Eşitlik ve adalet, toplumsal ve hukuksal bağlamda sıklıkla karıştırılan ancak aslında birbirinden oldukça farklı olan kavramlardır.
Eşitlik, herkesin aynı şeyi alması anlamına gelirken, adalet ise herkesin ihtiyaçlarına ve durumuna göre farklı muamele görmesi gerektiği anlamına gelir.
Eşitlik, genellikle matematiksel bir eşitlik olarak algılanır; herkesin eşit sayıda, eşit oranda ya da aynı şeyi alması gerektiği düşüncesiyle hareket edilir. Ancak bu yaklaşım, insanların farklılıklarını ve ihtiyaçlarını göz ardı edebilir. Örneğin, bir kişi yürüme yeteneğine sahipken diğer bir kişi tekerlekli sandalye kullanıyor ise, her iki kişiye de aynı şeyi sunmak eşitlik anlayışına uygun olabilir fakat adalet açısından yetersiz kalır.
Adalet ise herkesin eşit hak ve fırsatlara sahip olması için gerekli düzenlemelerin yapılması anlamına gelir. Bu düzenlemeler, bireylerin farklılıklarını ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak yapılmalıdır. Örneğin, engelli bir bireyin aynı şartlarda hareket etmesini sağlamak için ek desteğe ihtiyaç duyabilirken, fiziksel engeli olmayan birinin böyle bir desteğe ihtiyacı olmayabilir. Bu durumda, adalet anlayışı gereği, engelli bireye ek desteği sağlamak adil bir yaklaşım olacaktır.
Sonuç olarak, eşitlik ve adalet kavramları arasındaki farkı anlamak, toplumsal düzenin ve hukukun daha adil ve sağlıklı işlemesi için önemlidir. Herkesin farklı ihtiyaçları ve durumları olduğunu kabul etmek ve buna göre hareket etmek, gerçek anlamda adil bir toplumun oluşmasına katkı sağlayacaktır. Kısaca Eşit Davranmak, Adil Davranıldığı anlamına gelmiyor..