İnsanız güzellikleri severiz. Gördüğümüz güzellikleri elde etmek onlara sahip olmak isteriz. Sahip olduğumuz bu güzellikleri paylaşıp çoğalsın isteriz.
Bazen de paylaştığımız bu güzelliklerden övülmek, taktir görmek, ya da sadece sahip olduklarımızı vurgulamak, öne çıkmak-çıkarmak isteriz.
İnsan kendindeki beceri, yetenek ve sanatı göstermek üzere yaratılmıştır. Taşıdığı güzelliği göstermek fıtratında vardır. Resim yeteneği olan bunu göstermek için sergi açar. Yazı yazma becerisi olan kitap yazar. Güzel sesi olan şarkı söyler. İyi yemek yapan, bol misafir ağırlayıp yaptıklarını sosyal medyada paylaşır. Gösterme arzumuz insani bir arzudur.
Yaptığımız işleri, sahip olduğumuz güzellikleri gösterme çabamız anlaşılabilir ve sorun değildir. Sorun bunları göze sokmak istediğimizde başlar. Bir kitap yazan yazar, sürekli bundan bahsettiğinde gösterme çizgisini aşıp göze sokma konumuna geçebilir. Aynı güzelliği durmadan paylaşmak göze sokmak anlamına gelir.
Kısacası, gösterme arzusu insanidir. Ancak insan erdemli olmadığında çizginin öte tarafına hemen geçip göze sokmaya başlayabilir ki, görgüsüzlük tam da burada başlar.
!HİÇ 8’deki “Tevazu ve Nimeti İnkar” bu yazı ile birlikte okunabilir.