Hayatınızda akrabalarınız sevdikleriniz olabilir. Bazen dertlerinize derman olacak bir dost ya da çocukluğunuzun hayali bir kahramanı olacaktır. Çünkü insanların sizi anlamadığınızı düşünüyorsunuzdur.
Hikayemizde Derya sevdiği adamdan ayrılmak zorunda kalmış ve en iyi arkadaşı korkuluğunun yanına koşarak içini dökmeye başlamıştı. Küçük bir kız çocuğuna dönüşmüş savunmasız ve mutsuz genç kız tamamen bir boşluğa düşmüştü. Bir süre sonra yağmur yağmaya başladı. Derya ıslanmıştı korkuluğunu bırakıp kendini bilmez bir halde dolaşmaya başladı. Yağmur yağıyor gök gürlüyordu. Derya bir yolun kenarına düştü. Bir süre burada baygın bir şekilde kaldı.
Yoldan arabasıyla geçen bir genç onu fark ederek arabasına aldı onu bir hastaneye götürdü. Bir süre sonra doktorlar genç kızın bir buhran geçirdiğini söylediler. Daha gelişmiş bir hastaneye gitmesini belirtiler. Derya bir süre sonra kendine geldi. Genç onu yalnız bırakmamıştı. Bir yakını olup olmadığını sordu. Derya akrabalarının yaşlı olduğunu üzüleceklerini haber vermek istemediğini söyledi. Genç yakınlarda bir ev satın almış yeni bir komşu idi. Derya’yı sabaha kadar bekledi. Sabah olduğunda genç kızı dedesinin evine bıraktı. Derya koşarak korkuluğunun yanına gitti. Ancak yerinde yoktu. Koşarak dedesinin evine geldi. Kapıyı çalıyor ve dedesine korkuluğum yok diye bağırıyordu.
Dedesi şaşkın ve korkmuş bir şekilde kapıyı açtı. Torununu hafta içi derbeder bir durumdaydı ve eve gelmişti.
Dedesi;
-Kızım sana ne oldu ? İşte olman gerekmiyor muydu? Hasta mısın üstün başın tarumar diyordu. Derya başından geçenleri anlattı ve işinden ayrılacağını söylüyordu. Bir kaç gün sonra işine giden Derya istifa etti. Köyünde kalmaya devam etti. Bazı zamanlarda köye yeni gelen genç komşunun bir yazar olduğunu öğrenmiş onunla zaman geçirmeyi seviyordu. Korkuluğun ortadan kaybolmasına bir anlam veremiyordu. Genç adamın adı Doğan’dı. Doğan sanki Derya’yı tanıyor zevklerini biliyor. Ona destek oluyordu. Hayata dönmesi gerektiğini yeni bir işe başlamasını söylüyordu.
Derya içten içe bu genç adamı seviyordu. Ama bir hayal kırıklığı daha yaşamak istemediği için mesafeli davranmaya karar vermişti. Geçirdikleri zaman bu iki genci özel duygularla bir araya getirdi. Bir gece buluştular. Derya Doğan’ı arabayla gezdirmek istediğini söyledi. Bir yerde durup sohbet ettiler. Doğan Derya’ya kendisine bir gelecek inşa etmesini söyledi ama sevdiğine dair tek bir söz etmedi. Derya duygularına karşılık bulmayınca üzüldü. Eve dönmek istediğini söyledi. Sessiz ışıkları olmayan bir yola girdiler. Bir süre sonra Derya yol hakimiyetini kaybetti ve bir trafik kazası yaptı. Yoldan geçen bir araç kazayı haber verdi.
Kendine geldiğinde dedesi ve ananesi yanındaydı. Herkes kazayı tek başına yaptığını söylüyordu. Doğan’ın yanında olduğunu kimseye inandıramamıştı. İyileştiğinde kaza yaptığı arabasının yanına gitti arabanın içinde kırmızı hasır bir şapka vardı. Bu korkuluğunun şapkasıydı. O zaman her şeyi anladı yaşadığı hayal kırıklığında korkuluğu ya kısa süreliğine insan olarak ona arkadaş olmuştu. Ya da kimsenin tanımadığı bir hayali arkadaşı olmuştu. Doğan ona geleceğini kendin inşa etmelisin diyordu. En kısa zamanda bir işe girdi. Hayatında ne korkuluk ne de Doğan vardı. Ama mutlu olabilecek birçok sebebi vardı.
Hayatta hep mutlu olamayız. Üzüntü, tasa, kaygılar hep bizi takip edecektir. Korkuluk, bu hikayede Derya’nın üzüntülerin den kurtulmak için kullandığı bir sığınaktı. Kısa süreliğine insan olarak Derya’ya eşlik etti. Hayat bazen mucizeleri de beraberinde getirir. Unutmayın her insanın hikayesinin gizemi kendinde saklıdır sevgiler.