Enflasyon basitçe ürün ve hizmetlerin fiyatlarındaki artıştır. İnsanlar düşük enflasyonun gerçekleşmesini çoğu zaman isterler. Özellikle enflasyonu yüksek olan yeni yükselen pazarlardaki (Brezilya, Endonezya, Türkiye ve Güney Afrika gibi), çünkü aldıkları ürünlerin ve hizmetlerin çok hızlı bir şekilde pahalılaşması onları rahatsız eder.
Peki gerçekten “0” enflasyon güzel bir şey mi?
Cevap net olmamakla beraber pek çok ekonomistin kanısı “hayır” yönündedir. Bunun sebebi mal ve hizmetlerin fiyatlarının sürekli sabit kalmasının insanların satın alımlarını ertelemelerine sebebiyet verdiğini savunan görüş ki gayet de anlaşılabilir bir durum.
Örneğin, yatak alacaksınız ve yatak fiyatları sürekli sabit. Sizin de yatak almak için aceleniz yok. O zaman niçin şu an almalısınız ki. Zaten fiyatlar sabit gidiyor (hatta belki ileride bir kampanya olursa fiyatlara indirime gidecek). Siz bunu düşünürken yalnız değilsiniz, sizinle beraber pek çok kişi aynı şeyi düşünüyor. Haliyle yatak tüketimi (talebi) düşüyor. Üretici de bu noktada üretim yapmamaya başlıyor. Çünkü ürettiği yatağı satamıyor. Bu durum da büyümeye sekte vuruyor hatta kriz dönemlerinde çok hızlı bir resesyona sebebiyet veriyor.
Yukarıda verdiğim örnek şu an Japonya için geçerli. Enflasyona baktığımız zaman (Japonya’nın TÜFE’sine) son 30 yıldır %2’nin altında, küresel kriz dönemleri hariç ki bu dönemlerde de yine çok düşük. Yine son 30 yılda kriz sonrası dönemleri saymazsak (krizde büyük bir küçülme olduğu için genelde krizden sonra ciddi büyüme rakamları görürüz) %-1ile %3 arasında bir yıllık büyüme var. Elbette, uzun yıllar büyük bir hızla büyüyüp Şevket Pamuk’un tabiri ile “iktisadi mucize” yaratmış olması da bunda etkili ancak yukarıda bahsettiğim durum da Japonya’nın işini zorlaştırıyor.
Kısacası enflasyonun yüksek olması ne kadar büyük bir sorunsa düşük olması da benzer bir şekilde sorundur. Ayrıca yukarıdaki verilere Dünya Bankasından ulaşabilir ve merak ettiğiniz farklı ülkeleri kontrol edebilirsiniz.