“Güzele bakmak sevaptır” anlayışıyla değil “Güzel bakmak sevaptır.” anlayışıyla yaşamanız ve bir sofrada muhabbetinizin daim olması temennisiyle…
Merhaba sevgili Haberton.com okuyucuları.
Sizlerle yeniden bir arada olmak çok güzel. Yeniden diyorum çünkü uzun zamandır herhangi bir içerik yayımlayamadım. Bunun sebebi ise; Haberton.com sitesinin önemli ve özel bir site olması. Böyle önemli ve özel sitenin okuyucuları da bir hayli önemli ve özel. Dolayısıyla böylesine mühim bir yere yazılacak konu bulmak inanın bir hayli zorluyor şahsımı.
Konu bulmakta zorlandığım esnada bayram misafirlerimiz ve akrabalarım bana ilham kaynağı oldu, insanlar arasında bakış açılarının farklılığını bir kez daha görme fırsatı sundular.
Efendim, sizin görüşünüz nedir bilemem ancak başta söylemeliyim ki ben, kadın ve erkeğin eşit olduğunu düşünen biriyim. Aksini düşünen gönül dostlarım varsa pek tabii saygı duyarım.
Bayramda çok fazla insanla sohbet ettim. Şimdi diyeceksiniz ki “bayramın kadın ve erkek eşitsizliğiyle ne alakası var?” hemen anlatıyorum. Misafir olarak gittiğim birçok ev oldu ancak iki evde yaşanan muhabbet çok ilgilimi çekti.
Gittiğim ilk evde, kadınlar ve erkekler ayrı odalarda oturdular. Boş bulunup sordum erkeklerin oturacağı odadan kaldırılırken
“Neden ayrı ayrı oturuyoruz? Bir sofra kurulsun bir sofrada yemekler yensin ve muhabbet edilsin.” Dedim. Oradan yaşlı bir amcam “Nerde görülmüş kadın ve erkeğin aynı sofrada oturduğu? Haramdır. Biz iş konuşacağız onlar dedikodu yapacak!” diye çıkıştı. Bu cevabı beni her ne kadar ikna etmese de sesimi çıkartmadan kadınların oturacağı odaya geçtim. Bu evdeki misafirliğimizi tamamlayana kadar evin hanımları servis işleriyle uğraştılar. “E erkekler bari kendi servislerini kendileri yapsınlar madem.” dediysem de o yaşlı amcanın eşi “Erkeğin ev işi yaptığı nerede görülmüş?” diye tersledi beni. Büyüğe saygısızlık yapılmazdı, sustum. İş birliğinden zarar gelmeyeceğini söyleyemedim o teyzeme.
Bu evden kalkıp başka bir eve misafirliğe gittim. Burada da aynı şekilde kadınlar ve erkekleri başka odalara alınınca yine sordum. “Neden bir sofrada kardeşçe oturup sohbet etmiyoruz?” Bu defa evin sahibi olan bir başka yaşlı amca yumuşak bir ses tonuyla “Doğru söylüyorsun hanım kızım ama bizim kalın ses tonumuz, muhabbetimiz diğer hanımları rahatsız etmesin. Biz onların muhabbetlerini bölerek saygısızlık etmiş olmayalım. Rahat rahat geçip otursunlar.” deyince yine bir şey diyemedim ama bu defa küçükte olsa bir haklılık payı vardı amcanın. Kadınların oturacağı odaya usulca geçtim. Diğerinin aksine bu evde evin erkekleri, eşlerine ikram servisinde yardımcı oluyorlardı. Hatta o yumuşak ses tonlu amca da kalkıp, gelinlerine servis için yardımcı olmaya çalışıyordu.
Şimdi bu iki evde öğrendiğim tek bir şey var. Gittiğim ilk ev, kadını küçümserken diğer evde ise kadın küçümsenmiyor, bilakis değerli görülüyor.
Bu misafirliklerden sonra eve gelip biraz düşündüm. Kendi çevremdeki insanlarla vakt-i zamanında konuşmalarım geldi aklıma.
Karşı cinsten iki arkadaşımla olan ayrı ayrı sohbetimizden kesitler düşündüm.
Birincisi “Ben kadınların ve erkeklerin eşit olduğunu düşünmüyorum. Biz erkekler evlenmeden de istediğimiz kişiyle birlikte olabiliriz ama kadınlar bunu yapamaz. Yapmışsa bile o kadınla evlenecek erkek olmaz” derken,
İkinci arkadaşım olaya farklı bir açıdan yaklaşmış “Ben, kadınların ve erkeklerin eşit olduğunu düşünmüyorum. Kadınlar, erkeklerden daha cefakardır. Sabırlıdır. Zorluk yaşasalar da ayakta durmasını bilirler. Hem “cennet annelerin ayakları altındadır.” Sözünü duymuşsundur. Hal böyleyken bir anne adayı nasıl hor görülebilir? Hem anne adayı olmasa bile kadınlarda olan merhamet bile onlara saygı duymam için bir nedendir.” demişti.
Bu iki arkadaşımın ikisi de evlendiler. İlk bahsettiğim arkadaşım, eşine yapmış olduğu psikolojik baskılar nedeniyle boşanmak durumunda kaldı ancak diğer arkadaşımın eşiyle konuştuğumda eşinin anlattığı bir şey beni biraz etkiledi. “Pek tabii tartışıyoruz. Kaç yıllık evli insanlar tartışıyor, biz neden tartışmayalım? Ancak ikimizden biri, diğerinin kalbini kıracak cümle kurmamak adına ya evden çıkıp biraz hava alır ya da kendi köşelerimize geçerek kitap okuruz. Sonra da beraber yemek yeriz” demişti.
Velhasılıkelam,
Bu konuşmalardan öğrendiğim bir şey var. Kadın ve erkeğin eşit olup olmaması münazara konusudur, tartışılır ancak bakış açısı bir insanı ayırabilir de bir sofrada birleştirebilir de. “Güzele bakmak sevaptır” anlayışıyla değil “Güzel bakmak sevaptır.” anlayışıyla yaşamanız ve bir sofrada muhabbetinizin daim olması temennisiyle…