Uzman Klinik Psikolog Fulya Tepret “Gelişim dönemlerinde olan sorunlar olağan ve geçicidir” diyerek ergenlik dönemi hakkında önemli bilgiler verdi.
Gelişim dönemi, insan evladının büyürken bedensel,zihinsel,duygusal ve sosyal yönden yaşadığı tüm değişimleri içerir. Çocuklar büyürken çeşitli gelişim dönemlerinden geçer. Çocuk her gelişim dönemi içerisinde bir beceri kazanır. Çocuğun kazandığı her yeni beceri aynı zamanda bazı zorlanmalara da sebep olabilir.
Gelişim dönemlerinde olan sorunlar olağan ve geçicidir. Bu nedenle çocukların geçtiği gelişim dönemlerini ve getirdiği zorlukları bilmek ebeveyn-çocuk ilişkisinde oldukça önemlidir. Çocuk büyürken, bu zorlanmalar içerisinde yeterli desteği, olumlu duyguyu anne babadan alamaz ise çocukta bazı duygusal zorlanmalar ortaya çıkabilir. Örneğin, gelişimsel olarak 2-3 yaş içerisinde “hayır” demeye, kendisini bir birey olarak hissetmeye ihtiyaç duyan bir çocuk ebeveynleri tarafından sürekli kontrol ediliyor ve bu gelişimsel ihtiyacı karşılanmıyorsa duygusal tepki vermeye başlar. Bu bazen sıklığı gittikçe artan öfke olabileceği gibi bazen kaka tutma gibi başka sorunlar olabilir.
Çocuğun göstermiş olduğu bu olumsuz tepkilere “davranış bozuklukları” denir. Hırçınlık, sinirlilik, inatçılık, küfür etme ve çalma gibi davranışlar, davranış problemlerine girer. Davranış bozuklukları aslında sanki çocukta bir problem varmış gibi algılansa da temelde çocuğun bir ihtiyacı vardır anlamına gelir. Çocuk, karşılanmayan duygusal ihtiyacını davranışa döker. Kaygılıysa tırnak yiyebilir, çok kontrolcü ebeveynleri varsa kaka tutabilir veya çok koruyucu ebeveynleri varsa utangaçlık geliştirebilir. Örnekleri artıracak olursak, çocuk, sosyal-duygusal gelişimi gereği yaşıtlarıyla vakit geçirmesi gereken bir yaşta, sürekli yalnız kaldıysa, ileride içine kapanık bir çocuk ve yetişkin olabilir.
Çocuk gelişimsel olarak kendi kendine üstünü giyinme ve yemek yeme davranışlarını yapabilecek becerilere sahipken, aile tarafından aşırı koruyucu bir tutum ile büyüyor, yerine her şey yapılıyor ise özgüven sorunları olabilir. Gene diğer bir uçta aşırı disiplinli, katı ebeveyn tutumlarına sahip ailelerin çocuklarında da kaygı problemleri görülebilir. Bazen de çocuklar okulda sosyal ilişkilerinde bir takım problemler yaşarlar. Arkadaşlarına vurabilir, tükürebilir, hakaret edebilir. Bu tarz davranış sorunları olan çocuklar bazen evde şiddetin olduğu bir ortamda büyüyebiliyor ve bunu okula taşıyabiliyor.
Okul öncesi dönemde problem davranışlar uyku, temizlik, yemek alışkanlıklarında gözlenebilmektedir. Bunun yanında söz dinlememe, inatçılık,kıskançlık,utangaçlık,saldırganlık gibi davranışlar da problem olarak bazen görülebilmektedir. Yukarıda da bahsettiğim gibi davranış sorunları olarak görülen her durumun altında aslında anne baba tutumlarına dair sinyaller vardır. Bu davranış sorunları yaşayan çocukların aileleri genellikle kendileri zorlandıkları için çocuklarını terapiye getirirler fakat buradaki bu zorlanmayı çalışmak aslında çocuğun yararına olacaktır. Bu durum ile ilgili terapi sürecine girmek çocuğun karşılanmamış duygusal ihtiyaçlarını karşılayacak ve sosyal-duygusal yönden çocuğu geliştirecektir.
Ergenlik dönemi ise yaşamın en güzel ve enerjik ama aynı zamanda da en zor dönemidir. Bu zorlanmanın sebebi ise ergen ne çocuktur ne yetişkindir. Kendisini bir yetişkin gibi hisseder çünkü artık çocuk gibi değildir büyüyordur fakat aynı zamanda da bir çocuk gibi de hisseder çünkü hala kurallara ve sınırlara da ihtiyacı vardır. Bu nedenle ergenlik krizlerin ve bunalımların anne babayla çatışmanın çok sık yaşandığı bir dönemdir.
Ergenlik döneminde cinsiyete göre yaşanılan problemler farklılaşsa da temel bağlamda baktığımızda ergenin her an patlamaya hazır bir bomba olduğunu görüyoruz.Çoğunlukla etrafından memnun olmama hali, anlık duygusal değişimler, tepkilerini ayarlayamama, zaman zaman etrafına kırıcı olma, sürekli arkadaşlarıyla vakit geçirmek isteme,yalnız kalmak isteme, anne babaya mesafe almak gibi özellikler ergenliğin getirmiş olduğu bazı özelliklerdir fakat bunlar çok fazla ve yoğun olduğunda bir davranış probleminden bahsedebiliriz. Gene bu davranış probleminin altında aslında ergenin bir ihtiyacı vardır ve bu anne baba tutumları ile oldukça ilişkilidir.
Ergenler çocukluktan yetişkinliğe geçerken bedensel, zihinsel, duygusal değişimlere uyum sağlamaya çalışırlar. Kendi kimliklerini inşa ederler fakat bazen kendi kimliklerini inşa etmeye çalışırken yetişkin olmak için kendilerine çabuk ve kestirme yollar ararlar örneğin sigara içmeye başlayabilmek gibi. Yaptıkları ile dünyada ben de varım ve güçlüyüm diyerek herkese meydan okuyan ergen bazen çok basit bir merakla bir işe başlar fakat bu bir güç gösterisine dönebilir. Tüm bunlarla beraber anne babalar çocuklarını yanlış şeyler yapmaması için korumaya çalışırken ergenler bunu aşırı baskı olarak algılar ve dış dünyaya daha çok yönelebilir. Haliyle aşırı saldırganlık, ani öfke patlamaları gibi davranış problemleri ortaya çıkabilir. Burada ergenin yaşadığı davranış problemleri için anne baba ergeni hemen suçlamamalı onun düşüncelerine önem vermeli ve onu dinlemelidir. Sanki çocuk güvenilmeyen potansiyel bir suçlu gibi hissettirilmemelidir.
Bu şekilde davranan anne ve babalar çocuklarıyla sağlıklı bir ilişki kuramazlar. Ebeveyn olarak çocuğumuza güvenmeliyiz Ergeni korkutma veya sindirme yoluyla kontrol altına almaya çalışmak gene ilişkisel bağlamda çok yanlıştır bu ergenin sizden gizlice bazı davranışlar yapmasına sebep olabilir. Kısaca, ergenin kendi iç dünyasında oldukça zorlandığını söyleyebiliriz bir de bunun üstüne onu anlamayan bir anne baba olur ise ergen iyice boşlukta savrulur ve davranış problemleri artabilir. Bu yüzden anne baba çocukla çatışmak, çatışmayı büyütmek yerine bir çözüm bulma yolu seçmelidir ve gerekli yardımı istemekten uzak durmamalıdır.
Uzman Klinik Psikolog Fulya Tepret,” Toparlayacak olursam davranış bozukluğu çocuk ve ergen ruh sağlığında görülen önemli sorunların başında gelmektedir. Psikososyal gelişim açısından yaşamın en önemli dönemlerini olan bu yıllarda bu sorunun iyileştirilmesinde ailelerin, eğitimcilerin, okuldaki rehberlik birimlerinin ve uzmanların aralarında işbirliğinin sağlandığı çok yönlü yaklaşım önemlidir.” dedi.