Futbolun adaletsiz tarafı… Sezonun 17. haftasına kadar bekleneni veremeyen, çalkantılı bir sezon geçiren iki büyük takımın mutlak galibiyet parolası ile çıktığı maçta kazanan çıkmadı.
Maçtan önce kadrolara baktığımıza Fenerbahçe’nin 3-4-3 oynayan bir sistemi olduğunu, genç ve oyun dinamizmini 90 dakikaya yayan bir oyun ile mücadele edeceğini varsayabiliriz. Ama orta sahada oynayan oyuncularının birbiri ile oynama alışkanlıkları olmadığı için biraz risk alınmış. Beşiktaş’a gelecek olursak Teknik Direktörsüz maça çıkıyor diyemeyeceğim çünkü gayet mütevazi, saha kenarına hakim, iletişim gücü kuvvetli ve oyuna müdahalesi gayet başarılı Önder hoca ile maça çıkıyorlar. Kadroda kimseye haksızlık yapmadan ideal bir 11 sahaya sürdü ama sadece Necip yerine Montero olabilir miydi sorusu sorulabilirdi.
Böyle maçların ilk 15 dakikası çok önemlidir. Genelde ev sahibi takım taraftar avantajını kullanarak baskılı bir oyunu tercih eder ve rakipte kabuğuna çekilip kontra ataktan gol bulmak ister veya ilk 15 dakikada gol yememe çabası içinde olur. Bu maç farklı başladı. Topa hakim taraf Beşiktaş’tı. Rosier, Josef ve Ghezzal’in ön planda olduğu bu dakikalarda Beşiktaş hem savunmada hem de hücumda doğru futbolu sahada gösterdi.
Bu baskı sonucu nasıl gol atarım düşüncesine giren Kara Kartal’ı emeklilik yaşı gelmiş olan Fırat Aydınus, kuralların dışına çıkarak tereddütsüz olmayan bir penaltıyı vererek sahada hiçbir varlık gösteremeyen Fenerbahçe’yi 1-0 öne geçirdi. Beşiktaş inandığı futbolu sabırlı bir şekilde oynamaya devam etti ve orta sahanın dinamo ismi Josef De Souza ile beraberliği yakaladı. Golden sonra yine Beşiktaş baskısı devam etti ama savunmada Vida’nın tereddüt yaşayıp hata yapması sonucu Fenerbahçe Berisha ile 2-1 öne geçti. Bu dakikadan sonra maç ortada gitti ilk yarıda bu skorlar sona erdi.
İlk yarı etkisiz bir oyun ortaya koyan Can yerini Oğuzhan’a bırakırken Fenerbahçe oyuncu yapmadan ikinci yarıya başladı. İkinci yarıya yine etkili başlayan Kara Kartal baskısının meyvesini Josef’in kafa ile attığı golle aldı. Bu dakikadan maç bitimine kadar maç ortada gibi görünse de kontrol Beşiktaş’ın elindeydi. Dakika 90+5’te Batshuayi’nin direk dönen topu gol olsaydı sahadan haklı bir galip çıkacaktı ama futbolun içinde böyle şeylerde var.
Maçın geneline baktığımızda önce hakemden başlamak istiyorum. Fenerbahçe’ye verdiği penaltı yetmiyormuş gibi Atilla ve Crespo’yu da ikinci sarılardan oyundan atmadı. Beşiktaş’a hemen kart gösterme eyleminde bulunurken Fenerbahçe’li oyuncularda tereddüt yaşadı. Sahanın göze batan oyuncuları baz alınırsa Fenerbahçe’de Crespo dışında bir oyuncu sayılmaz sanırım. Maçın genelini üstün götüren Beşiktaş’ta geneli orta saha olmak üzere birden fazla oyuncu sayabiliriz.
Savunmada yaptığı kritik müdahaleler yetmezmiş gibi hücumda ekstra işler yapan Rosier, attığı iki gol dışında rakip takım orta sahasına nefes aldırmayan Josef, sahaya 6 numara olarak başlayıp Josef’in hücumda goller atmasına yardımcı olan, geçiş oyununu ve hücumun yönünü değiştiren, savunmaya yakın oynayıp kordinasyonu sağlayan Pjanic ve 1 direkten dönen şutu, girdiği 12 ikili mücadelenin hepsinde başarılı olan, 4 top çalma ile oynayan ve hücumda takımı yöneten Ghezzal, gecenin Beşiktaş adına öne çıkan isimleri oldu.
Fenerbahçe taraftarı artık güzel futbol ve şampiyonluk istiyor. Büyük transferlerle bu işi başarabileceğini zannediyorlar ve sürekli Teknik direktör değişimine gidiyorlar. Halbuki istikrarlı bir takım yönetimi uzun yılları başarıya götürür. Bakalım bunu ne zaman idrak edecekler. Beşiktaş ise şampiyonluğu kafasında bitirdi gibi. Olması gerekende budur. Hayaller güzeldir ama gerçekleri de göz ardı etmemek gerek. Beşiktaş önümüzdeki sene yola kiminle devam edecek karar verip ona göre bir yol çizmeli bunu yaparken de Lig’den kopmadan üst sıralarda sezonu bitirmek amaçlanmalı. Mucizeler her zaman olur şampiyonluk gelir mi gelir neden olmasın.