Hatırladınız mı eskiden berberler ne kadar önemliydi… Bir berber dükkanının camında “Diş çekilir, kulak yıkanır, nal çakılır, sünnet yapılır” yazardı.
Kimdir sanatçı?
Kime denir sanatçı?
Son zamanlarda en çok bunu sorguluyorum.
Sanatçı sözlükte geçen anlamıyla “Sanat kollarından birinde başarı gösteren kişiye” verilen unvandır.
Ve bence sanattan önce, sanatçının ruhu vardır. Sanatı sanatçının bu kutsal ruhu yaratır. Sanatçı, duygularının dünyası yanında ruh ve ihtiyaçlardan doğmuş bir âleme de biçim verir. Sanatçı hiç kimseye benzemez. O duyar ve duyurur. O temizleyen, yükselten insandır.
Gerçek sanatçı yaratıcıdır, kimi zaman fikrini, kimi zaman duygusunu, kimi zaman düşüncesini, kimi zaman da üçünü birden diğer insanlarda yaşatmak için yapıtlar yaratır. Kişiliğini kazanmak isteyen bir sanatçı, uzun yıllar hazırlanır, başka sanatçıların etkilerinden kurtulur ve kendi tarzını bulur.
Teknik, başlangıç için önemlidir sonrası hep yüreğin işi değil midir?
Bir yazar yüreğiyle yazarsa, bir oyuncu yüreğiyle oynarsa, bir ses sanatçısı yüreğiyle söylerse ezgilerini, bir ressam tuvaline çizeceği renkleri yüreğiyle seçerse sanatçı olur.
Goethe’nin de dediği gibi :
“Elleriyle çalışan insan işçidir.
Elleri ve kafasıyla çalışan insan ustadır.
Elleri, kafası ve yüreği ile çalışan insan sanatkardır.”
Sanatçının, yaptığı sanat karşısında gördüğü takdir en büyük hazinesidir.
Tüm sanat dallarını tek tek ele alamayacağım ama ben en iyi yazmaktan bahsedebilirim. Yazmak bir tutkudur, emektir, dosttur, ışıktır, yazdığım bir oyun sahnelendikten sonra aldığım alkışlardır. Yazmaktır benim en doyumsuz eylemim.
Kimisi içinse yazmak sadece yazmaktır… Oysa bir fikri bir düşünceyi kağıda dökmekten ötedir yazmak. Yazmak sessiz sözcüklerle okuyanın dünyasına girip o dünyayla yeni bir dünya olmaktır.
Samuel Johnsun “Emeksiz yazılan bir yazı, keyifsiz okunur” derken tam da bundan bahsediyor sanırım. Günümüzde popüler kültürün proje yandaşı sosyal ağlar yoluyla herkes yazar, herkes senarist, herkes sanatçı. Kısacası herkes her şey…
Yazmak hayatımın merkezi olduğundan beri çok olaya şahit oldum. Mesela, başkalarına yazdırdığı eserleri kendi ismiyle piyasaya sürüp para kazanan ünlü yazarlar. Üç beş sayfa hikaye yazıp başkasına senaryo yazdırıp ortalıkta “Ben yazdım.” Diye dolaşan emek hırsızları, para kazanmak için sahne tecrübesi olmayan, oyunculuk, ses, nefes, diksiyon eğitimi almamış kişileri sahneye çıkaranları bile gördüm. Bin bir hevesle sahneye çıkan herkes bilet satmak için de en az sahneye çıkmak kadar efor sarf ettiği sırada Andy Warhol’ın söylediği “Birgün herkes 15 saniyeliğine meşhur olacaktır.” Sözü vücut bulurken menfaat sisteminin sahibi parayı kapalı gişe cebine koyar.
Günümüzde daha sanatın tanımını yapamayan kişiler “sanat” adı altında yaptıkları bir çok projeyle aslında ortam yapmak, biraz ismini duyurmak, ve para kazanmak için yola çıkıyor.. Ve ne kötü ki olan hep gerçekten sanat yapmak isteyenlere oluyor. “Sanatımtırak projelerini” Sanat diye yutturmaya çalışıp okuyuculara, dinleyicilere ya da izleyicilere sunan zat-ı mustaripler utanmasalar kendilerini ayakta alkışlayacaklar. Keşke gerçek sanat severlerin alkışlarına layık olabilseler.. “Bıraksalar da insanlar takdir etse” diyeceğim de, takdir eden olmayınca egolarını okşamakta kendilerine düşüyor.
Türkiye’ de manken oyuncu olabiliyor. Şarkı söyleyen biri, bir bakmışız kitap yazmış,. Diziler oyunculuk menşeililerden çok güzellik yarışmalarından çıkanlarla dolu.
Peki hata kim de?
Es kaza içine düştüğü şeyin bir sanat dalı olduğunu fark ettikten sonra sanatın cezbeden yanlış tarafına kapılan ve sanatın felsefesinin ne olduğunu asla bilemeyecek kadar kitap okumaktan yoksun kişilerin midir hata? Yoksa bunlara pirim verenlerde mi?
Sistem mi? Yoksa bu gereksiz şeyi sistem yapan insanlar mı?
_ Nasıl keselim?
– Saçları kısaltalım, sakalları tek perde alalım.
– Anladım cildin hassas.
Hatırladınız mı eskiden berberler ne kadar önemliydi… Bir berber dükkanının camında “Diş çekilir, kulak yıkanır, nal çakılır, sünnet yapılır” yazardı. Bir mahallede berber varsa başka bir dükkan olmasına gerek yoktu. Ne oldu da bu berberlerin meslekteki bu çok yönlülüklerine sınır getirildi diye araştırdım.” Hijyen” en büyük sebepmiş.
Kısıtlama sırası sanatkar geçinenlere de gelmeli artık. Ve bunun, en büyük sebebi ise “mesleki yetersizlik” olmalı. Hem diş çek, hem sünnet, üstüne nal çak, saçta kesiyorsun zaten, kulağı da yıkadın ama olmaz ki bu senaristler ne yapacak, gerçek yönetmenlere yazık değil mi? Oyunculuk eğitimi alanlar meslek mi değiştirsin?
Bir berber hem tutup, hem pişirip, hem yerse öteki emektarlar” hani bana hani bana” demez mi?