Türkiye’de entelektüeller ve halk arasındaki fark gittikçe büyüyor. Bu iki taraf içinde ciddi problemlere gebe bir sonuç doğuracaktır.
Söylenen sözlerin anlamsal bağlarını dahi kuramayan, günlük konuşma dilinde bile bütünsel sonuçlar çıkartamayan birey sayısı arttıkça dilin zayıflaması ve bir müddet sonra ortadan kalkması kaçınılmazdır.
Herkes kelime dağarcığını genişletmek için çaba göstermeyebilir, bu bir haktır ama söylenen sözlerin karmaşıklığını da bir şikayet unsuru olarak göstermeyip merkezdeki Âlim’in var olması için asgari düzeyde gayret göstermesi de El-Hak’tır. Bu minvalde yapılabilecek en gerekli girişim okullarda Türkçe ve Edebiyat derslerinde dil bilgisi çalışmalarından ziyade iletişim becerileri üzerine yoğunlaşarak karmaşık cümle yapılarıyla oluşmuş zihinlerin toplumun geneline yayılması sağlanabilir. Böylelikle dilimizde kaybolmaya yüz tutmuş birçok kelimeyi tekrar toplumsal hayata kazandırabiliriz. Yeni Milli Eğitim Bakan’ı Yusuf Tekin’in bu alandaki çalışması takdire şayan özellikle dil ile ilgili derslerde konuşma ve dinleme üzerine yazılı ve sözlü bölümler açılması gelecek için umut verici bir çalışma oldu.