Hepsi bu mudur? budur!… Yaşım ilerledikçe kendime belirgin çizgiler çizdiğimin farkına vardım. Evet, farkına vardım çünkü bu çizgileri kendimi bilmeden önce çizmeye başlamışım.
Kendimi tanımaya başlamamla beraber çizdiğim çizgileri de fark ettim. Konuşmak istemediğim insan profilini fark ettim mesela. Görüşmek, konuşmak istemediğim insan profili belli. Hayır, tabii ki de kimseye tepeden bakmak değil niyetim sadece fikir alışverişini düzgün bir şekilde yapabileceğim insanlarla bir arada olmaya gayret ediyorum. Örnek vermem gerekirse,
Bir adam koyu dindardır. Dinini araştırmıştır, aklını kullanmıştır ve öğrenmeye açık haliyle dinini hem öğrenmeye devam edip hem de yaşıyordur. Şimdi, bu adamın herkese, her görüşe saygısı vardır. Karşısındaki insana ”Benim yaptığım doğru, sen yanlış yapıyorsun!” demez. Bu sadece İslam dini için geçerli değil. Dikkat ederseniz sadece ”din” dedim. Tam tersi görüşte olabilir. Diyelim ki hiçbir dine inanmıyor ama araştırıyor ve öğrenmeye devam ediyor. Her görüşe saygısı vardır ve kimseyi inançlarıyla yargılamıyordur. İşte bu tür insanlarla fikir alışverişi kolay olur. Beyin fırtınası yapılabilir. Bu profilde olan farklı görüşten insanlarla konuşmayı çok ama çok seviyorum. Kendi doğrularımı bir kenara bırakıp onların doğrularını dinleyip önerdikleri kaynaklarla vakit geçirmeye bayılıyorum.
Türk dili ve Edebiyatı bölümü öğrencisiyim ve Servet-i Fünun dönemi üzerine dersler işlerken hocamız ” Bu devrin romanlarında zaman zaman anneden kopma, yeniden doğuş vs. görülür. Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu romanı buna örnek olabilir.” demişti. (Aşk-ı Memnu Bihter’in annesi gibi olmama isteği gibi.) Başka bir dersin hocası ise Tanzimat ile ilgili ” Bu devrin ustaları baba katilidir.” demişti. Doğru mu anladım bilmiyorum.
İlgimi çeken konular olduğundan hala araştırmaya devam ediyorum. Nasıl anlattılarsa artık, üzerimde etki bıraktı. Kendi üzerimdeki etkilerine baktım. Ben, eskiyi yermeden bir kenara bırakıp yeniden doğmuş bir şekilde hayatıma devam ediyorum. Yani baba katili değilim ancak babam bir birey olarak , başka hikayenin kahramanı olarak öyküsüne devam ediyor. Kendi usulünde, kendi bildiğiyle.. ancak ben annemin karnından çıktım. Doğdum ve annemle bir bağım yok. Dolayısıyla bir bireyim, kendi hikayemin kahramanıyım.
Annem gibi olmayacağım demiyorum ancak kendim öğrenmek, kendim ilerlemek istiyorum. Annem ve babamı hayatımın merkezine alıp her istediğimi yapmalarını istemiyorum. Ölüm hepimiz için var. Ben, kendi kendime yetebilmeliyim. Annem ve babamın hikayeleri sonlandığında, onların hikayeleriyle beraber benim hikayemde sonlanmamalı. Babamın kızı olup şımarık olmak istemiyorum, babama her istediğimi yaptırtmak istemiyorum. Histerik bir karakter değil ay parçası olarak yolumda ilerlemek istiyorum.
Keza anneme de aynı şekilde. Onlar beni büyüttüler ve şimdi inzivaya çekilme vakitleri. Ben, bir birey olarak aklımı kullanarak kendi yaşamımı sürdürmeliyim. Tabii ki onları ihmal etmeyeceğim. Bir ihtiyaçları olduğunda yanlarında olacağım ancak yaşamımı kendim sürdüreceğim. Kararlarımı kendim alacağım. Dolayısıyla ailesine aşırı derecede bağlı olan insanlarla anlaşamıyorum çünkü her ne kadar inkar etseler de bu kişiler, ailesinin onlara empoze ettiği doğrularla yoluna devam ediyorlar.
Dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünüyorlar. Halbuki gerçekler çok farklı. Ailesiyle böyle aşırı derecede bağlı olan insanlar, ileri zamanlarda ”hayatımı yaşayacağım” deyip ailesinin izin vermediği her şeyi yapabiliyorlar. Örneğin; alkol kullanmasını istemiyordur ailesi ancak anne ve babasının yokluğunda kendini direkt alkole verebilir. Hem kısıtlamanın verdiği eksiklikten hem de acılarını bu şekilde dindireceğini düşündüğünden. Bunun gibi sebeplerden ötürü aileme bağımlı olmak istemiyorum. Ailesine bağımlı insanlarla da anlaşamıyorum.
Tek başına mücadeleler vererek olgunlaşmak istiyorum ve tek başına mücadeleler vererek olgunlaşmış insanlarla muhabbet etmek hoşuma gidiyor. Onların tecrübeleri hayata bakışımı zaman zaman değiştiriyor. Hidayet kavramını olgunluk olarak gördüm hep. Dini bir boyutta düşünmedim. Tasavvuf tabiriyle ”hamken pişip yanmak” istiyorum yanmadan hidayete yani olgunluğa ulaşabileceğimi düşünmüyorum. Yaşamadan, hamken pişip yanacağımı düşünmüyorum. Hayatı iyi, kötü her anı ile yaşayıp bilge kişilik olmasam bile olgunlaşmak istiyorum. Bu yüzdendir bilmeden çizdiğim çizgilerin farkına varmış olmam. Bu sebeptendir bilmeden çizdiğim çizgilerin farkına varıp ona göre yaşamam. Hepsi bu.