kendine göre düzenlenmiş hukuk sistemi vardır. Mesela İran’da karşımıza İslam Hukuku çıkmaktadır. İran’da diğer ülkelerden farklı olarak dine dayalı hukuk sistemi vardır. Bu sistemde egemenlik tamamen Allah’a aittir. İslam hukuku dört kaynağa dayanmaktadır.
Bunlar Kuran, Sünnet, İcma ve Kıyastır. İran’dan İngiltere’ye geçtiğimizde ise daha farklı bir hukuk sistemi karşımıza çıkmaktadır. İngiltere, Anglo-Sakson Hukuk Sistemi içinde yer alan ülkelerden biridir. Bu hukuk sisteminde, hukuk kuralları yazılı değildir. Örf ve adet, Anglo-Sakson Sistemi’nin asli kaynağıdır. Görüldüğü üzere ülkelerin hukuk sistemleri birbirinden farklıdır. Fakat hukuk sistemlerinin farklı olmasına rağmen yukarıda bahsettiğimiz hukuk devleti esaslarını taşımaktadırlar.
Peki hukuk devleti olarak adlandırdığımız ülkelerde her şey hukuka göre mi ilerliyor? Tabi ki hayır. Bazen devlet, uyması gereken hukuk kurallarına bizzat kendi uymayabiliyor. Resmiyette hukuk devleti olarak adlandırdığımız bazı ülkelere, derin bir şekilde baktığımızda hukukun ciddi bir zayıflama yaşadığını hatta yok olma evresine geldiğini görmekteyiz. Aslında derin bir şekilde bakmaya dahi gerek yoktur. Almanya’da yer alan “Berlin’de yargıçlar var” atasözünün hikayesine baktığımızda bunu anlayabiliriz.
Alman Kralı II. Frederick, 1750 yılında Postdam’dan geçerken orayı beğenir ve oraya kendisine saray yapılması için adamlarını harekete geçirir. Kralın adamları, Postdam’a saray yapmak için gittiklerinde bir değirmen görürler. Saray yapılabilmesi için değirmenin oradan kaldırılması gerekir. Kralın adamları, değirmenciyle konuşmaya giderler. Kralın adamları değirmencinin kapısını çalıp, kral için saray yapacaklarını ve değirmenin kaldırılması için değirmenciye kaç para istediğini sorarlar. Fakat değirmenci satmayacağını söyler. Kralın adamları fiyatı yükseltseler dahi değirmenci bir türlü satmayı kabul etmez. Bunun üzerine kral, bir de kendisi değirmenciyle konuşmak ister. Değirmenci, krala karşı da aynı tavrı korur, değirmenin atalarından kaldığını ve satmayacağını söyler. Kral bunun üzerine, değirmenciye kral olduğunu hatta isterse para vermeden değirmeni alabileceğini söyler. Değirmenci bunun üzerine şunu der: “Hayır alamazsınız, çünkü Berlin’de yargıçlar var.”
Yani, siz kendi ülkenizde herhangi bir hak arayışında hakimlere ve yargıya güvenebileceğinizi düşünüyorsanız o ülkede hukuk var demektir. Fakat ülkenizdeki yargı sistemine güvenmiyorsanız ve hakkınızı koruyacak bir sistemin varlığına inanmıyorsanız ülkedeki hukuk sisteminin etki gücü zayıf demektir.