Fırtınalı denizlerin romantik ressamı denir kendisine; Büyüleyici hayat hikâyesiyle Ivan Konstantinovic Aivazovsky.
Bir ressam düşünün. Puşkin’le tanışmış, Gogol ile de yolculuk etmiş. Turner tarafından övülmüş, II. Napolyon tarafından da ödüllendirilmiş. Hatta Osmanlı padişahlarından Abdülmecit, Abdülaziz ve II. Abdülhamit’le bile sarayda hasbıhalde bulunmuş.
Fırtınalı denizlerin romantik ressamı denir kendisine. Resimlerinde genellikle fazla renk kullanmaz. Denizleri de masmavi, uçsuz bucaksız denizler değil; fırtınalı, kasvetli denizlerdir. Onun nasıl olması gerektiğini, ona nasıl bakılması gerektiğini doğru bir biçimde anlamıştır. Ay ışığının pürüzsüz olmayan bir su yüzeyine vuruşunu, dalganın kabarırken uç kısmında daha az su barındırdığı için tonunun açılmasını dahi ustaca vermiştir. Renkleri, acımasız doğa renkleridir. Fakat öyle bir aydınlık olma efekti kullanmıştır ki, yaşarken açtığı sergilerinde, insanlar tuvallerin arkalarında mum var mı diye kontrol etmişlerdir.
Ermeni asıllı bir Rus’tur Ivan ve asıl ismi Kapriyel (Gabriel) Ayvazyan’dır. Günümüzde ünü bitmeye başlamıştır zira sokaklarda satılan birçok değersiz deniz resmi kendisinin resimlerinin hayli başarısız kopyalarıdır. Ayrıca zamanında emekli bürokratların ya da bankaların üst düzey yöneticilerinin eşlerinin bıkmadan tuvale aktardığı görüntülerin tamamına yakını da ucuz birer Ayvazovski kopyası olma âdetiyle yapılmıştır. Haliyle kristal bir avizenin sallandığı salonların duvarını süsleyen ressamın taklidi azımsanmayacak kadardır.
Pinpon sanat koleksiyoncusu takımından kime sorsanız mutlaka bir tane görmüş, dost meclisinde yakından incelemiştir. Türkiye’de en çok reprodüksiyonu yapılan ressamların başında gelir. Tablolarından herhangi birini gördüğünüz takdirde, bu sanatla içli dışlı olmasanız dahi başka bir tablosunu görür görmez aynı sanatkârın elinden çıktığını tahmin edersiniz. Ortaköy’ü resmeden çalışmaları da ayrı güzeldir, gerçekten de asıldığı salonu bambaşka bir havaya sokmaya tek başına yetecek derecede güzeldir. Osmanlı oryantalistliğinin meziyetlerini konuşturur.
Osmanlı oryantalistleri temelde üç ana kategoride incelenebilir. Bunların ilki, Avrupa’ya gidip Batı eğitimi görmüş Osmanlı ressamlarıdır. En bilinen örneği oto oryantalist Osman Hamdi Bey’dir. İkincisi, ‘şark’ topraklarında hiç bulunmamış, ancak hayallerinde yarattıkları ve/veya diğer sanat eserlerinden görerek kopyaladıkları bir şark fantezisi içinde eser vermiş ressamlardır. Üçüncüsü ise, tıpkı Ivan Aivazovsky gibi şark topraklarına gelerek eser vermiş olan ressamlardır. Nitekim bu üçüncü grup, Osmanlı kültürel mirasının kayıt altına alınması açısından oldukça önemlidir. Aivazovsky’nin resimlerine baktığınız zaman, Galata Kulesi’nin eski çatısından tutun da boğaz yalılarına, şehrin siluetine kadar pek çok mimari detayı görebilirsiniz.
Gelelim deniz konusuna. Aivazovsky gibi romantik oryantalistler, tıpkı romantik dönem açık hava resimlerinde olduğu gibi, ışık ve ufuk oyunlarından çok hoşlanırlar. Tercihen kaotik ve hareketli bir gökyüzü, şimşekler, koyu renk geçişleri gibi gökyüzünün verdiği huzursuzluk, durağansızlık duygularını; aynı şekilde, denize yansıtmıştır. Aivazovsky’nin bir fırtına resmine baktığınızda, kendinizi koca dalgaların ortasında debelenirken, genzinize kaçan tuzlu suyun yakmasına inat nefes almaya çalışırken bulabilirsiniz. Zira denizin ışık oyunlarını bu kadar güzel yansıtmak, dolunay şavkını su yüzeyine böylesine estetik dokundurmak, olsa olsa Aivazovsky’nin yapabileceği bir şeydir.
Fakat yaşadığı devir Osmanlı-Rus savaşlarının bolca olduğu bir devir olduğundan bazı resimleri ‘‘Beş Türk gemisini tepelemekten dönen kahraman kruvazör’ gibi konulardır. Yine de, sekiz kere ziyaret ettiği İstanbul’u hissedebilmiş, hissiyatını ustalıkla fırçasına aktarmıştır. Büyük ihtimalle en sevdiği şehir de İstanbul’dur. Avrupa deniz resmini yeni bir düzeye taşıyan kusursuz bir yetenek olarak kabul edilen sanatçı, İstanbul deniz manzaraları da resmetmiştir.
En büyük eserlerini 1880-1890 yılları arasında vermiştir ve en çok 1889 tarihli Dalga isimli resmiyle anılır. Ivan Aivazovsky’nin hikayesi sanat tarihinde emsalsizdir. Gösterişsiz bir Karadeniz limanından gelen fakir çocuk, hayatının sonunda dünyada en fazla tanınan 19. yüzyıl Rus ressamı olmuştur. Komşusunun duvarına kömürle yaptığı çizim, ona St. Petersburg İmparatorluk Akademisi’nde burs yolunu açmıştır. Uluslararası üne yirmili yaşlarında ulaşmış, dünyanın dört bir yanındaki sergileri muazzam kalabalıklar çekmiş ve ona Horace Vernet ve William Turner gibi kişiliklerin hayranlığını kazandırmıştır.
Her yeri gezmiş ve nereye gittiyse coşkulu bir şekilde ağırlanmıştır, Beş Avrupa akademisine üye seçilmiş ve kişisel olarak dört Rus imparatoru tanımıştır. Hayatı neredeyse tüm 19. yüzyılı kapsar; 1900 yılında seksen üç yaşında ölmüştür. Aivazovsky, günümüzde ayak altı resimlerden ibaret gibi gözükse de başlangıcından itibaren renkli kariyeri boyunca altı binden fazla resim yaptığını ifade etmiştir. Bugün, çalışmaları sürekli olarak satış salonlarından geçmekte ve koleksiyoncular tarafından ısrarla aranmaktadır.
Nedense fırtınanın dehşetini işlemesine rağmen resimlerini izleyenlere -evet, bakan değil, izleyen- uçsuz bucaksız denizlere açılma cesareti verebilen biridir. Resmettiği dalgalar dokunaklıdır, sanki denizin içine yıllarca hapsolan, birikmiş duyguların dışa vurumudur. Bu yüzden nedense bu adamın resimleri bana hep İstanbul’da bir şekilde mutsuz olduğum günleri hatırlatıyor, resmen resme bakarken yağmur kokusu alıyorum, nefes almam zorlaşıyor. Sanki ivan da gelmiş, o çok sevdiği İstanbul’a hapsolmuş gibi hissediyorum. O çıkmazın içinde genelde çıkış yolu olarak görünen denizleri bu kadar hırçın ve hüzünlü çizmiş olması bana hep tek çıkış yolunu da kapalı gördüğünü anlatır gibi. Resimlerini seviyorum ama daha da garip olan ressamı da dostummuş gibi hissediyorum. Sanatçıyla sanatını ayırmak gerekir. Fakat duygu kardeşliği her şeyden güçlü belki de.
Moskova’daki Tretyakov Galeri’de, kendisinin resimlerine ayrılan özel bir bölüm de bulunmaktadır. Bu bölümde kendisinin Ortaköy ve Kız kulesi resimleri de mevcuttur. Minsk Ulusal Müzesi’nde de eserlerine ayrı bir teşhir salonu ayrılmıştır. St. Petersburg’da, ünlü Nevsky Caddesi üstünde yer alan Russian Museum’da eserlerini görebileceğiniz gibi, orijinal eserlerinden bazılarını Beşiktaş’ta bulunan Milli Saraylar Resim Müzesi’nde de görebilirsiniz. Çankaya Köşkü’nde (Pembe Köşk) bazı eserleri bulunmaktadır ancak bu eserlerin neler olduğunu bilemiyorum. Kendisinin dolunay gecesinde tasvir edilmiş boğaz temalı bir resmi de Sakıp Sabancı Müzesi’nde görülebilir. Abdülmecit’in Haremde Beethoven adlı eserinde duvarda yer alan tablo da ona aittir. 200’ün üzerinde resminin yer aldığı İş Bankası Yayınları’ndan çıkmış Denizler, Şehirler ve Düşler: Ivan Aivazovsky’nin Resimleri adlı bir monografisi mevcuttur.