İYİ Parti Milli Güvenlik Politikaları Başkanı Nuri Okutan, “Dolkun İsa’nın ülkeye alınmayıp sınır dışı edilmesiyle keyfilik utanç verici boyuta taşınmıştır” dedi.
İYİ Parti Milli Güvenlik Politikaları Başkanı Nuri Okutan, Türkiye her gün mevcut iktidarın kurulu düzeni hiçe sayan kuralsız, kanunsuz ve keyfi yönetim uygulamalarına tanık olmaktadır. Kuralların uygulanmadığı, üstelik devlet tarafından çiğnendiği bu durum, idare hayatında bir kaosun, dolayısıyla bir devlet buhranının göstergesidir.
Son olarak, Dünya Uygur Kongresi Başkanı Sayın Dolkun İsa’nın, ülkeye giriş yasağı Ankara 1. İdare Mahkemesinin 2020/2208 E ve 2021/1104 K sayılı işlemi ile kaldırılmış ve durum İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 01.09.2021 tarihli yazısıyla avukatına bildirilmiş olmasına rağmen, 3 gün sonra yeni bir giriş yasağı konulduğu gerekçesiyle ülkeye alınmayıp sınır dışı edilmesiyle iktidarın keyfiliği utanç verici bir boyuta taşınmıştır.
Sayın Dolkun İsa, Doğu Türkistan davasının dünya çapında takipçiliğini yapan, Doğu Türkistan’da ve Çin’in muhtelif şehir ve bölgelerinde yaşayan Uygur kardeşlerimizin hak ve özgürlük mücadelesini sürdüren Dünya Uygur Kongresinin başkanıdır. Değerli bir aydın, barışçı bir sivil haklar savunucusudur.
Dolkun İsa hakkında Çin’in baskısıyla konulan Türkiye’ye giriş yasağı Türk mahkemesi tarafından kaldırılmıştır. Mahkeme kararı ortadadır. Göç İdaresinin resmi yazısı ortadadır. Türkiye’ ye giriş yapabileceğine ilişkin resmi yazısı ortadır.
Öte yandan, Dolkun İsa hakkında Çin’in uydurma bir iddiayla İnterpol idaresine çıkarttırdığı aramaya yönelik kırmızı bülten de 2018 yılında İnterpol tarafından kaldırılmıştır. Çin’in talebiyle çıkarılan kırmızı bültene dünya demokrasileri itibar etmezken Türkiye’nin uyması zaten yakışıksız olmuştur. Ama bu defa, İnterpol’ün elbette Türkiye’ye de tebliğ edilen konuya ilişkin kaldırma kararına da uyulmaması, Çin’e tam bir teslimiyet içinde olunduğunu kanıtlamaktadır. Netice olarak, bütün bunlara rağmen, Dolkun İsa hakkında yangından mal kaçırırcasına aceleyle yeniden giriş yasağı konulup uygulanması dehşete düşürücü, Türklük ve Müslümanlık adına utanç verici bir tutum olmuştur.
Dolkun İsa’nın, üstelik Uygur davasının bayrak ismi merhum İsa Yusuf Alptekin Beyin oğlu, Dünya Uygur Kongresinin kurucu başkanı Erkin Alptekin Beyi hasta yatağında ziyaret amacıyla geldiği ülkemize alınmaması, olayı daha da üzücü hale getirmiştir.
KİM YÖNETİYOR BU ÜLKEYİ, SİZLER KİMLERSİNİZ?
İçişleri Bakanı zata sormak gerekir; mahkeme kararı, Genel Müdürlük yazısı, İnterpol’ün aramayı kaldırma kararı ortadayken size yeniden giriş yasağını hangi irade aldırmıştır? Yasalara aykırı bu tutumunuza sizi kim mecbur etmiştir? Yoksa siz Türk Milleti-Türk Devleti, aleyhinde olmaya yeminli misiniz ? Yoksa; Türkiye’yi, uluslararası hukuk kurallarına ve kendi müesses nizamına uygun şekilde yönetmesi gereken devlet kurumları değil de ecinniler mi yönetmektedir? Kim yönetiyor bu ülkeyi, sizler kimlersiniz? Bizlerden olmadığınız muhakkak ama kimlerdensiniz ? Burası Türk devleti midir, Türk milletinin devleti midir?
Türkiye yıllardır o hale getirilmiştir ki hiçbir kurum ve yetkili asli işini yapmamakta, buna karşılık ne kadar karanlık ve yanlış iş, hukuksuzluk varsa devlet eliyle veya devletin müzaheretiyle icra edilmektedir.
Deniz Yücel, Rahip Bronson bir görüşmeyle hapisten çıkarılıp ülkelerine gönderen sizler değil misiniz? Kara para aklayıcılığı sübut bulmuş bir suçlu olan Sezgin Baran Korkmaz Bakanlığa çağırılarak kendisine kaçış yolunu gösteren siz değil misiniz? Suç örgütü yöneticiliğinden sabıkalı Sedat Paker’e hakkında soruşturma ve dava açılacağından yurt dışına kaçması için haber gönderen siz değil misiniz? Zindaşti gibi uyuşturucu kaçakçısının iş takipçiliği yapıp, Türkiye içinde infaz olanağı tanınıp yol veren siz değil misiniz? Türk askerinin yakılarak katledilmesine fetva veren bir teröristin memleketimizde keyif sürmesine göz yuman siz değil misiniz? Devlet kurumları mensupları eliyle FETÖ borsası kurulup adalet kurumu sakatlayan, milleti soyan siz değil misiniz? Mahkemelerin takipsizlik veya beraat kararlarını uygulamazken ne idüğü belirsiz bir gazetecinin referansı ile binlerce dosyayı işlemden kaldıran siz değil misiniz?Türkiye’nin sınır güvenliği ortadan kaldırılmıştır. “Açık kapı” denilen ne idüğü belirsiz bir yaklaşımla ülke sığınmacı deposuna çeviren siz değil misiniz? Güya kayıt altındaki Suriyeli sığınmacıların kontrol ve denetimi yapamayan siz değil misiniz?
Sayıları milyonu geçtiği anlaşılan Suriyeli, Afrikalı ve son olarak Afganlı ne kadar kayıt dışı göçmen olduğunu devlet dahi tahmin edememektedir. Türkiye uluslararası kokain ticaretinin hedef ve transit ülkesi haline gelmiştir. Sadece sınırlarımız değil, gümrük kapılarımız da yol geçen hanına dönüştüren siz değil misiniz? Hudutlarımız ve kapılarımız delik deşiktir; mal ve insan kaçakçılığı had safhaya ulaşmıştır. Interpol’ün aradığı bir suçluya üstelik sahte ikametgâh belgesi düzenletilerek silah taşıma ruhsatı veren siz değil misiniz? Yabancı ülke istihbarat ajanları şehirlerimizde at koşturmakta; gün ortasında infazlar yapıp adam kaçırıyorlar. Uluslararası mafya ve kaçakçılar Türkiye’yi üs edinmiş durumdadır. Hırlıya hırsıza dolar karşılığı mülk edinme yoluyla vatandaşlık dağıtan siz değil misiniz? Her türlü suçlu ve terörist ülkemizde rahatça barınabilmekte ve faaliyetlerini ülkemizde sürdürebiliyor.
Uluslararası terör listesinde yer alan örgütlerin elebaşları ve elemanları hastanelerimizde tedavi görüp korunup kollanabiliyor. Mersin Limanına gelen ve kaçak mal getirdiği saptanan bir tır Mersin-Adana arasında kayıplara karışabiliyor. Bu kaçak tırı bulamayan siz değil misiniz? Rıza Zarrab gibi bir hırsız, ajan, dolandırıcı, kaçakçı, kara para aklayıcısı; rüşvete boğduğu devletin en üst katlarından koruma gösteren siz değil misiniz? İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan zat suç örgütü elebaşı Peker’den her ay 10 bin dolar aldığını iddia ettiği siyasetçi hakkında hala savcılığa suç duyurusunda bulunmuyor. Bu keyfiliği yapan siz değil misiniz? Suçluların peşine düşüp adalete teslim edilmelerini sağlayacak kurumların yöneticisi konumundaki Bakan, bilakis, suçluları koruyup kollamakta, onlarla boy boy resim çektiren siz değil misiniz?
Suçlular için cennet haline getirilen, hudutları ve kapıları delik deşik olmuş Türkiye’nin yetkili ve kurumları kaçakçıya, kokainciye, dolandırıcıya, mafyalara, teröristlere kucak açarken; Uygur halkının hak ve özgürlük davasının sözcüsü değerli bir soydaşımızı ülkeye almayıp ona zulmeden irade kimin iradesidir? Bu tutum; Elbette ki Türk’ün, elbette ki Türk Devleti’nin iradesi değildir, olamaz! Maalesef, ucube tek adam sistemine geçildiğinden bu yana, bir partiyle beraber birtakım ecinniler de devletimizi basmış ve kurumlarımızı çökertmiştir. Evet, devleti basan ecinniler taifesi ve aparatları konumundakiler, her türlü suça ve suçluya kol kanat gererken; Dolkun İsa gibi Türk ve Türkiye dostu değerli bir şahsiyete, barışçı bir mücadele adamına, dünyaca meşru bir hak ve hürriyet davası peşindeki bir kardeşimize keyfi giriş yasağı uygulamıştır. Bu yasak kimin adına kimin hatırınadır?
Öte yandan, Türkiye’de yaşayan Uygur diasporası mensuplarına yönelik muhtelif operasyonlar yapıldığı duyumları alınmaktadır. Son olarak, bir Uygur kadınının çocuğuyla birlikte kaçırıldığını ve günlerdir kendisinden haber alınamadığını öğrenmiş bulunuyoruz. İçişleri Bakanlığının Türkiye’deki Uygur diasporası mensuplarına karşı yürütülen Çin operasyonlarına sessiz kaldığı, hatta çanak tuttuğu anlaşılmaktadır. Uygurlar Doğu Türkistan’da, kendi ülkelerinde, Han Çinlisi iskanı nedeniyle azınlık durumuna düşürülmeye çalışılmaktadır. Kendi ülkelerinde plantasyonlarda ve sanayi tesislerinde köle olarak çalıştırılmaktadırlar. Din özgürlükleri ellerinden alınmaktadır. İbadet hürriyetleri yoktur. Ağır dinsizleştirme uygulamalarına maruzdurlar. Irz ve namus emniyet ve özgürlükleri ellerinden alınmıştır. Uygur ailelerinin evlerine Han Çinlisi müfettiş gözetmenler yerleştirilmiştir. Uygur kızları Çinlilerle zorla evlendirilmekte, toplu tecavüzlere uğramakta, bazen de fuhuşa zorlanmaktadır.
Zürriyet ve üreme özgürlükleri ellerinden alınmıştır. Uygur kadınları zorla kısırlaştırılmakta, hamilelere zorla kürtaj uygulanmaktadır. Öte yandan, zalim ve barbar Çin yönetimi, Uygurlar söz konusu olduğunda kendi anayasasına dahi uymamaktadır. Nitekim Uygurlar, kendi yurtlarında, Çin Anayasasının tanıdığı eğitime, kültüre, dini inanç ve ibadete, yönetime dair her türlü haktan mahrum bırakılmışlardır. Dünyanın demokratik ülkeleri Uygurların ve diğer grupların Çin’de maruz kaldıkları insanlık dışı uygulamalara karşı tepki ve hatta kısmi yaptırımlar koyarken, Türkiye, 1952 yılından bu yana ev sahipliği yaptığı davaya sessiz kalmaktadır.
Evet, Doğu Türkistan’ın bağımsızlık ve Uygur halkının hak ve özgürlük davası, 1952 yılında merhum önder İsa Yusuf Alptekin Bey ve yakın arkadaşları ile yaklaşık 2 bin Uygur’un gelişiyle dünya üzerinde ilk kez Türkiye’de başlamıştır. Peki ne olmuştur da Türkiye 70 yıldır ev sahipliği yaptığı barışçı Uygur davasına ihanet etmiştir? Kuruluşları şaibeli İhvan, Taliban, Hamas gibi örgütlerin her türlü destekçisi bir ülke haline gelmiştir. Ama temiz, tertemiz, meşru ve barışçı bir davayı terk etmiştir. Reva mıdır, hak mıdır? Türklüğe, Müslümanlığa yakışır mı?
Hangi menfaat, hangi yüksek (!) siyaset ülkeyi zalim, karanlık, şeytan devlet Çin’in boyunduruğu altına sokup da bizi kardeşlerimize haksızlık yapmaya yönlendirmiştir. Evet, anlaşılan odur ki, Bilge Kağan’ı dinlemeyip Çin’in ipeklisine ve bilmem nesine ram ve teslim olanlar, Türk ve İslam dünyasının kalesi ve amiral gemisi büyük Türkiye’yi gaddar Çin’e tabi kılmışlardır.
TÜRKİYE MADDİYAT VE GÜÇ ADINA BİRİLERİ TARAFINDAN ŞEYTANLA SATI PAZARA SÜRÜKLENMİŞTİR
Kılavuza ihtiyaç yoktur; açık göz, işiten kulak, anlayan zihin şahittir: Türkiye maddiyat ve güç adına birileri tarafından şeytanla satı pazara sürüklenmiştir. İnancımız odur ki; Kürşat’ın ruhundan ilham alan Uygur hak ve özgürlük davası her şeye rağmen zaferle taçlanana kadar devam edecektir. Bugün ecinnilerin keyfi uygulamaları altında kısılmaya çalışılan Uygurların sesi, en yakın zamanda, en gür şekilde yine Türkiye’den dünyaya yayılacaktır.
Zira Uygur kardeşlerimizin hak ve özgürlük davası; Türkiye Türk Devleti’nin bekası ile, Türkiye Türk milletinin milletliği ile, Türk Dünyası’nın Türklüğü ile doğrudan alakalı bir davadır. Hal böyle iken, Türk milliyetçiliğini koltuk ve menfaatleri adına satı pazar edenlerin Uygur davası ve Uygurlara Türkiye’de uygulanan baskılar karşısındaki sessizlikleri de kayıtlara geçmektedir. Kötüleri koruyup kollarken iyilere kötülük edenlerden yaptıklarının hesabını soracağız ama yüce Allah’ında bu hesabı soracağına inanıyoruz; Dünya Uygur Kongresi Başkanı Sayın Dolkun İsa’ya yapılan kötülüğü şiddetle kınıyor herkesi saygı ile selamlıyorum.