‘’Aman canım, benim yapmamla mı bu devrim olacak?’’ demeyin. Bugün siz yapacaksınız başka gün başka birisi derken domino taşı – kelebek etkisi (artık hangisi ise) gibi dağılacak ve artık yiyecekler yemek zorunda kalan çocuk kalmayacak.
Hiç pazara gittiniz mi?
Tezgâhlarda ne güzel yiyecekler var değil mi? Taze taze…
Gündüzleri çok güzel olur pazarlar ama ya akşamları? Hiç gittiniz mi akşam pazarlarına? Toplanırken pazarı hiç izlediniz mi? Hiç gördünüz mü evlatlarına arta kalan yiyecekleri götürmeye çalışan anneleri, babaları?
Gördüm.
Gündüzleri pazar çok güzel evet ama akşam pazarı öyle değil. Akşamları pazar alanı toplanırken çocuklarıyla, yerlerde arta kalan yiyecekleri toplayan anneler ve babalar gördüm.
Bazen yardım ettim yerdekileri bırakıp tazeleri götürsünler diye bazen edemedim. İçim içimi yedi yardım edemediğimde.
Sonra durdum ve düşündüm. Dünyada, elinde az biraz yemeği olan herkes komşusuyla paylaşsa böyle anne ve babalar kalır mıydı? Diye.
Ve bir devrim yapmaya karar verdim.
Aman diyeyim korkmayın bu devrim öyle siyasi bir devrim değil. Bu devrim yasal. Bu devrimi yaptığınız için kimse sizi cezalandırmayacak. “Yedi Güzel Adam” dizisinde Nuri Pakdil’den esinlendiğim bir devrim.
Ben bir yazarım ve bu devrimi yapabilmem adına önce şahit olmam gerekiyordu, şahit oldum. Şimdi ise kalemimle sizlere seslenmek istiyorum.
Devrim seslenişi nasıl yapılır bilmiyorum.
Başlıyorum.
Kıymetli okurlar,
Mahallenizde/oturduğunuz çevrede yardıma muhtaç biri var mı önce bir bakın. Muhtarlıklara danışın eğer bulamazsanız.
Bakamadınız mı? Bulamadınız mı? Askıda ekmek var. Oraya bazen ekmek bırakın.
Mahallede oturuyorsanız şayet maddi durumu iyi olmayan komşunuza o akşam yaptığınız yemekten biraz da olsa götürün.
Evet, bu kadar.
Evet, bu bir devrim.
Ne kadar basit değil mi?
‘’Aman canım, benim yapmamla mı bu devrim olacak?’’ demeyin. Bugün siz yapacaksınız başka gün başka birisi derken domino taşı – kelebek etkisi (artık hangisi ise) gibi dağılacak ve artık yiyecekler yemek zorunda kalan çocuk kalmayacak.
Saygılarımla…