Değerli arkadaşlar, biliyorum ki bu hayatta emek verenler ve emek vermeyenler var. Hangi konuda olursa olsun bir yerlere gelmek için emek verenler olduğu kadar emek vermeyenler ve buna rağmen sizin hakettiğiniz yerde olanlar var. Farkında mısınız?
İnsan bu süreçte ben nerede hata yaptım diye düşünmekten kendini alıkoyamıyor. Mesela ben, şahsım adına söyleyeyim; 44 yaşına gelmiş, hayatı çeşitli mücadelelerle geçmiş bir insanım. Lise hayatımı tamamladığımda elime diplomamı alınca iş arayışlarım oldu. Çünkü annem üniversite eğitimi almamı istemiyordu, belki de kız kısmı okusa ne okumasa ne, evlenip yuva kursa daha iyidir zihniyetiyle yetiştirilmiş olmasına istinaden beni de öyle yönlendirmeye çalışıyordu. Ama başaramadı o da ayrı bir konu. Eğitim konusunda ısrarcı olunca bendeki azmi 3 yıl boyunca aşamayınca “en azından İstanbul içinde bir yer kazan gözümüzün önünde ol” demesiyle bendeki zihinsel işleyiş direkt Muğla’yı yazmak oldu ve ilk tercihime yerleştim.
Bu süreçte ne de olsa annedir onun rızasını kazanmak adına liseden mezun olduktan sonra, 3 yıl boyunca kurumsal bir firmada merchandiser olarak çalıştım, kendi paramı kazandıktan sonra da istifa edip üniversite okumak için Muğla’ya gittim. Lisede de Üniversite de Dış Ticaret okudum. Aslında benim şikayetçi olduğum konu üniversite stajından tutun da işe yerleşme sürecinde illa bir tanıdığınızın olması gerektiğiydi. Bizim zamanımızda, eğer bir torpiliniz yada bir dayınız yoksa gerçekten ne kadar başarılı olursanız olun hiç bir yere giremiyordunuz.
Mezun olduktan sonra lisans eğitimime devam ettim. İşletme Fakültesi de bitirdim. Malesef kendi sektörümde iş tecrübesi arandığı ve/veya referans adı altında torpilim olmadığı için kendi mesleğimde iş bulamadım. Çeşitli kurumlara iş başvurularım oldu, Devlet Memurluk Sınavı (DMS) ve KPSS’ye de girdim ama yine bir yere yerleşemedim. Dayın olsa bir dert olmasa bir dert. Başkasının dayısı senin dayından daha güçlü olunca dayılar arasında tercih yapıldığı için dayına da güvenemiyorsun. Gel gelelim, para kazanma ve hayatta kalma adına, branşımla alakası olmayan güzellik uzmanlığı, müşteri temsilcisi gibi işlerde çalıştım. Bu süreçte çeşitli sertifika programlarına katıldım. İş arayışım sürekli devam etti. Girmediğim mülakat kalmadı. Banka mülakatlarında tecrübe sahibi olduğum bile söylenir.
Mülakatlara girmekten profesyonel bir İK olduğumu dahi düşünmeye başlamıştım. Kurumsal şirketlerin havuzlarında yer alan insan portföyünde ben de yerimi almıştım. Zaman ilerledikçe yaş da alıyorsun ve aranılan kriterler arasında yaş kriterinden dolayı, bir zaman sonra sınıfta kalıyorsun. Doğru düzgün bir iş bulmanın, özellikle de kamu personeli olmanın değerini geç kalmış bir şekilde öğrendim. İş arayış döneminde yada daha genç yaşta sadece işe girmek, çalışmak, para kazanmak olarak düşünüyor insan. “Ne iş olsa yaparım” diyor. Bir konuya odaklanmıyor. Bizim zamanımızda böyleydi ama şuan Z kuşağı öyle değil.
Şuan bakıyorum da yeni nesil gençler, yeni mezunlar özellikle yapay zekanın önemini kavramış bir şekilde internet odaklı herşeye hakimler. Sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanıyorlar. Sosyal medya yönetiminde, yapay zeka, dijital pazarlama, dijital iletişim konularında eğitim verecek düzeydeler. Kendi şirketleri var. Hiçbir torpile gerek kalmadan kendi bilgi ve becerilerini geliştirerek kendi işlerinin patronları olmuşlar. Onlardan öğreneceğimiz çok şeyler var. Teknoloji ilerledikçe ve bilginin değeri anlaşıldıkça öğrendikleri her bilginin maddi bir karşılığı olduğunun farkındalar.. Ben bütün bilgi birikimimi gönüllü olarak dağıtmış bir insanım. Günümüzde ise paraya çevrilmiş durumda. Bu yazıyı yazarken aslında kendimle yüzleşiyorum. Ve bir çok konuda kendimden özür diliyorum..