Prof. Dr. Asaf Savaş Akat katıldığı bir seminerde 90’lı yılların hiperenflasyon ortamında yazdığı “0 enflasyon istiyorum” isimli yazıdan bahsetmişti. Kendisi bu yazıyı yazdıktan sonra bazı iş insanlarının arayıp “Ya hocam ne güzel işler dönüyor ne gerek var şimdi 0 enflasyona” dediğini de söylemişti.
Peki bu iş insanları niçin böyle dedi? Öncelikle enflasyon mal ve hizmetlerin fiyatlarının artış hızıdır. Bu mal ve hizmetleri alan sabit gelirli (ücretli çalışan) bir vatandaşın alım gücü enflasyon karşısında erir. Diğer taraftan özellikle perakende sektöründe satış yapan firmalar her ne kadar üretici ve toptancıdan alım yaparken maliyetlerde artış görse de satışta enflasyona göre bir kar koymayı başarabiliyor (bu durum uzun sözleşmelerin olduğu, mesela yıllık sigorta sözleşmeleri, sektörlerde biraz daha ters teper. Çünkü bu firmalar yıl başında bir fiyat belirler ve enflasyonla birlikte bu belirlenen fiyat değer kaybeder.).
Peki enflasyonu iş insanları mı yaratıyor o zaman, ne de olsa enflasyondan getiri sağlıyor ve satışı da onlar yapıyor. Cevap: büyük ölçüde hayır, küçük ölçüde evet. Küçük ölçüde evet çünkü satışı yapan bu firmalar ve onların fahiş zam artışları genelde enflasyonda ufak etkiler yaratıyor. Ancak enflasyon büyük ölçüde parasal bir olgudur.
Yani piyasadaki paranın bollaşmasına bağlıdır (bu kısım ortodoks iktisat görüşü içerir, heteredoks iktisatçılara göre enflasyonun bambaşka sebepleri de vardır. Hatta bazılarında göre enflasyonun para politikası ile hiçbir alakası yoktur.). Merkez bankasının faiz indirmesi, bankalara zorla ucuz kredi verdirilmesi piyasadaki parayı bollaştıran unsurların başında gelir. Şu anda TCMB’nin ve diğer merkez bankalarının faiz arttırımına gitme sebebi ve kredi musluklarını kesme sebebi de büyük ölçüde enflasyonu düşürme amacıdır (işe yarayıp yaramayacağını zaman gösterecek.).
Kısacası eğer siz bir mal ve hizmeti satıyorsanız enflasyon size göre iyi olabilir ancak bu mal ve hizmeti alan enflasyondan zarar görür, özellikle sabit bir ücretle çalışıyorsa.