Göztepespor-Altayspor maçında fişekler havada uçuşmuş. Bir tane “İnsan”, hırsını alamamış olacak ki kaleciye bayrak direği ile saldırıyor. Öyle bir saldırıyor ki, bayrak direği ikiye ayrılıyor! Böyle bir kaos ortamı oluşturmanın sebebi ne?
Her zaman “Medeniyet” kavramından bahsetmeye çalışırım. Medeniyet dediğimiz nimet bir serum aracılığıyla damardan verilemiyor ki insana! Taştan inci yapamazsınız belki ama unutulmaması gereken bir nokta da şudur; inci de taş olmaz hiç bir zaman!
BAYRAK DİREĞİ!
Millî bayrağımızın, siyasî partilerin, futbol takımlarının, derneklerin flamalarının takıldığı direkler vardır. İşte Yargıtay’a rica; o bayrak direklerinin de “Silah” olarak nitelendirilmesi gerekiyormuş. Daha doğrusu böyle bir tanımın gerekliliği bize tâbir-î câiz ise bütün çıplaklığıyla gösterilmiş oldu. Nasıl mı?
Göztepespor-Altayspor maçında fişekler havada uçuşmuş. Bir tane “İnsan”, hırsını alamamış olacak ki kaleciye bayrak direği ile saldırıyor. Öyle bir saldırıyor ki, bayrak direği ikiye ayrılıyor! Böyle bir kaos ortamı oluşturmanın sebebi ne? Yenilmek mi? İsterseniz 100-0 yenilin! Futboldan bahsediyoruz efendim! Takım diye bir şey var. Teknik diye bir kavram var. Bir maçta yenilirsen başka maçta yenilmemek için var gücünle mücadele edersin.
Taraftar olarak da sükunetini korur, koruyamazsan haklı iken haksız durumuna düşmemek şartı ile mücadeleni usulüne uygun bir şekilde sürdürürsün. Kalecinin sırtında bayrak direği kırmak nedir? Bu durum “Holigan” tavrı diyerek basitleştirilemeyecek derecede ciddidir! Kul hakkı diye bir kavram var, bilmem hatırlayabildiniz mi? Kul hakkı yükünün altına girmek, “Yenilmek” olamaz! Hiç bir bahane ile de altı doldurulamaz!
İNSANIZ!…
Bizler insanız. Hata yaparız, günah işleriz, İyilik yaparız, sevap işleriz. Unuturuz, yanılırız, şaşırırız. Düşeriz, batarız, kalkarız, yükseliriz. Bu durumların hepsi Peygamberler (aleyhimüsselam) dışında her “İnsan” için geçerlidir. Önemli olan nedir biliyor musunuz? Önemli olan; “İnsan” vasfı ile bütün aczîyetini tâbir-î câiz ise iliklerine kadar hissederek Yüce Mâbudumuz’un (celle celaluhü) huzurunda yapmış olduğumuz her hata, günah için samimiyetle tövbe-î istiğfar etmek, sahip olduğumuz her başarı, güzellik için de derinden şükürler etmektir.
“Ben”liği ortadan kaldırırsak başarılı olabiliriz. “Türk Einstein” diye tanınan merhûm Oktay Sinanoğlu’nun özetle çok önemli tespitleri vardır; “Ben yaptığım bütün başarılı işleri “Ben” demediğim için yapabildim.” “Ben İçi Boş Bir Kamışım Allah (celle celaluhü) Üflüyor!” İşte bu mâneviyat ile ruhunu doyurmuş kimse her dâim başarılı olur. Kendisinin başarısızlık olarak atfettiği şeylerde bile mutlaka bir kazandığı vardır.
Fakat sekülerizmin etkisinde ruha işkence ederek, ruhu doyurmazsanız, o zaman bayrak direği “Silah” olarak tanımlanır! Sekülerizm, benlik sevdası ruhun düşmanlarıdır. Önemle ve tekrar belirtmek isterim ki inci hiç bir zaman taş olmaz! Güzel ahlâk sahibi kimse ne kadar hakarete, zulme uğrasa bile, güzel ahlâkından taviz vermediği müddetçe “Kazanan” o olacaktır inşallah!