Hangi konuda olursa olsun konuşuyorsak ve tartışıyorsak mutlaka bir haklılık savaşına girmiş buluyoruz kendimizi. Mutlaka ama mutlaka her konuda haklıysak haklıyızdır.
Öyle ki haklılığımızı kanıtlamak için karşımızdakini bile can kulağıyla dinlemeyiz. Daha o konuşurken vereceğimiz cevabı düşünürüz. Bir yerden sonra da yeterli geldi diyerek sohbeti sonlandırırız. Haklıyız çünkü her zamanki gibi.
İnsanlar her durumu kendi şart ve durumuna göre değerlendirir. Herkes kendi penceresinden baktığı için de yanılma payını göremez hiçbir zaman. Bir insanı anlamak dinlemekle başlar ve zaman içerisinde de anlamayla sonuçlanır. Anlamadığınız bir kimse için de kesin bir sonuca varmanız olanaksızdır.
Kendi haklılığımızı kanıtlamak için anlamak da istemeyiz insanları, dinlemeyiz de zaten. Ne gerek var ki sonuçta biz haklıysak. Kazın ayağı öyle midir gerçekten? Tek bir sonuca mı bağlarız her şeyi yoksa farklı bir durumda farklı bir sonuç olduğu mu iddia edilir?
Salt doğru tek olsa da durumlar ve koşullara göre insan davranışlarında farklılık gösterebilir. Yani sizin kıyafetiniz kimisine dar kimisine bol gelme olasılığını üzerinde taşımaktadır. İnsanlar haklılıklarını kanıtlamak için de genelde ‘sen’ dilini yani suçlayıcı dili kullanmayı tercih eder. Hâlbuki orta noktanın dili ‘ben’ dilidir yani yapıcı dildir. Haklı ve haksız durumda da karşınızdakini kırmayacak bir dil seçmek yerinde olacaktır.
Dünyada milyonlarca hipotez varken neye göre kime göre haklısınız ona bir karar vermek lazım önce. Çoğunlukla kendinize göre olduğu için bir ‘Bence’ diye sıkıştırırız cümlenin başına. O zaman zaten karşıdakinin itiraz hakkını bile almış olacağız ki elinden ‘Sence öyle’ ye döner tartışma sonunda.
Her konuda karar mercii gibi gördüğümüz için kendimizi sonuç üretmekte de gecikmeyiz sorunlar karşısında. Sizin ürettiğiniz sonuç karşınızdakine uyar mı acaba onu da konuşmak lazım.
Her hâlükârda da kesin bir dil kullanırız ki karşımızdaki ikna olsun. Çözüm konusunda ikna olmasa da haklılığımız konusunda ikna edebilmek için kati suretledir sözcüklerimiz. Unuttuğumuz bir şey var ki değişen bir dünya da değişen şartlarda olduğumuzdur. Dünkü haklılığınız artık rafa kalkmış durumda veyahut da karşınızdakinin şartları değişmişse zaten işlevsiz hale gelmiştir.
Aslında kendine göre kendi penceresinden herkesi haklı saymak da mümkün, Nasreddin Hoca’nın bakış açısı ile. Sen haklısın, o da haklı ve ben de haklıyım bu durumda.
Ne tarafa dönerseniz dönün haklıysak haklıyızdır.