Yalnızlık Kulesi’nin karşı kıyısından yazıyorum bu satırları. Duymayanlara haber salın; Bu semtte gözleri ahu, saçı kıvırcık yâr benimdir !
Son yazımın son cümlesindeki son sorudan devam ediyorum.
Sizin yaş gününüz ne zamandı ?
Benim 8 Ağustos. Kimse kutlamadı. Sanırım nüfus kağıdımda öyle yazmıyor diye. İnsan sadece ana rahminden çıkınca mı doğar ? Bende kutlamadım. Sebeplerim var…
Onu son gördüğümden beri güneşin etrafında 7 kere dönmüştü dünya. Sokağını adım adım bilirdim ama attığım son mesajın kaderine iman etmiştim. Hiç çaba sarf etmedim. O da…
Sırtı bana dönük, hafif eğilmiş raflarla ilgileniyordu. Kabarık kıvırcık saçlarından yüzünün zerresi gözükmüyordu. Zerresi gözükmüyordu ama gördüğüm an hissi düşmüştü yüreğime. Öz babası 7 yıl sonra bu açıdan görse tanır mıydı ilk görüşte? “Nasılsın?” dedim, “evlendin mi?” dedi. Sebebi vardı…
Esmeyi unutan rüzgar o akşam çırpınmış, yelkovan şahlanmıştı.
“Son attığın mesajı hatırlıyor musun?” diye sordu.
Bir veda değil diye sonuna koymadığım nokta bile mıh gibi aklımdaydı. “Hatırlamıyorum” dedim, dudaklarından dökülsün diye.
“Bir gün gelecek benimle evleneceksin bunu unutma” diye yazmıştım.
“Hep aklımda yankılandı” dedi.
Düşünceler zihnimde tepişiyordu, gözlerim gözlerine zebun iken.
“Çok farklı bakıyorsun” dedi.
Aynı cümleyi 7 yıl öncede kurmuştu. O bunu hatırlıyor muydu farkında mıydı bilmiyorum ama ben 7 yıldır kimsenin ona benim gibi bakamadığının farkındaydım. “Boşluğa bakıyorum” cevabıyla yüzü değişti. Keşke bir çukurdan gökyüzüne baktığımı anlayabilseydi…
Bekliyorum… Hâlâ bitmedi bekleyişim.
Aşk, beklemektir gibi bir sözüm yok. Yanmaktır, pişmektir, vazgeçmektir gibi aşk tarifleri hiç yapmayacağım. Hele hele Elif Sarıkaya gibi “aşkı, kalem yazmaz” dedikten sonra 315 kelime, 1855 harf daha yazmaya hiç niyetim yok. Çünkü aşk her zaman o eksik kelime olarak kalacak.
Olur da okursan bu yazıyı, sakın sevdamın ilanı sanma. Bu satırlar sana olan his denizimin bir kaşık suyu. Yazamadığım denizin derinliğini bir bilsen…
Avrupa’nın dördüncü, İstanbul’un üçüncü en yüksek kulesi olan nam-ı diğer yalnızlık kulesi’nin karşı kıyısından yazıyorum bu satırları.
Duymayanlara haber salın;
Bu semtte gözleri ahu, saçı kıvırcık yâr benimdir !