Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeofizik Mühendisleri Odası (JFMO) Adana Şube Başkanı Emin Pişkin, Hatay ve Osmaniye’de deprem hareketliliği olduğunu söyledi.
TMMOB JFMO Adana Şube Başkanı Emin Pişkin, Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde meydana gelen 4.8 büyüklüğündeki depreme ilişkin konuştu. Depremin olduğu bölgenin Doğu Anadolu Fay Hattı’nda yer aldığını hatırlatan Pişkin, “Adana, Kahramanmaraş, Hatay üçgenine kadar gelen kısım, Karasu Vadisi içinde yer alıyor. Biliyorsunuz; kara kabuğu aslında çok kalın değil. Üzerinde yaşadığımız soğumuş kabuk, 30-60 kilometre arasında değişen kalınlığa sahip.
Magmaya ulaştığımız kalınlık çok daha büyük bir derinliğe ve kalınlığa sahip. Bu soğumadığı ve hareket ettiği sürece, üzerinde yaşadığımız kara kabuğu sürekli birbirine uzaklaşarak veya yakınlaşarak hareket etmeye devam edecek. Hatta bunun hızları bile hesaplanabiliyor. Mesela ülkemiz coğrafyasının hareketi, Avrupa kıtasına doğru yılda 1-2 santim olarak hesaplanıyor. Bu hareket devam ettiği sürece her an, her zaman özellikle deprem bölgelerimizde deprem bekleyeceğiz” dedi.
‘BEKLENEN HATTA OLMASI GEREKEN BİR ŞEY’
Hatay ve Osmaniye çevresinde son dönemlerde deprem hareketliliği olduğunu kaydeden Pişkin, “Bu depremler bize şunu gösteriyor; bölgemize yakın mantodaki döngüler, biraz hız kazanmış vaziyette. 30 kilometre kalınlık altındaki manto tabakası, sürekli dünyanın çekirdeği etrafında döngüler halinde harekette olduğu için, özellikle soğumuş levhalar sürekli hareket halinde olacağı için; enerjinin biriktiği yerde mutlaka kırıklar, çatlaklar olacaktır. Bunlara da fay diyoruz. Bu zaten beklenen, hatta olması gereken bir şey. Hatta şu açıdan, ‘Şanslıyız’ diyebilirim. Sıkıntılı yapılar olmadığı sürece 4’ün altındaki depremleri çok riskli görmeyiz. Enerji ne kadar erken boşalırsa; o kadar iyi. Küçük küçük boşalması, her zaman iyidir” diye konuştu.
‘SİSMİK ETÜT’ UYARISI
Zemin-yapı ilişki anlamında yapıların depreme hazırlık olması gerektiğini vurgulayan Pişkin, şöyle konuştu:
“İstatistiksel olarak deprem periyotları hesaplanıyor ama tam olarak zamanını tutturmak mümkün değil. Her şeyden önce zemin etütlerine çok dikkat edilmeli. Belediyeler, normal zemin etütleri olmayan yapılara ruhsat vermiyor. Zemin etütleri ve kontrolleri bilinen kişilerce yapılıp kontrol edilmeli. Zemin etütlerinin içerisinde jeolojik, jeofizik çalışmaları var. Hepsinin ayrı ayrı yapılması lazım. Özellikle deprem bölgelerinde jeofizik çalışmaya daha çok önem verilmeli. Çünkü deprem dalgası gelmeden önce, yapıya ileteceği frekansı önceden tespit etmek gerekiyor. Bu da sismik etütle mümkün oluyor.”
Depreme ilişkin çalışmaların ticari kaygı gözetilmeden yapılması gerektiğini ifade eden Pişkin, “Gerçekten bilimsel şekilde hazırlandığı zaman, deprem dalgası istediği büyüklükte olsun; o zeminin üzerindeki binayı sallar ama yıkamaz. İlk önce buna çok dikkat edilmesi gerekiyor. Tüm disiplinlerin birbiriyle senkronize çalışıp, hesap-kitap yapıp, yapı-zemin ilişkisinin iyi kurulması gerekiyor. Hangi zemine, hangi yapının kurulacağı iyi tespit edilmeli. Gerekli hesap-kitap yapıldıktan sonra depremden korkmanın hiç gereği yok. Çünkü deprem sürekli olacak” dedi.