Güçlü kadın güçlü kadın deyip dururuz! Gerçekten kadın güçlümü? Güçlü kalmak zorunda mı? Güçlü kalmak kadını yorar mı? Neden Kadın güçlü olmak zorundadır? Kadını güçlü bırakan neden ve sebepler nedendir?
Hangi cümlemle başlayayım, nasıl bitireyim diye düşünüyorum. Yazılacak o kadar şeyler var ki. Belki bu soruların cevabını tamamlamaya bilirim. Aklıma geldikçe yazarım. En son satırda yazacağım belki şimdi hemen aklıma gelir yazarım ve ya ilk satırlarda yazacağımı son satırlarda aklıma gelir hemen yazarım.
Ne fark eder ki! Hayatın her alanında çok şey kaybetmiş kadının yazılarında giriş gelişme sonuç beklenemez. Yaşamları, kuralı bir şekilde gitmemiş, karmaşık hayatın içinde yorulmuş kadınların sorunlarından bahsederken okuyucularımız da metnin başındaki soruları kendileri de yorum yaparak düşüncelerini ortaya koya bilirler.
Kadını yoran hayatın zorlukları ve çevresel faktörlerdir. Güçlü kalmak tabii ki kadını yorar, ama yine de ödün vermez. Kadın yaşama karşı var olabilmek ve kötülüklerden korumak için maalesef güçlü olmak zorundadır. Keşke kadınlar güçlü olmak zorunda kalmasalardı. Erkeklerin egemen olduğu bir toplumda kadının var olabilme mücadelesi yüzünden güçlü kalmak zorundadır.
Kadını erkekten ayırtan, kutsal vaat edilmiş kadının doğurganlık özeliğinden dolayı beraberinden getirdiği eşitsizlik sorunların üstesinden gelmeye çalışırken duygusal ve psikolojik nedenlerin temelinden yatan yuvayı dişi kuş kurar sorumluluğu altında ezilirken erkekler sosyalleşerek kendilerini hayata karşı geliştirirler. Kadınsa evinin, çocuklarının ve çevresinin sorumlulukları taşırken günün birinde kendini yalnız bulduğunda çok şeylerden geri kalırken kadının aklı işte, diye küçümserler. Oysaki erkeği doğuran kadının zekâsıyla büyümüştür. Kadını sosyal ve politik alanında erkeklerden daha az sayıda yer almaları nedeni erkeklerin egemenliğinden kaynaklanır.
Kadının kişi değil dişi düşünce bakış açısı gören erkekler ‘kadına günah kendine mubah’ düşüncesi kandın hor görme tüm olumsuz sıfatları kendine değil kadına mal etme düşüncesi erkeğin kendini üstün görmesinde kaynaklanıyor. Şu gerçeği de dile getireyim kadını ezen kadınlar var “Şayet! Kadın kadını eziyorsa o kadın kişi değildir, dişidir” dişi bir kadın sürekli cinsiyeti ön planda tutar. Erkeklerde bu vesileyle kendini kişi görür kadını ise dişi görürü.
Kadınların çoğu dört duvar arasında çocuklarını büyütmek için hayat mücadelesini verirken yaşadığı sıkıntılar gerek ekonomi, gerekse çevresel sorunlar yaşarken hayatlarından çok şeylerden geri kalırlar. Sorunlar içinden büyüttüğü çocukları yuvadan uçarlarken onca geçen zaman diliminde yarım kalmış hikâyeleri ile baş başa kalırlar. Yorgun bir kadın hayatını idam etmek için güçlü olmak zorunda kalır.
Eğitimden, bilimden, siyaseten, yazmaktan okumaktan, araştırmaktan geri kasada yıllar sonra sosyal yaşama uyum sağlamak mücadelesini verir.
Yıllar sonra sosyal hayata karışan kadınlar kendilerini ifade edebilmek zorluğunu çekerken sudan çıkmış balık gibi hayatın hangi alanında tutunacağını deneme ve yanılma yoluyla kendilerini keşfederler. Güçlü görünümlü kadınların yarım kalmış hayallerini yarım kalan hayatlarına sığdırmaya çalışırlar.
Yaşam mücadelesi karşısında kadının güçlü kalmasını kendisini yıpratır.
Hangi kadına dokunsan hepsinin ayrı ayrı bir hikâyesi vardır. Hayatın kendisine getirdiği bir düzen içinde yaşamını sürdürür. Ve bu yaşam içinde çocuk büyütürken hızla akıp giden bir ömür kendisinden çok şeyler götürmüştür. Omuzundaki geçmiş yükleri taşımamak için ve güçlü olmak için Anka kuşu olmalı. Yaşı kaç olursa olsun yazmalı, okumalı, araştırmalı ve kendi keşfetmeli.
Kadının güçlü olmak zorunda bırakılmadığı bir dünya dileğiyle; kadın naif kibar kendini ve hayatı sevmeli ve hayata korkmamalı.