Kendisi de organ nakli olan Dr. Emel Azak Karali en ciddi sorunun nakledilecek organ bulmak olduğunu söyledi
Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde görevli öğretim üyesi Dr. Emel Azak Karali (45), 2008 yılında kalp nakliyle yaşama yeniden tutundu. Herkesin organ bağışı yapması gerektiğini belirten Dr. Karali, “Kalp nakli, tekrar yaşama tutunmam için bir araç oldu. En ciddi sorunumuz nakledilecek organı bulmak. İnsanlar, organ bağışı ile benim gibi insanların hayata tutunmasını sağlayabilirler” dedi.
Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. Emel Azak Karali, 2008 yılında evinde fenalaşınca hastaneye kaldırıldı. Karali’nin kalp krizi geçirdiğini tespit eden meslektaşları, hemen ameliyata alarak o dönemde 32 yaşında olan genç doktorun hayatını kurtardı. Ancak Emel Azak Karali’nin kalbinin büyük bir bölümü, geçirdiği kriz nedeniyle çalışmaz duruma geldi.
Organ nakli yapılmasına karar verilen Emel Azak Karali’ye, Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde beyin kanaması sebebiyle hayatını kaybeden Alparslan Kaya’nın kalbi hayat verdi. Yaklaşık 4 saat süren bir ameliyatla kalp nakli yapılan Karali, iyileştikten sonra mesleğine geri döndü. Dr. Karali, enfeksiyon hastalıkları bölümündeki meslektaşlarıyla birlikte tüm dünyayı saran koronavirüs pandemisiyle de ön safta savaşan bilim insanlarından biri oldu.
Yaşadığı rahatsızlığı anlatan Dr. Karali, “Henüz yeni uzman olmuştum. Uzman olarak çalışmaya başlayalı 2 ay olmuştu. Gayet sağlıklıydım. Hiçbir sorunum yoktu. Bir gece işten eve geldikten sonra, akrabalarımızla oturup, eğlenip, sohbet ettik. Sonrasında mide bulantısı ve kusma ile başladı şikayetlerim. Ani bir göğüs ağrım da olmadı. Hatta başta kendim bile, besin zehirlenmesi olabileceğini düşündüm. Sonra mide kısmımda ciddi bir ağrı oluşmaya başladı.
Geçmeyen bir ağrı olunca yakınlarım beni hastaneye getirmek zorunda kaldı. O dönemde maalesef, ben kendi mesleğimi kendimde kullanamadım. Bu hastalığın getirdiği bir psikoloji tabii ki. Kendim, besin zehirlenmesi yaşadığımı düşünmüştüm. Fakat geldiğimde, çalıştığım hastanedeki meslektaşlarım beni tanıdılar ve hemen müdahale ettiler ve kalp krizi geçirdiğimi anladılar. Hemen anjiyoya alındım. Besin zehirlenmesi olduğunu zannetmenin getirdiği vakit kaybından dolayı kalbim çok fazla etkilenmişti ve çok az bir kısmı çalışır durumdaydı” dedi.
Kalp nakli sayesinde yeniden yaşama tutunduğunu söyleyen Dr. Karali, “Ciddi bir kalp krizi geçirdikten sonra kalbimin yeterli çalışmaması nedeniyle o noktaya geldik maalesef. Kalp nakli, tekrar yaşama tutunmam için bir araç oldu. 13 yıldır da hem kendim sağlık olarak iyiyim hem de mesleğime aşık bir doktor olarak da hastalarıma çok iyi bir şekilde destek verebildiğimi düşünüyorum. İnsan sonucunu bilemediği için korkuyor. Sonuçta ciddi bir ameliyat geçiriyorsunuz.
Kendi organınızı kaybedip, başkasının organıyla yaşama tutunmaya çalışıyorsunuz. Bir hekim olduğum için bazı korkuların yanında olabilecek komplikasyonları, yan etkileri bilmenin getirdiği bir korku da vardı. ‘Acaba organla benim vücudum bağdaşacak mı?’ ya da ‘Ameliyatta komplikasyon dediğimiz bir yan etki gelişip uyanamayacak mıyım?’ gibi korkularım vardı. İlk başta uyanamama korkum vardı. Tamamen sağlıklı hissettiğim, normal hayata dönebildiğim ve tüm aktivitelerimi tekrar yapabildiğim bir sürece uyanmış oldum. Bu bir insanın tekrar doğması gibi bir şey. O zamanlar bana yaşımı sorduklarında ‘Daha 1 yaşındayım’ diyordum. Böyle bir hissi, böyle bir yaşamı bir insana kazandırmak için gerçekten herkesin duyarlı olması gerekiyor” diye konuştu.
Organ nakline karar verildikten sonra uygun organ bulmanın çok zor olduğunu ifade eden Dr. Karali, “Ameliyata girmeden önce, ‘Acaba hayata son bakışım mı?’ diye düşündüm. İlk gözümü açtığımda çok sevinmiştim. ‘Az da olsa yaşıyorum’ diye düşünmüştüm. Ne kadar yaşayacağım konusunda bir soru işareti vardı. Bir organla hayata tutunuyorsunuz ama ne kadar devam edecek bu süreç? O korku da oluşuyor insanda. Ameliyatın bitmesiyle tedavi bitmiyor. Ameliyat sonrasında uygulanması gereken çok ciddi tedavi ve süreçler de var.
En ciddi sorunumuz nakledilecek organı bulmak. Bu konuda bekleyen, organ ihtiyacı olan çok hastamız var maalesef. Fakat organ bağışı konusunda yeterli değiliz. Bu konuda daha istekli olan kişi sayısını arttırabiliriz. İnsanlar, organ bağışı ile benim gibi insanların hayata tutunmasını sağlayabilirler. Kaybedilmiş bir insanın, belki bir parçasının yaşayarak başka insanlara, daha yararlı bir şekilde ulaşmasına aracı olmuş olurlar” ifadelerini kullandı.