Gittikçe artan bireyselleşme ve içe kapanma karşısında, hiç olmazsa gülümsemek nice büyük felaketlere engel olur. Gülümsememek için nedeniniz var mı?
En tehlikeli insanlar, toplumun baskısından doğar. İnsanların dışlamalarından veya nefret söylemleri içerisinde girdikleri bataklıktan, maalesef pek çoğu çırpınırken can verir. Her şeyini kaybetmiş bir kimsenin, insanlarca göreceği tek değerli ve belki de yaşam enerjisi sayılacak şey; ona doğru gülümseyerek, yönelen yüzlerdir. Böyle de sihirli bir etkiye sahiptir; gülümsemek.
Çünkü seni gülümserken gören biri, içindeki karabataklara rağmen kendini iyi hisseder ve senin sayende değerli olduğunun farkına varır. Her insan özünde değerlidir. Bu değeri, ahlaki açıdan ve sergilediği eylemler doğrultusunda tabi ki kendisi belirler. Birey sahip olunan değeri sonuna kadar tüketmiş ve değer adına ortada hiçbir şey bırakmayacak noktaya gelmişse; geride kalan insanların bireye karşı somurtması ve aşağılamak derecesinde tepeden, nefret dolu bakışlarla bakmaları da kabul edilebilir bir şey olamaz.
Nitekim; toplum tarafından hor görülen ve onlar tarafından hoş karşılanmayan davranışları sergileyen bir kimse; kendini daha da ezik bir ruh haline bürünmüş bulur. Birey bu durumda, artık kaybedecek bir şeyi kalmayan; özünden ve insanlığından vazgeçerek kendi içine hapsolur.
İşte tam da böyle bir durumda bireyin içindeki canavar baş gösterir. Çünkü onun için uğruna güzel işler yapılacak bir amaç kalmamıştır. Kendini topluma kazandırmak için; en azından insan olduğunun hatırlanması için, birtakım farkındalıklar yaratmak ister. Bunun sonucunda sosyal statüye erişmek uğruna hiçbir kimsenin razı olmadığı suç niteliğinde eylemleri gerçekleştirir. Mesela; hiç kimsenin ruhu duymadan, bir gece vakti cadde üstünde duran arabaların üstüne boya dökebilir veya çöp konteynırındaki bütün atıkları sağa sola saçabilir.
Bunlar tabi ki de çocukça şeyler ama sabah yolda çöp yığınları arasında yürüyen, daha sonra arabasını park ettiği yere ulaşan birinin gördüğü tablo karşısında hayretler içinde kalması ve çaresizce yakınması; hiç de azımsanacak bir durum olamaz. Her ne kadar yanlış da olsa bu eylemi gerçekleştiren kişi; kendince insanlara hakimiyet kurduğunu sanarak, gittikçe daha da çekilmez bir insan profiline ulaşır.
Yapılan her şeyi bir kenara bırakacak olursak yani olaya en başından başlamamız gerekirse. Değerden yoksun bu adama, yolda yürüyen herhangi bir kimse küçücük bir gülümseme sunsaydı veya başını bir santim eğip selam verseydi işler bu noktaya kadar gelir miydi? Açıkçası sanmam.
Bizim için küçük görülen ve basit olan eylemlerin bir başkası için hayata tutunmak için bulunmaz kaftan olduğunu unutmayıp, çene kaslarımızı fazla yormadan bile gösterebileceğimiz hafif bir tebessümü insanlardan mahrum etmememiz en doğrusu.
“Gülün ve gülümseyin, siz gülümsedikçe hayat güzelleşiyor.”