Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “15 Temmuz ihaneti gibi bir devletin başına gelebilecek en büyük felaketi, olabilecek en az hasarla atlattık. FETÖ’cü hainlerin ordumuzda açtığı tahribatı kısa sürede telafi ettik” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kara Harp Okulu Komutanlığı’nda Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni’nde konuştu. Erdoğan, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı tebrik ederek “Yaklaşık bin yıldır vatanımızın ebedi muhafızlığını yapan aziz şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, gazilerimize en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Yine bu vesileyle büyük zaferin mimari ve mihmandarı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını da minnetle anıyorum. Burada öncelikle bir hususu vurgulamak durumundayım; büyük zaferle milletimizin bağımsızlık iradesi tescil ve tahkim edilmiştir. Cumhuriyetimize giden yolu açan bu önemli zafer, aziz milletimizle birlikte onun bağrından çıkan kahraman ordumuzun bayramıdır. Binlerce yıllık şanlı geçmişi destanlarla dolu olan vatanımıza kast etmeye kalkışan olursa, yeni kahramanlık destanları yazacak iman ve cesareti olan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı şeref madalyası olarak her bir mensubunun yüreğine nakşetmiştir” ifadelerini kullandı.
‘HER ZAMAN İFTİHAR ETTİK’
Ulu Önder Atatürk’ün 1 Eylül 1922’de Dumlupınar’da kaydettiği sözlere işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazi Mustafa Kemal, 1 Eylül 1922 tarihinde Dumlupınar’da bulunduğu beyanatta muzaffer ordumuza şöyle seslenmiştir; ‘Büyük Millet Meclisi orduları, meydan muharebesinde zalim ve mağrur bir ordunun asıl unsurlarını inanılmayacak kadar az bir zamanda imha ettiniz. Büyük ve asil milletimizin fedakarlıklarına layık olduğunuzu ispat ediyorsunuz. Sahibimiz olan büyük Türk milleti, istikbalinden emin olmaya haklıdır. Muharebe meydanlarında, maharet ve fedakarlıklarınızı yakından görüyor ve takip ediyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdirlerine aracılık etme vazifemi hiç durmadan yerine getireceğim.
Bütün arkadaşlarımın Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri verileceğini dikkate alarak ilerlemesini ve herkesin aklını, yiğitliğini ve gayretini yarışırcasına göstermeye devam etmesini isterim. Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri.’ Evet, her bir üyesi milletimizin öz evladı olan ordumuzun kahraman mensuplarıyla her zaman iftihar ettik ve ediyoruz. Bu akşam Cumhurbaşkanlığı Külliyemizde tertiplenecek özel programla, büyük zaferin 102’nci yıl dönümü heyecanını birlikte yaşayacağız. Zaferler ayı olarak tarihimizde müstesna yer edinen ağustos ayını yine muhteşem bir zaferin coşkusuyla uğurlayacağız. ‘Rabbim ordumuzu, tüm güvenlik güçlerimizi muhafaza ve her daim muzaffer eylesin’ diyorum” ifadelerini kullandı.
‘GELENEK GÜÇLENEREK DEVAM EDİYOR’
Erdoğan, ‘Mekteb-i Harbiyye-i Şahane’ ismiyle 1834 yılında kurulan Kara Harp Okulu’nun 190 yıllık tarihi ile ordunun göz bebeği olduğunu belirterek, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yaklaşık 2 asır boyunca, kara harp okulumuz çok zorlu şartlarda görev yapan, vatan müdafaası için canını feda eden, askeri kimliği başarılarla dolu kahraman subaylar yetiştirmiştir. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Mareşal Fevzi Çakmak, Ali Fuat Cebesoy, Fethi Okyar, Kazım Karabekir gibi adlarını tarihe ve milletimizin kalbine yazdıran nice mümtaz şahsiyetler bu çatı altında eğitim görmüş ve İstiklal Harbimizde çok önemli görevler üstlenmiştir. Bu gelenek hamdolsun güçlenerek devam ediyor.
Bugün de ordumuzun en güçlü kalelerinden olan Kara Harp Okulumuzdan yetişen nice vatan evlatları, terörle mücadeleden sınır ötesi operasyonlara kadar çok büyük başarılara, zaferlere imza atıyor. Peygamber ocağı olan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK); cesur, disiplinli ve fedakar mensuplarıyla dünyanın en saygın orduları arasında yer alıyor. Bugünkü törenimizle bunu bir adımdan öteye taşıyoruz. Kahraman ordumuzun saflarına yeni çelikten bilekler ekliyoruz. Kara Harp Okulumuzdan bu yıl 72’si dünyanın 14 farklı ülkesinden gelen misafirlerimiz olmak üzere toplam 989 öğrencimiz mezun oluyor. Diplomalarını alarak ordumuzun saflarına katılan her bir teğmenimizi tebrik ediyor, tek tek alınlarından öpüyorum.”
‘SADECE MİLLETE HİZMET EDEN BİR TSK’YA SAHİP OLDUK’
15 Temmuz darbe girişiminden sonra yeniden yapılandırılan harp okullarının başarı grafiğinin sürekli yükseldiğini söyleyen Erdoğan, “Kara Harp Okulumuzdan son 8 yılda 3 bin 912 Türk, 504’ü misafir, toplam 4 bin 416 evladımızı mezun ettik. Yine bu dönemde SUTASAK (Subay Temel Askerlik ve Subaylık Anlayışı Kazandırma) eğitimlerini tamamlayan 141’i yabancı, 9 bin 909 kardeşimiz Kara Harp Okulu’ndan mezun oldu. Kara Kuvvetlerimizde hali hazırda görev yapan subay ve astsubaylarımızın yarısı, Milli Savunma Üniversitemizin (MSÜ) mezunlarından oluşuyor. Bugün şu gerçeği çok net görebiliyoruz; 15 Temmuz ihaneti gibi bir devletin başına gelebilecek en büyük felaketi, olabilecek en az hasarla atlattık.
FETÖ’cü hainlerin ordumuz bünyesinde açtığı tahribatı kısa sürede telafi ettik. Sadece ordumuzun toplum nazarındaki itibarı açısından değil; personel, eğitim, teçhizat, imkan ve yetenekler bakımından da eksiklerini giderdik. Ordumuza kadro yetiştiren harp okullarımızı, meslek yüksek okullarımızı ve enstitülerimizi, MSÜ bünyesinde çok daha kaliteli, etkin ve modern eğitim verecek şekilde yeniden kurduk. Hayata geçirdiğimiz reformlarla ordumuza yük olan, ayak bağı olan gereksiz tartışmalara konu olan sıkıntılı durumlara son verdik. Yeni eğitim öğretim sistemimizle, milli iradenin üstünlüğü ilkesine bağlı, sadece millete hizmet eden, sadece devletinden ve onun meşru yöneticilerinden emir alan bir TSK’ya sahip olduk. Atılan tüm bu adımların bırakın zayıflatmayı ordumuzun gücüne nasıl güç kattığını sahada elde edilen başarılar da görüyoruz” diye konuştu.
‘NE YAPILMAYA ÇALIŞILDIĞININ GAYET FARKINDAYIZ’
Erdoğan, TSK’nın sorumluluk aldığı her yerde görevini alnının akıyla yerine getirdiğini ifade ederek, “Üniversitemizi karalamaya yönelik artan algı operasyonlarının arkasında, ordumuzun asli vazifesine odaklanmadaki başarısı bulunuyor. TSK’nın ve MSÜ’nün başarı grafiği yükseldikçe eski Türkiye artıklarının hazımsızlığı da artmaktadır. Ne yapılmaya çalışıldığının gayet farkındayız. Allah’ın izniyle buna fırsat vermeyeceğiz. FETÖ’cü hainleri ve vesayet heveslilerini başarılarımızla rahatsız etmeyi sürdüreceğiz. Savunma Bakanımızdan Genelkurmay Başkanımıza, kuvvet komutanlarımızdan üniversite yönetimine kadar herkesi emeklerinden dolayı tebrik ediyor ‘Rabb’im başarılarınızı daim eylesin’ diyorum.
Aziz milletimizi diğer toplumlardan ayıran bazı muazzam vasıflar vardır. Bunların en başında adeta bizimle özdeşleşmiş olan ordu-millet bulunur. Tarihimiz boyunca devlet komutan, millet de asker olmuştur. ‘Her Türk asker doğar’ bu sözü milletimizin bu topraklarda yürüttüğü varlık yokluk mücadelesiyle eşleşmiştir. Nesilden nesile aktarılan askerlik, milletimiz için bir meslekten ziyade, din için vatan için devlet ve bayrak için namus borcu olarak görülmüştür. 2 bin 233 yılı aşkın köklü bir maziye sahip Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kodlarında hep bu anlayış hakimdir. Bugün de milletimizin ta kendisi olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ülkemizin bağımsızlığının, vatanımızın bölünmez bütünlüğünün, milli birlik ve beraberliğimizin güvencesidir. Ordumuz ayrıca bir şeref payesi olarak onurla taşıdığı ay yıldızlı bayrakla, dünyanın 4 bir yanındaki masumlar içinde bir umut kaynağıdır” açıklamasında bulundu.
‘KUDÜS’E NASIL SIRTIMIZI DÖNEBİLİRİZ’
Türkiye’nin coğrafya olarak bir köprü, kültürel anlamda bir merkez, ekonomik açıdan bir geçiş bölgesi olduğuna işaret eden Erdoğan, devamında şöyle dedi:
“Böyle bir coğrafyada özgür, başı dik ve bağımsız bir şekilde yaşamak öyle bir babayiğidin veya her babayiğidin harcı değildir. En basit bir zafiyet göstergesi bile, milletimizi çok büyük tehditlerle karşı karşıya bırakabilir. Eğer bugün Gabar’da bu teröristleri gömdüysek, Tendürek’te bu teröristleri gömdüysek, Bestler Deresi’nde bu teröristleri gömdüysek bundan sonra da aynı kararlılıkla, aynı imanla gömmeye devam edeceğiz. Anadolu’yu vatan yapmak kadar, ebedi vatanımız olarak muhafaza etmek de zordur. Burası rehaveti kaldırmaz, burası zayıflığı kaldırmaz, burası tembelliği, ataleti, boş vermişliği kaldırmaz. Burası neme lazımcılığı asla ve asla kaldırmaz.
Bölgemizdeki ve gönül coğrafyamızdaki hadiselere kulaklarımızı tıkarsak kendimizi kandırmış oluruz. Adriyatik’ten Asya bozkırlarına, nerede bir soydaşımız varsa, meselesi varsa, meselesi bizim meselemizdir. Kafkasya’dan Afrika’ya nerede bir kardeşimiz varsa, derdi bizim derdimizdir. ‘İki devlet, tek millet’ şiarıyla hareket ettiğimiz can Azerbaycan’la nasıl birsek, berabersek, Türk cumhuriyetlerindeki tüm kardeşlerimizle kalplerimiz aynı atmaktadır. Ecdadın 4 asır boyunca barış, huzur ve esenlik içinde yönettiği Kudüs’e biz sırtımızı nasıl dönebiliriz? Gazi Mustafa Kemal’in düşman postalına ezdirmemek için mücadele ettiği Filistin topraklarına biz gözlerimizi nasıl kapatabiliriz? İsrail’in 11 aydır soykırım uyguladığı Filistinli kardeşlerimizin feryatlarına kulaklarımızı nasıl tıkarız? İstanbul’la Kudüs-ü Şerif’i kim ayırabilir?
Gazze’yi Gaziantep’ten kim kopartabilir? Daha 1 asır önce Çanakkale’de yan yana mücadele ettiğimiz, yan yana şehit olduğumuz kardeşlerimizle aramıza kim duvar örebilir? Bakınız şunu çok iyi idrak etmenizi istiyorum; her kim ‘Bize ne Filistin’den, Gazze’den, Kudüs’ten’ diyorsa bu milletin tarihini bilmiyor demektir. Soruyorum; Gazi niçin Bingazi’deydi, Bingazi’ye niye gitmişti? Niye orada mücadele etmişti? İşte hepsi bu vatan aşkıyla devam eden bir ruhun, bir heyecanın adımıydı. Her kim Türkiye’nin ufkunu 782 bin kilometrekareye hapsetmeye çalışıyorsa, gafil değilse bu toprakların yabancısıdır. Gazi Mustafa Kemal’in ayak izinin olduğu topraklara bakmak bile, bugün bizim verdiğimiz mücadelenin önemini anlamak için yeterlidir. Sevgili teğmenlerim, bizi sığ sulara hapsetmeye çalışanlara prim vermedik, vermeyeceğiz. Türkiye merkezli düşünecek ama vizyonumuzu tüm dünyayı içine alacak şekilde geniş tutacağız.”