TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, “Enflasyondaki yükseliş her yerde endişelere yol açıyor. Ülkemiz son krize ekonomisinin pek de güçlü olduğu bir ortamda yakalanmadı” dedi.
Açılışa ekonomi dünyasından birçok isim katılırken, bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından toplantıya geçildi.
Açılış konuşması için kürsüye çıkan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski gerçekleştirdi. İkili yaptıkları konuşmada enflasyondaki yüselişe değindi.
“ÖNGÖRÜLEMEMEZLİK YENİ NORMALİMİZ OLDU”
İlk olarak sahneye çıkan Özilhan dünyada yaşanan krizlere dikkat çekerek, “Geleceğin geçmişten ve bugünden radikal şekilde farklı olacağını ve karşı karşıya olduğumuz tehditlerin en başında jeopolitik gelişmelerin etkili olacağını söylemiştim. Son 15 yıla bakıyorum. 2008 krizi, Kovid-19 krizi, iklim krizi ve şimdi de Ukrayna krizi… Yeni normal kavramı ilk kez 2008 krizinden sonra gündemimize gelmişti. Belirsizlik ve öngörülemezlik yeni normalimiz oldu” İfadelerine yer verdi.
“KRİZLERİN ETKİLERİ FARKLI ALANLARDA DEVAM EDİYOR”
Krizlerin büyük etkiler yarattığına dikkat çeken Özilhan, “‘Yeni bir krizle karşılaşma ihtimali yok’ var sayımıyla hareket etme lüksümüz yok. İçinde bulunduğumuz kaotik ortamda karşılaştığımız her kriz ilk anda çok büyük etkiler yapıyor. Şiddeti söndükten sonra krizlerin etkileri farklı alanlarda devam ediyor. Bir yandan dünyadaki jeopolitik dengeler, bir yandan da küresel ekonomik politik değişiyor. Hem üretimin yavaşlaması hem de fiyatların artması kaçınılmaz. Elektrik gıda ve birçok alanda artan ücret en çok Avrupa’yı ve bizleri etkileyecek” dedi.
“OECD ARA DÖNEM EKNOMİK RAPORUNU YAYINLAMAMA KARARI ALDI”
Çin’de koronavirüs nedeniyle yaşanan yeni ölümlere de vurgu yapan Özilhan, “OECD, gelişmelerin belirsizliği nedeniyle dünya ekonomisinin nasıl bir darbe alacağının tahmin edilmesinde zorluklara işaret etti ve bu sene ara dönem ekonomik görünüm raporunu olağan formatında yayınlamama kararı aldı. İlk tahminlerine göre dünya ekonomisindeki büyümenin yüzde 1 Avrupa’da ise yüzde 1.5 aşağı inebileceğini belirttiler” Şeklinde konuştu.
Özilhan açıklamalarının devamında ise şu ifadelere yer verdi:
“Üretim zincirlerindeki aksamaların boyutları, enerji sıkıntıları ve yükselen fiyatlar dikkate alındığında Ukrayna krizinin Avrupa ekonomisi üzerindeki etkilerinin pandeminin etkisini aşabileceğinden korkuluyor. Enflasyondaki yükseliş her yerde endişelere yol açıyor. FED Başkanı ekonomide fiyat istikrarına dönülmesi konusundaki ihtiyaca dikkat çekti ve bu amaçla ellerindeki araçları kullanacaklarını belirterek faiz artışlarını başlattı.
Ülkemiz son krizi ekonomisinin pek de güçlü olduğu bir ortamda yakalanmadı. Türkiye Rusya ve Ukrayna ilişkileri nedeniyle doğrudan, Avrupa ekonomisindeki yavaşlama nedeniyle dolaylı olarak etkilenecek. Yüksek enflasyondaki yükselişin yol açtığı zararları ekonomik ve toplumsal hayatta bir süredir yaşıyoruz. İhracatta son dönemde sevindirici artışlar etmiştik. Ama Avrupa’daki yavaşlama durumunda ihracat artışını devam ettirmemiz mümkün olmayacak.
“ARTAN DOĞAL GAZ VE PETROL İTHALAT FATURAMIZI KABARTACAK”
Doğalgaz ve petrol ithalatında maliyet yüksekliğine dikkat çeken Özilhan, “Rusya ve Ukrayna’dan gelecek turistlerdeki azalma turizm gelirlerinde beklediğimiz rakamlara ulaşmamızı engelleyecek. Artan doğal gaz ve petrol fiyatları ithalat faturamızı kabartacak. Bütün bu kanallar cari açık üzerinde ilave yük oluşturacak ve TL üzerinde baskı yaratacak. TL değer kaybedince üretim maliyetleri hızla yükseliyor. Dışa bağımlı olduğumuz sürece dışarıdan enflasyon ithal ediyoruz.
Enerji ve üretimde ithalata bağımlılığı azaltmak için doğru bir sanayi strateji izlemeli ve kıt kaynakları doğru alanlara yönlendirmeliyiz. Temel alt yapı alanında geçtiğimiz dönemde önemli bir atılım yaptık, üretim ve ticaret için zemini sağlamlaştırdık. Sıra bu zemini kullanarak istihdam yaratacak döviz getirecek sanayi ve tarım tesislerinde. Ancak üretim derken alt yapı derken sadece geleneksel alanları kastetmiyoruz. Ekonomik büyümenin, verimlilik artışının, istihdam yaratmanın lokomotifi artık dijital teknolojilerin kullanıldığı iş kolları. Geleneksel sanayi için ulaştırma alt yapısı nasıl önemliyse bugün de yüksek hızlı mobil internet alt yapısına ihtiyaç duyuluyor” ifadelerini kullandı.
“TARIMSAL ÜRETİM AZALIYOR AMA TARIMLA BERABER DIŞA BAĞIMLILIK ARTIYOR”
Tarımda kendi kendine yetebilir olmanın son gelişmelerle bir kez daha idrak edildiğini söyleyen Özilhan, “Uzun vadeli politika ihtiyacının en önemli alanlarından biri tarım. Önce pandemi, sonra Ukrayna krizi tarımda kendi kendine yeterli olmanın önemli olduğunu ortaya koydu. Tarımsal üretim düşüyor, tarımsal girdilerde dışa bağımlılık yükseliyor ve sonuçta tarım ve gıda fiyatları da sürekli yükseliyor. Artan fiyatları ithalatla dengeleme çabası durumu daha da ağırlaştırıyor. Böylece tarımsal üretim azalıyor ama tarımla beraber dışa bağımlılık daha da artıyor” dedi.
“TÜRKİYE’NİN OYNADIĞI ROL FIRSAT YARATIYOR”
Türkiye’nin Ukrayna krizinde önemli çaba gösterdiğine dikkat çeken Özilhan, “Türkiye uygun iklimi, biyo-çeşitliliği geniş tarım alanları ile tarım ve gıdada muazzam potansiyeli olan bir ülke. Yeter ki doğru politikaları iyi bir planlama ile uygulayalım. Batı arz zincirlerinde çeşitlendirmeye gidecek. Kovid 19’dan sonra gündeme gelen bu eğilim daha da güçlenecek. Batı Rusya’ya bağımlılığını azaltmaya çalışırken, Rusya da başta yüksek teknolojili ürünler olmak üzere Batı’ya bağımlılığını azaltmaya çalışacak. Bu durum Türkiye’ye birçok yeni imkan yaratacak.
Barış tesis edildiğinde belirginleşecek yeni düzende Türkiye’nin elinin bugünkünden daha güçlü olacak olması kuvvetle muhtemel. Türkiye, Ukrayna krizin başlangıcından beri krizin sonlanması için ciddi çaba harcıyor. Bu da Batı bloğu içinde Türkiye’ye dönük olarak son yıllarda gözlemlediğimiz tutumda değişimlere yol açıyor. Türkiye’nin oynadığı kilit rol Batı ile ilişkilerin daha yapıcı zeminde ilerlemesi için bir fırsat yaratıyor. Bu da Türkiye’ye önemli fırsatlar açacaktır.
Yönetim sistemimizde yapılacak iyileştirmelerin de önemli olduğunu düşünüyorum. Geçenlerde Cumhurbaşkanımızın da vurguladığı bu nokta küresel sistem içinde gözle görülür hale gelen ülkemizin yumuşak gücünün daha ileri taşınması açısından önem taşıyor. Bu doğrultuda atılması gereken en önemli adım temel hak ve özgürlüklerin, hukukun üstünlüğü ve adalet sisteminin ve kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesi olacaktır” diye konuştu.