RTC EnviCon Çevre Direktörü Selinay Tuğul, “Sürdürülebilir alışveriş, minimalist değişikliklerle bile büyük bir etkiye sahip olabilir” dedi.
Dünya çapında milyarlarca doların harcandığı Black Friday yani Kara Cuma şüphesiz birçok işletme için oldukça değerli bir gün. Ancak ekolojik açıdan, taşıdığı kitlesel tüketim özellikleri nedeniyle karanlık bulunuyor, kampanya ve tanıtım çılgınlığı sebebiyle insanları “dürtüsel satın almaya” yönlendiriyor. Bu da çoğu zaman tüketicinin gerçekten ihtiyaç duymadığı şeyleri satın almasıyla sonuçlanıyor. Kontrolsüz alışveriş ve bilinçsiz tüketim, toplu atık ve gereksiz CO2 emisyonlarına ortam sağlıyor. Kısacası gezegenimiz açısından bu kitlesel alışveriş çılgınlığının sonuçları pek de iç açıcı değil ve satışların yarattığı emisyonlar da oldukça yüksek.
Bir tişörtün üretilebilmesi için 2700 litre su harcandığını belirten RTC EnviCon Çevre Direktörü Selinay Tuğul, “Benim geçmiş yaşantımda edindiğim çevre bilinci çok kısıtlı. Eğitim aldığım kurumlarda bana öğretilen çevre bilinci tıpkı şunun gibiydi, ‘Diş fırçalarken akan suyu boşa harcamayalım, gereksizse kapatalım’ fakat olay bundan çok daha fazlası. Tüketimde bir sebep sonuç ilişkisi vardır. Yoğunlaşan orman yangınlarından daha sık görülen aşırı hava olaylarına kadar iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine tanık olmak, sürdürülebilir yaşamı benimsemenin kritik önemini pekiştirdi. Hatta bu yaklaşım ile “Reduce-Reuse-Recycle” yani “Azalt-Tekrar kullan-Dönüştür” prensibini hayatıma aldım.
Şahsi fikrimce bizlere en başta aşılanması gereken fikir sürdürülebilirliktir, her alanda çevre için daha iyileştirilmiş bir alternatif yol vardır. İhtiyaç dışı, kontrolsüz, aşırı alışveriş yapmanın bizlere kaybettirdiği şeyler hakkında bizler temelden yani daha küçük yaştan bilinçlendirilmeliyiz, unutmayalım ki bunda aile faktörü en önemlisidir” dedi.
“İstek ve ihtiyaç arasındaki ayrımı fark edelim”
Karbon Ayak izimizi küçültmek ve sürdürülebilir alışveriş için atıkların azaltılması, üreticilerin gereksiz ve doğada bozulmayan ambalaj malzemeleri kullanmamaları, ambalajsız tüketilebilecek ürünlerin ambalaj kullanmadan tüketilmesi gerektiğinin altını çizen Tuğul, “Ev ve iş yerlerimizde güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih etme imkanımız varsa buna özel düzenekler kurmalıyız, bunlar maliyetli isler biliyorum daha küçük adımlarla başlayalım derseniz bireysel araçlarda birden fazla kişiyle seyahat edin , beslenme alışkanlıklarınızı iyileştirin ve geri dönüştürülebilir malzemeleri geri dönüşüm kutularına atarak da atık miktarını azaltabilirsiniz.
Bu demek değildir ki ben kağıdımı plastiğimi ayrıştırıyorum geri dönüşüme veriyorum o zaman ambalaj kullanımında sınırsız hakka sahibim.. Hayır değilsin! Geri dönüşümün de maliyetli bir iş olduğunu, dönüştürme sırasında su ve elektrik kullanıldığını unutmamalı; o plastiğe veya herhangi bir atık çeşidine gerçekten ihtiyacımız olup olmadığını sorgulamalı ve doğa dostu alternatifi olup olmadığına bakmamız gerektiğini aklımızın bir köşesinden çıkarmamalıyız. Bu sadece gelecek nesiller için gezegeni korumakla ilgili değil; ekolojik kargaşa karşısında kendi refahımızı korumakla da ilgili” ifadelerini kullandı.
“Dev reklamlar, tüketiciyi ağına düşürüyor”
Tuğul, online alışverişlerin hayatımıza girmesi ile tüketim çılgınlığının arttığını ve ciddi bir üretim artışı olduğunu belirterek “Bir mağazadan ürün satın aldığınızda, sadece torbası ile eve götürebilirsiniz, ancak aynı ürünü mağazanın web sitesi veya mobil uygulaması aracılığıyla sipariş ederseniz, ürün size etiketli bir kutu ardından kargo poşeti içinde teslim edilecektir.
Özellikle pandemiden önce başlayan markaların insanların tüketemeyeceği kadar çok üretmesinin sonucunda “Çılgın Cuma” ve “Efsane Kasım” “Black Friday” gibi indirim kampanyaları ile dev reklamlar yapmanın yanında tüketiciyi psikolojik olarak alışveriş çılgınlığı ağına düşürmektedir.
Tüketici evlerinin rahatlığında ürünlerini beklerken, teslimat şirketlerinde kutu yığınları sahiplerine teslim edilmeyi bekliyor. Hayatımıza aldığımız bu değişim, daha fazla kutu, petrol bazlı ve ayrıştırılması zor ambalaj ürünlerinin kullanılmasına yol açmıştır. Bu da sanayileşme süreci, enerji tüketimi artışına neden olmuştur. Bu durum ise fosil yakıt kullanımını artırarak karbondioksit emisyonlarını yükseltmiştir.
Karbon ekosistemdeki canlılar tarafından üretilen bileşiklerdeki kilit elementtir ve yeryüzünde bir döngüsel süreç içinde hareket halindedir. Temelde karbon döngüsü, atmosferdeki karbondioksitin bitkiler tarafından emilmesini ve depolanmasını içerir. Bu döngü, gezegenin iklimini düzenleyerek sera etkisinin ve iklim değişikliğinin kontrol altında tutulmasına yardımcı olur, ancak şimdilerde tüketilebileceğinden daha fazla karbon üretimi gündem konusu olurken insanoğlu orman tahribatında toprağın kirletilmesi, bitkilerde çeşitliliğin azalması gibi konularda da sınıfta kalmaya bilinçsiz tüketimi sürdürmeye devam etmektedir” dedi.
“Çöpe atılmış kıyafetlerin %95’i hala giyilebilir”
Tekstil sektörünün tek başına dünyadaki karbon salınımının %10’una sebep olduğunu vurgulayan Tuğul, Sürdürülebilir alışveriş ile ilgili sözlerini şöyle sonlandırdı;
“Çöpe gönderilmiş kıyafetlerin %95’inin hala giyilebilir olduğu tespit edilmişken size tavsiyem hızlı tüketim çerçevesinde alıp modası gecen kıyafetlerinizi ihtiyaç sahibi insanlara hediye etmeniz veya giysi kumbaralarına koymanız olacaktır, bu konuda size bir önerim var… Çevre dostu giyim ürünlerini tavsiye edeceğim bu kısımda daha realist bir bakış açısını da sunacağım sizlere. Çevre dostu üretim prensibiyle üretilen kıyafetlere yönelebilirsiniz yani keten, ipek ve kenevirden üretilenler daha az su ihtiyacı duyduğu için tercih edilebilen ayni zamanda böcek ilacı kullanılmadan üretilen doğal elyaflar gibi doğada çözünebilen hammaddeler..
Ancak hepimizin ulaşabileceği kadar uygun fiyatlara sahip değiller. Benim bu konudaki bir diğer önerim kendimin de uygulamaya başladığı ‘Yavaş Moda’ uygulaması, gelin bu anlatacağım uygulamayı aramızda popüler hale getirelim..
Daha sürdürülebilir bir yol olarak karşınıza çıkardığım ‘Yavaş Moda‘ hareketinin temel felsefesi, uzun süreli giyilebilecek, kalitesi yüksek, modası geçmeyecek ürünleri tercih etmektir. Tabi ihtiyaçlarınızı saptadıktan ve sahip olduklarınızı değerlendirdikten sonra geçeceğiniz, Mark Zuckerberg, Christopher Nolan, ve Acun Ilıcalı gibi birçok unlu isimin de kullandığı ‘Kapsül dolap’ olarak adlandırdığımız bu uygulama hem çevreye verdiğimiz zararı azaltacak hem de uzun vadede yaptığımız harcamalarda düşüşe neden olacaktır.
Çevre dostu ürün etiketi birçok firmaya güvenilirlik, prestij ve bağlı tüketici kazandırmaktadır. Bu durum ‘Greenwashing’ yani ‘Yeşil Aklama’ dediğimiz yeni bir terimi de beraberinde getirdi. Hemen hemen bu yazımı okuyan birçok okurun da kullandığı dev markaların aslında çevreci ve sürdürülebilir yaklaşımının çevre konusunda duyarlı tüketiciyi hedef alan bir pazarlama stratejisi olduğunu gösterdi. Bu da bana kapitalizm için yeni bir yatırım alanı oluştuğu izlenimini verdi. Dev markaların çevreci yaklaşımları bana sahte gelirken yerel üreticilere destek olmak yaptığım alışverişi daha güvenilir kılıyor, daha çevre dostu ve özenli olduklarını da eklemeden edemeyeceğim”