Türkiye’de 2000’li yılların başından bu yana uygulanan etkin yöntemlerle ses yutma dil bozuklukları tedavi ediliyor.
Çocuklarda çok sık görülen dil ve konuşma bozuklukları tedavisi, Covid-19 salgını döneminde aksayınca çocukların terapilerden mahrum kalmaması için çözüm dijital sahada bulundu.
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Seçil Aydın Oral, çocukluk döneminde konuşma sesi, kekemelik ve gelişimsel dil bozukluğu gibi durumlarla çok sık karşılaşıldığını, ancak Covid-19 salgın döneminde dil ve konuşma terapisini kesintisiz sürdürmesi gereken çocukların tedaviden mahrum kaldığını söyledi.
“TÜRKİYE’DE YÜZDE 3,5 ORANINDA DİL VE KONUŞMA SORUNU YAŞAYAN BİREY VAR”
Dil ve konuşma sorunlu bireylerin özel eğitim gereksinimlerinin karşılanması son yirmi yılda yaygınlaştı. Türkiye’de 2000’li yılların başından bu yana uygulanan etkin yöntemlerle ses, yutma, dil bozuklukları tedavi ediliyor. Ayrıca, afazi, gecikmiş, hızlı, motor konuşma bozuklukları, kekemelik problemleri de terapilerle çözülüyor. Dil ve konuşma bozukluğunun sıklığı ve yaygınlığı ile ilgili araştırmalar, Türkiye’de yüzde 3,5 oranında dil ve konuşma sorunu yaşayan birey olduğunu gösteriyor.
Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Seçil Aydın Oral, çocukluk döneminde konuşma sesi, kekemelik ve gelişimsel dil bozukluğu gibi durumlarla çok sık karşılaşıldığını, ancak Covid-19 salgın döneminde dil ve konuşma terapisini kesintisiz sürdürmesi gereken çocukların tedaviden mahrum kaldığını söyledi. Oral, “Bu süreçte uzaktan gerçekleştirilen teleterapiler pandemi sırasında en iyi seçim olarak karşımıza çıktı. Teleterapi artan sayıda dil ve konuşma bozukluğu olan çocuğa ulaşmada ve destek hizmet vermek için iyi bir seçenek oldu. Teknolojik cihazların kullanımı ile internet ortamında yüz yüze yapılan canlı bağlantılar ile etik kurallar çerçevesinde teleterapiler gerçekleştiriliyor” dedi.
ERKEN YAŞTA FARK EDİLMESİ ÖNEMLİ
Dil ve konuşma becerilerinin belirli bir yaşta geliştiğini anlatan Oral, bu becerileri öğrenmenin bazı çocuklarda uzun sürdüğünü, bozukluğun erken yaşta farkına varılmasına ve erken müdahalenin yapılmasına dikkat çekti. Oral, erken müdahale ve tedavisinin çocuğun duygusal, sosyal ve akademik gelişimi ile iletişim becerilerinin akranları seviyesine ulaşmasına olumlu katkı sağladığını vurguladı.
“UZMANA BAŞVURMAKTA GECİKMEYİN”
Çocuklarının bir problemi olabileceğini düşünen veya şüphelenen ailelerin dil ve konuşma terapistine vakit kaybetmeden başvurarak bir değerlendirme yaptırması gerektiğini belirten Oral, “bekle ve gör” yaklaşımının dil ve konuşma bozukluğunun şiddetinin artmasına neden olabildiğini, bundan kesinlikle kaçınılması gerektiğini söyledi.
“DİL ÖNCESİ BECERİLERE ODAKLANMAKTAYIZ”
Mutlaka bir uzman ile görüşülmesini öneren Oral, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çocuğun konuşma ve dil becerilerini genel gelişim bağlamında değerlendiriyoruz. Yapılan standart testler ile dil ve konuşma gelişimindeki kilometre taşlarını aramaktayız. Farklı tipteki bozukluklar için farklı yöntemler ve yaklaşımları kullanmaktayız. Örneğin; 0-3 yaş arası çocuklar için erken müdahale terapisinde, dilin temeli olan ve iletişim için gerekli olan dil öncesi becerilere odaklanmaktayız. Dil öncesi becerilerin terapisi şunları içerir: Sıra alma, taklit, ortak dikkat ve daha sonra iletişime dönüşecek olan talep etme becerisi. Bunların hepsi oyun yoluyla kazandırılmaktadır”
Farklı bozuklukların farklı yoğunlukta destek terapileri gerektirdiğini de anlatan Konuşma Terapisti Şeçil Aydın Oral, “Örneğin; kekemelik çocuklukta tedavi edilmezse yetişkinlikte kronik hale gelebilir veya yakın zamanda işitme cihazı almış veya koklear implant takılan işitme kaybı olan çocuklar daha yoğun dil ve konuşma terapisi almalıdır.” diye konuştu.