“İz Bırakmak”
İnsanoğlu dünyaya iz bırakan bir varlıktır. Dünya geçici, insanoğlu ölümlüdür. Her insan bir gün mutlaka ölümü tadacaktır.
Dünyaya iz bırakan insanlar, yaptıkları işler ile her döneme bir iz bırakmışlardır. Dünyanın varoluşundan, şimdi ki zamana olan süreçte bunu gözlemlemek mümkündür.
Bu haftaki yazımda, Türk mimarisine “iz bırakmış” yapıtları ve tekniğiyle halen daha mimariye yol gösteren “Koca Sinan” büyük mimar olan “Mimar Sinan’ı” kaleme alacağım, Sevgili Okuyucum.
“Değer Kavramı”
Toplumları öne çıkaran öğeler sanat ve zanaatkârlardır. Bu kişiler öldükten sonra bile yaptıkları işler ile bir nevi ölümsüz olmaktadırlar. Memleketim Muğla’da bunların örneği çoktur. Mesela Menteşe’de bulunan ‘‘Saatli Kule, Kurşunlu Cami’’ bunlara güzel bir örnektir. Bir diğer örnek ise Knidos’u simgeleyen “Afrodit Heykeli” de başka bir güzel örnektir. Baş yapıt olan bu eserler, bulunduğu toplumun değerine, değer katmaktadır. Gelecek nesillere örnek teşkil etmektedir.
“El-Fakir-ül-Hakir Sinan”
Mimar Sinan, büyük bir düşünce insanıydı. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde, onun döneminde Osmanlı topraklarının yüz ölçümü 15 kilometreyi bulmaktadır. Osmanlı topraklarında bulunan çeşitli şehirlerinde türbeler, camiler, köprüler, kervansaraylar, hamamlar, hanlar yaparak bir nevi kendini ebedileştirmiştir.
Mimar Sinan asker kökenlidir, Yeniçeri Ocağı’nda yetişmiştir. Belgrad, Rodos, Mohaç seferlerine teknik destek vererek önemli faaliyetlerde bulunmuştur. Yeniçeri olarak tam 17 yıl görev yapmıştır. 49 yaşına geldiğinde ise çalışması ve yeteneği sayesinde, Başmimar olma başarasını göstermiştir. Üç yüze yakın esere imzasını atmıştır.
Yakın bir tarihte İstanbul’a yolum düşmüştü. İstanbul’u gezmek için heyecanlıydım. İstanbul’a gidip de Koca Sinan’ın eserlerini görmeden Muğla’ya geri dönmek olmazdı.
“Padişahların Göz Bebeği Koca Sinan”
Yakın bir zaman diliminde, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapmış olduğu, Süleymaniye Camisi’ne ziyarette bulundum. Bu ziyaretimde Mimar Sinan’a olan hayranlığım bin kat daha arttı. Caminin ambiyansı beni derinden etkiledi. Her adımımda Mimar Sinan’a ve sanatına hayranlığım artmış oldu.
Caminin süsleri gayet sadeydi. Mihrap duvarlarındaki pencereler estetik harikasıydı. Pencereler vitralarla süslülüydü. Pencerelerde dikkatimi çeken bir diğer hususta çini madalyonların içinde Fetih Süresi’nin bulunmasıydı. Sadece süreler burada bulunmamaktaydı. Caminin ana kubbesinin ortasında bulunan Nur Süresi ’de vardı.
Camide dört minare bulunmaktadır. Gittiğinizde bunu gözlerinizle görebilmeniz mümkündür. Bunun sebebi İstanbul’un fethinden sonra, Kanuni sultan Süleyman’ın dördüncü padişah olmasıdır. Bir diğer dikkat çeken kısımda on şerefinin bulunmasıdır. Bu da Osmanlının onuncu padişahı olduğunu göstermektedir.
Mimar Sinan’ın yaptığı eserlerde, zekâ ve duygu kavramları hep iç içedir. Maneviyat duygusunu her eserinde görebilmek mümkündür.
Büyük bir mimar olan koca Sinan, üç padişah döneminde başmimarlık yapmıştır. Kanuni sultan Süleyman, II. Selim, III. Murat dönemlerinde başmimarlık görevini başarıyla yerine getirmiştir.
Bulunduğu çağın ötesinde olan Mimar Sinan, yüzyıllar geçmesine rağmen eseriyle, kendine hayran bırakan bir isimdir. Osmanlı mimarisini dünya nezihinde önder konuma getirmiş, günümüzde dahi dimdik ayakta kalan yüzlerce yapının inşasını atmış, projelerini çizmiştir.
Tarihimiz çok değerli insanlar ile doludur. Zenginliğimizin değerini bilmeliyiz. Geçmişte yaşamış önemli değerlerimize her daim saygı ve sevgi beslemeliyiz. Çünkü onlar geçmişten geleceğe bize değerli miraslar bırakmışlardır.
Koca Mimar Sinan’a rahmet ve minnetle…
** El-Fakir-ül-Hakir: İnsanların manevi olarak en fakiri ve hakiri anlamına gelmektedir. Tarihte Mimar Sinan için kullanılan bir lakaptır.