Öğretim Üyesi Dr. Murat Adil Salepçioğlu, bugün açıklanan büyüme verilerinin beklenti yönünde geldiğini söyledi
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye ekonomisi 2021 yılı üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7.4 ve bir önceki çeyreğe göre yüzde 2.7 büyüdü.
Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’yı (GSYH) oluşturan faaliyetler incelendiğinde 2021 yılı üçüncü çeyreğinde bir önceki yıla göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak; mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri yüzde 25.4, bilgi ve iletişim faaliyetleri yüzde 22.6, hizmetler yüzde 20.7, diğer hizmet faaliyetleri yüzde 11.7, sanayi yüzde 10.0, kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri yüzde 8.3 ve gayrimenkul faaliyetleri yüzde 4.7 arttı. Buna karşılık, finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 19.9, inşaat yüzde 6.7, tarım, ormancılık ve balıkçılık ise yüzde 5.9 azaldı.
4’ÜNCÜ ÇEYREKTE ÇİFT HANELİ BÜYÜME BEKLENTİSİ
Büyüme verilerinin beklenti yönünde geldiğinin altını çizen Salepçioğlu, “Beklenti yönünde gelen büyüme verileri Türkiye’nin de şu anki ekonomik büyüme modeliyle de paralellik arz ediyor. 3’üncü çeyrekteki büyüme rakamının 7.4 olarak gelmiş olması 4’üncü çeyrekte de bu yöndeki büyümenin devam edeceğini ve yıl sonu itibariyle tahmin edilen çift haneli ve güçlü bir büyüme rakamı ile karşılaşacağımızı gösteren donelerdir” dedi.
İYON EKONOMİSİ; BÜYÜME İNOVASYON VE EKONOMİYLE DESTEKLENMELİ
Aynı zamanda İstanbul Aydın Üniversitesi Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi (İAÜ KURSAM) Müdürü de olan Dr. Murat Adil Salepçioğlu, büyümenin ekseninin önemli olduğuna dikkat çekti. Dr. Salepçioğlu, “Özellikle inşaat ve tarım sektöründe bir daralma olduğunu görüyoruz. Bu yüzden bazı önlemler gerekebilir” dedi ve alınabilecek önlemleri şöyle açıkladı:
“Enflasyonla da büyümenin dengelenmesi ve tabii ki kur tarafına da bakmamız lazım. Kurda yaşanan dalgalanmanın bir seyrüseferi var. Ben bunu “İyon Ekonomisi” olarak adlandırıyorum. Bir tarafta özellikle faizlerin indirilmesi, bunun ardından dalgalı kur veya diğer adıyla rekabetçi kur politikasına geçilmesiyle aslında bir eksi elektron yüklenmiş gibi gözüküyor olsa da, diğer taraftan artı elektron yüklenen özellikle büyüme ve bu büyümenin yaratacağı istihdam olasılıklarının Türkiye açısından pozitif değerlendirilmesi gerekiyor.
Bu da bir atomun eksi ve artı elektronları yüklenmesi gibi. Buna “İyon Ekonomisi” diyorum. Bu ekonomi içerisinde özellikle büyümenin inovasyon ve rekabetle desteklenmesi gerekiyor. Bu noktada bizim özellikle üretim modelimizi değiştirmemiz gerekiyor. Güvenin kazanılması sadece Merkez Bankası’nın alacağı kararlarla değil, orta ve uzun vadeli politikalarla beraber geliştirilmesi gereken bir süreçtir.”
YEŞİL EKONOMİ VE PLANTASYON TARIMININ İSTİHDAM YARATICI ETKİSİ OLACAKTIR
Büyüme ekseninin ihracata dönük sanayileşme modeli şeklinde bir revizyona uğradığını ve bu yönde bir paradigma değişikliği olduğunu belirten Salepçioğlu, “Bu değişikliğin gerçekleşebilmesi ve ihracatın sürdürülebilir olması için de rekabetçi ya da katma değeri yüksek ürünler üretmemiz gerekiyor” dedi ve ekledi:
“Bunun arkasında inovatif bir iş değişikliği modeline ihtiyacımız var. İhracatımızın yüzde 95’inin imalat sektöründe, sanayi sektörü kökenli olduğunu görüyoruz. İthalatımızın ise yüzde 80 civarında ara mamul ihtiyacından kaynaklandığını görüyoruz. Bu bizim bir ithalat bağımlılığı da yaşadığımız, özellikle enerji alanında bir gerçekle bizi karşı karşıya bırakıyor. Tarımda bir düşüş var ancak diğer taraftan ihracat çok güçlü gidiyor.
Diğer taraftan ithalatımızda hala ham madde ve yarı mamul madde bağımlılığı; tarımda özellikle plantasyon tarımı kavramını gündeme getirmek istiyorum. Plantasyon tarımı küçük aile işletmeleri yerine büyük aile şirketlerine dönüştürülerek daha rekabetçi bir tarım ekonomisi demektir. Özellikle enerji alanında yapılabilecek şey enerji alanında yeşil ekonomi dediğimiz bir alana doğru girmesi gerekiyor. Yeşil enerji alanındaki yatırımların çok büyük önem ve istihdam yaratıcı etkisi olacağını düşünüyorum. Plantasyon tarımı da istihdam yaratıcı olacaktır.”
TÜRKİYE’NİN İSTİHDAMA İHTİYACI VAR
Salepçioğlu, “Türkiye’nin pandemiden çıkış koşullarında istihdama ihtiyacı var; çünkü, her yıl 800 bin öğrenci mezun oluyor. Önümüzdeki 3-5 yıllık periyotta ortalama 1 milyon 200 bin iş yaratılması gerektiği ortaya çıkıyor. Bizim büyümemizde geleneksel büyümenin yerine yeşil enerji ve yeşil ekonomi, plantasyon tarım olarak vurgulanan sürece girmemiz gerekiyor” dedi.
MEVDUAT MUNZAM KARŞILIKLARININ YÜZDE 15’E ÇEKİLMESİ LAZIM
Türkiye’nin 33 milyar dolar civarında dış ticaret açığı kaldığını hatırlatan Salepçioğlu, “Altın ve enerji çıkartıldığında bizim 3 milyar dolar bir cari fazla verdiğimiz görülüyor” diye anımsattı ve şöyle açıkladı:
“Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin önemli olduğunu öngörebiliriz ama diğer taraftan bizim elimizde, özellikle üreticinin politika faizlerinin de düştüğü bir evrede yapmamız gereken en önemli hareketlerden biri, belki de mevduat munzam karşılıklarını yüzde 25’ten en azından yüzde 15’lere çekmemizin uygun olacağını düşünüyorum. Bu bir para politikasıdır. Yüzde 25’e çıkartılmasının sebebi özellikle para bolluğunda piyasayı daraltmak içindir. Faizlerin düşürülmesini istememizin nedeni bireysel krediler değil. Yatırımcının kredi alabileceği, bankalarda karşılık yaratabilmemiz için mevduat üzerinde uygulanan munzam karşılıkların en azından yüzde 15’e çekilmesi lazım.”
“EFEKTİF DÖVİZ KURUNU GÖRMELİYİZ”
Salepçioğlu, dolar/lira ve euro/dolar paritelerindeki gelişmelere işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim bundan sonra göreceğimiz paritenin efektif döviz kuru olması lazım. Çünkü büyüme ve ihracat odaklı olduğumuz için dış ticarete odaklı bir ülke durumundayız. Bizim efektif döviz kurunu görmemiz lazım. Efektif döviz kuru bizim özellikle ihracat yaptığımız ülkelerin para cinsinden TL’nin karşılığı demektir. Bu bizim için çok daha önem arz ediyor.”