Günümüzde başlıca toplumumuzun farkında bile olmadığı ve etkisi altına alan sorunları siz değerli okuyucular için hazırladım.
Öncelikle gün için de farkında bile olmadığınız ama sizi etkisi altına alan sorunlardan bahsedeceğim. Anlatacağım bu semptomları okuyunca şaşkınlık içinde kalacak ve farkındalığınız artacak kendinizi daha şeffaf göreceksiniz. Hayatınıza ayna tutması benden aynaya bakıp fark etmek sizden..
Öncelikle en büyükten en küçüğe doğru yolculuğumuza hazır mısınız ?
İlk olarak yaşamış olduğumuz atmosferde insanların ve diğer canlıların hayatta kalabilmesi için bu anlatacaklarımın acil olarak fark edilmesi gerekiyor.
Hava kirliliği ve mevsim değişikliği geçişi
Açıklama : Ülkemizde ve dünya üzerinde başlıca sorunların birinci sırasında gelen hava kirliliği atmosfer de suların aşırı kirlenmesi ve karbonla ileri derecede donması atmosferimizi etkisi altına almaktadır. Daha sonra radyasyonların artması bizleri ileri derecede etkilemektedir.
- Sinir sistemini etkisi altına almaktadır.
- Motivasyonu etkiler ve gün içinde sürekli yorgunluk hissi verir
- Sürekli uykusuzluk hali meydana gelmektedir
- Günlük öğünlerin tüketiminin dengesi bozulmaya başlar.
Ne yazık ki atmosferde yeterli olarak karbon bulunmaması büyük etki göstermektedir. Gün geçtikçe yakıt tüketimi kullanımı doğada oksijeni yok etmesi insan yaşamını oldukça etkiliyor.
Karbonun yok olmasını kömür tüketimi, benzin tüketimi egzoz dumanı etkilemektedir. Odun yakılması ile havaya karışan is zift olarak doğaya karışmaktadır bunun sonucunda ise dünya üzerinde zehirli gaz olarak yayılarak insanları oldukça etkilemektedir.
Çözüm : Doğamız da her kişinin olduğu yerde bir fidan bitki dikmesi ve kullanılan zehirli atıkları daha aza indirmesi gerekmektedir. Aksi taktirde yüzyıllar boyunca devam eden alışkanlıklar ileri boyuta taşınırsa bundan elli veya yüz yıl sonra hiç bir şekilde yeşillik kalmayacak doğal afetlerle birlikte gelecek nesil üzerinde büyük bir etki gösterecektir.
Gelecek yılları ne gibi bir tehlike bekliyor?
Dünya üzerinde hava kirliliğinin önlemi alınmazsa gelecek nesil büyük tehlike içinde demektir. Dünya Sağlık Örgütü, geçtiğimiz yıllar içinde 2012’de yaşanan her on ölümden birinin kanserojen veya kirli havadaki diğer zehirli maddelerden kaynaklanan hastalıklardan olduğunu açıklamıştı. Gün geçtikçe ne yazık ki önlem alınması gereken faktörlerin yerine daha fazla tüketim artışı göstermekte.
Bu anlattıklarımız doğrultusunda bir iyi bir de kötü haberimiz olacak öncelikle iyi haberimizden yolculuğumuza devam edelim. Doğamızda oldukça yüksek miktarda oksijen bulunduğu açıklanmıştı ancak bunun zarar görmesinin ve yok olmasının süresi ile ilgili bir açıklama söz konusu olmadı çünkü bunun net bir sonucu bulunamadı. Toplum olarak üzerimize düşen görevlerden ilki gerek bireysel gerek ise toplu olarak ağaç, bitki, çiçek, vs yeşillik dikimi ve yetiştirilmesi ifade edilmişti. Eğer toplumsal görevlerimizi yerine getirir ve sadece kişi başına bir adet ağaç dikimi veya bir bitkiye hayatımızda yer verirsek bu milyon rakamlara ulaşılacağı ön görülmüştür. Şu anda sahip olduğumuz bilim, teknoloji ve elimizde imkanları kullanırsak hem yaşam kalitemiz hemde sağlığımız daha yüksek olarak bize geri dönüşümü olacaktır.
Şimdi ki durağımızda kötü haberi anlatmak istiyorum.
Kötü haberimiz ise güneş enerjisinin depolanmasının ve dağıtım sisteminin kirli hava ile zarar görmesi buna artı olarak rüzgar yönünün değişkenlik göstermesi ve hali hazırda bulunan enerjinin kontrolsüz tüketilmesi oldukça büyük zarar verdiği açıklanmıştı eğer bu durum korunamaz ve bir şekilde stabil tutulmazsa mevsimlerin dengesinin bozulacağı doğal afetlerin kontrol dışına çıkacağı kaçınılmaz olduğu söylenebilir.
İkinci olarak konumuz Ormanların yok edilmesi;
Açıklama : İçinde her türlü canlının barındığı ormanlarımız maalesef gün geçtikçe kontrolsüz olarak yok ediliyor. Eğer yok edilen ormanlarımızın olduğu alanlara bakarsak ve incelersek hepsinin birer tropikal bir bölüm olduğunu görebilirsiniz. Bunu örnekleyecek olursak soya fasulyesi, palmiye ağaçlarının ekiminin ve yeşillik alanlarının güçlü, verimli topraklar olduğunu söyleyebiliriz. Günümüze baktığımızda yeryüzünün yaklaşık yüzde otuzunun ormanlarla kaplı olduğunu söylenebilir. Ne yazık ki binlerce yıllar önce insanoğlunun tarım ile ilgilenmeye başladığı dönemlerde bu rakam üç, dört katını buluyordu ve son yıllar içinde yok edilen 7.3 milyon hektar ormanlar olduğu açıklanmıştır.
Tropikal ormanlar coğrafyamızda yaklaşık olarak yüzde 15’i gibi bir bölüme sahipken şimdi baktığımızda yüzde 6-7 gibi bir rakamla karşı karşıya olduğumuz gerçeği ile karşı karşıyayız. Kalan oran ise ağaç kesme ve yangınlar sebebiyeti nedeni ile gün geçtikçe düşüş göstermektedir. Buna ek olarak ise ormanlarımız karbonu, kirli havayı atmosfere ve okyanusa yayılmasını engelliyor ve bunu tabiatın bir mucizesi olarak oksijene çevirerek bizlere temizleyerek geri dönüşüm sağlıyor artı olarak da biyoçeşitliliğin sürmesine katkı sağlıyor.
Çözüm : Doğamızda geriye kalan ormanlarımızı korumak ve elimizdeki imkanları kullanarak yok edilmiş alanları yeniden yeşillendirmenin elimizde olduğunu söyleyebilirim. Doğaya kazandırmış olduğumuz ağaç türü fark etmeden elimizden geldiğince ağaç dikmemiz yeterli olacaktır. Tahrip olan alanları ise yeniden restore ederek zarar gören ağaçların yerine yenilerini kazandırmamız bir sorumluluk olduğunu unutmamamız gerekiyor. Ne var ki, sözde hepimizin dilinde olan “bir ağaç dikmek ne olacak” sözcüğünü pratikte yerine gelmesi neredeyse imkansız gibi görünse de aslında imkansız olmadığını söyleyebilirim.
Üçüncü konumuz ise Türlerin soylarının tükenmesi;
Soylarının ve türlerinin tükenmekte olan hayvanların katledilmesi günümüze baktığımızda çeşitli hayvanların yok edilmesine ve sırf lüks olması için derilerinden kemer, kürk, vb yapılmasına seyirci kaldığımız bugünlerde tıbbi olarak kadavra olarak kullanılmasından habersiz olduğumuzu söyleyebiliriz. Denizlerden ve doğadan yok edilen hayvanların önü alınamaz konuma gelmiştir. Ülkeler arasında çeşitli avlanma teçhizatına sahip devasa endüstriyel balıkçılık gemileri tarafından, yok edilen ve tüketilen içerisinde nesli tükenmekte olan hayvanların sayısı gün geçtikçe arttığı (Dünya Hayvan Koruma Derneği) tarafından açıklanmasına rağmen önü alınamaz durumuna gelmiştir. Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği’nin (IUCN) ‘Kırmızı Liste’sine sürekli yeni tehdit altında olan türler ekleniyor ve liste uzamaya devam ediyor.
Bu sorunlar farklı canlı türlerinin tabiat gereği var olmaya devam etme hakkını elinden almakla birlikte bu tür avlanmaların doğaya zarar verdiği açıklanmış olmasına rağmen yok edilmeye devam etmekte olduğunu söyleye biliriz.
Çözüm : Biyoçeşitliliğin kaybolmaya devam etmesini engelleyebilmemiz için siyasi ve toplumsal alanda organize çaba ve işbirliğine ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. Doğa yaşamının alanlarını korumak için yasa dışı avlanmanın ve nesli tükenen hayvanların yok edilmesine karşı ticaretin engellenmesi ve buna karşı koruma kanununun ele alınması ve toplumun bunun farkında olunması bilinçlenmesi gerektiğini üzülerek dile getiriyoruz. Kaldı ki bu adımların toplum olarak hepimizi etkilediğini söyleye biliriz.
Dördüncü olarak Toprak degradasyonu;
Açıklama : Dünya üzerinde ki toprağa zarar verilmesine yol açan birden fazla sebepler olduğunu söyleyebiliriz; Öncelikle aşırı otlatma, monokültür tarım, toprak kayması, erozyon, ve gaz sıkışması ilk sıralarda yer almakta buna ek olarak çevre kirliliğine yol açan kimyasal ve plastik atıkların aşırı olarak doğaya atık olarak bırakılması öncelikle toprağa sonrasında doğaya zarar verdiği gözlemlenmiş ancak önlemi alınamamıştır. Birleşmiş Milletler’e (BM) göre, yeryüzündeki ekilebilir arazilerin yaklaşık 12 milyon hektarlık kısmı her yıl ciddi biçimde hasar gördüğü açıklanmıştır.
Çözüm : Ormanların mevcut topraklarının korunması ve restorasyonu için toprak işlemesiz tarımdan nöbetleşe ekime, ve bakım yapma işleminin su tutmaya kadar bir çok sayıda teknik ve imkanlar mevcut olduğu bilinmektedir. Tarımın ise gıda tüketiminin ve toprağının iyi durumda tutmaya bağlı olduğu düşünüldüğünde uzun vade içinde bu soruna çözüm getirilebilmesi olası bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Lakin bunun dünya üzerinde tek bir ülke değil tüm ülkelerin kendi coğrafyası üzerinde yerine getirmesi gerekiyor. İnsanların bundan faydalanması adına adil bir biçimde yapılıp yapılmayacağı günümüz için cevabı olmayan bir soru olduğunu söyleyebiliriz.
Son olarak Aşırı nüfus artışı;
İnsan nüfusu dünya çapında hızlı bir şekilde artmaya devam ediyor ve yirminci yüzyılda 1.6 milyon olarak kendini gösteren artış bugün günümüze baktığımızda 6.5 milyar dolayında olduğunu söylenebilir. Uzmanların yapmış olduğu araştırmalar sonucunda tahminler 2050 yılında 10 milyara ulaşacağı söyleniyor ve tedirginlik içinde olduğu dile getiriliyor. Eğer tahminler doğru olursa ve gelecek yıllarda 10 milyara ulaşırsa kıtlık geleceği kaçınılmaz olduğu açıklanmıştır. Sürekli olarak artış gösteren küresel nüfus, gittikçe arttığından dolayı önümüzde yıllar içinde ferah bir beslenme olmayacağı organik gıdaların sayılı olacağını bunun yanı sıra kimyasal ve hormonlu ürünlerin obezite hastalığına davetiye çıkaracağı kaçınılmaz olduğu açıklanmıştır.
En büyük artışsa, Afrika kıtası ile Güney ve Doğu Asya’da gerçekleşiyor.
Çözüm : Bugüne kadarki yapılan tüm araştırmalar, kadınların çocuk yapma kararlarının kendilerine bırakıldığında eğitim ve sosyal yaşam etkisi altında kalarak yeterli bilgiye sahip olmadığı bilimsel olarak uzmanlar tarafından açıklanmış buna ek olarak da ülkelerin sosyal hizmetlerinde yeterli hizmet verilmesi durumunda, kadın başına ortalama oranda ciddi düşüş yaşanacağı düşünülüyor.
Sizler için yapmış olduğum araştırmayı elimden geldiğince açıklayıcı şekilde sizlerle paylaşmaya çalıştım değerli zamanınızı ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim.