Bu kadar felaketin arasında bu konuda yazmak istemezdim fakat maalesef ki dış istihbarat zafiyetinin yaşanmaması için değinmek zorundayım zira ülkemize gönderilen özellikle de İsrail ve ABD tarafından kurtarma ekiplerinin birçoğu askeri istihbarat personeli, coğrafi, sivil, komünikasyon vb. istihbaratı konularında özel eğitim almış insanlar.
Felaketin üzerinden 1 hafta geçti, halen enkaz altında kalan binlerce vatandaşımız var. Her gün diken üzerindeyiz, her kurtulan insan umut verdikçe bir o kadar da vefat edenlerimizin sayısı artıyor. Kurtulanların yürekleri enkaz altında kalan sevdiklerinde kalıyor, çocuklarını kaybeden ailelere şahit oluyoruz. Haberlere göz gezdirirken kurtarma ekiplerinin enkazdan çıkarmaya çalıştıkları yavruların bilinçlerini açık tutmak için konuşturduklarına şahit oluyoruz.
Küçüğün biri “Önce kardeşimi kurtarın, ölebilir” diyor. Nasıl bir felaket… Bu kadar felaketin arasında bu konuda yazmak istemezdim fakat maalesef ki istihbarat zafiyetinin yaşanmaması için değinmek zorundayım zira ülkemize gönderilen özellikle de İsrail ve ABD tarafından kurtarma ekiplerinin birçoğu askeri istihbarat personeli, coğrafi, sivil, komünikasyon vb. istihbaratı konularında özel eğitim almış insanlar. “Millenium Challenge 2002” gibi 1999 Gölcük depremi sonrası ABD’nin deprem sonrası işgal simülasyonu ve tatbikatı yapmasından ve tıpkı Saddam’ın kimyasal silah kullanımı iddiasını öne sürüp Irak’ı işgal ettiği gibi Türkiye’nin de kimyasal silah kullandığını geçen aylarda belirtmesinden sonra daha da hayati bir önem atfediyor. Yardımların ne kadarı insani ne kadarı istihbari, iyi analiz etmek zorundayız.
İsrail’den başlayalım. Gönderdikleri kurtarma ekipleri çoğunlukla IDF yani İsrail Savunma Güçleri üyesi askerlerden oluşmakta. Sadece Kahramanmaraş’ta askeri hastane kurulması için 15 askeri kargo uçağı ve 230 askeri personel gönderdiler. Uydudan hasarlı bölgeleri tespit eden Unit 9900 tugayı da onlarla birlikte. Yardımlar delegasyonu başkanı “Zeytindalı Operasyonunda” çok güzel bir ilerleme kaydettiklerini açıklamıştı 8 Şubat’ta ve IDF askeri yardımları genellikle 9-14 günü aşmazken daha uzun kalabileceklerini belirtmişti. 9 Şubat’ta da Türkiye’deki kurtarma ekiplerini Tümgeneral Rafi Milo ziyaret etmişti. Peki, ziyarete gelen Tümgeneral Rafi Milo kim, biraz üzerinde durmakta fayda var.
1990 yılında askeriye hayatına adım atan Rafi Milo, İsrail’in Shayetet 13 birimine girmiş, coğrafi istihbarat, sabotaj, terörizm konusunda eğitim gördü. Not olarak, 2010 Mavi Marmara katliamını gerçekleştiren birlikler de Shayetet 13 birlikleriydi. 1972 Münih Olimpiyatları sırasında İsrailli sporcuları öldüren kar maskeli Filistinli eylemcileri de Beyrut’ta muazzam bir istihbari operasyonla katleden yine Shayetet 13 birlikleriydi.
Her neyse, bu karanlık askeri birlikte iyice pişen Milo, 1997 yılında Golani tugayına komutan yardımcısı olarak atandı. Golani tugayı, Ajan Eli Cohen’in 6 gün savaşları esnasında Mossad’a sağladığı coğrafi enformasyon sayesinde Suriye’nin Golan tepelerini işgal etme sürecinde aktif rol alan Golani tugayı… Sayın Milo, 2017 yılında askeriye ile koordinasyon sağlamadan habersizce bir Hizbullah tüneline girip Lübnan’a kaçak geçerek coğrafi keşfiyat çalışmasında bulunmuştu. Dönemin genelkurmay başkanı Aviv Kochavi bu davranışını kınayarak tümgenerallik rütbesinin takdimini 5 yıl geciktirmişti.
Yardım delegasyonu başkanı Albay Golan Vach’ın da İsrail İç Kuvvetlerinde kriz yönetimi, istihbarat toplama ve terörizm konularında yıllarca elekten geçtikten sonra delegasyon başkanı olması da kayda değerdir.
Türkiye’deki enkaz fotoğraflarını çekerek arşivleyen ve bazılarını da Times of Israel gazetesine sunan Eric Marmor Bey’in de Israil İç Kuvvetleri Sözcü Birimi’nin fotoğrafçısı ve medya elemanı olması ilginçtir.
İsrail’in 30.000 üzeri gönüllüsü olan Magen David Adom adlı bir sivil yardım kuruluşu bulunuyorken neden askeri istihbarat müdürlüğüne bağlı elemanlar gönderilmekte, neden birçok katliamda, istihbari faaliyette görev almış generallere kapı açılmakta?
ABD’ye gelirsek herkes HW Bush uçak gemisinin gelmesinden bahsediyor fakat Military Times gazetesine göre 1300 uçak deprem zamanından beri İncirlik Havalimanına iniş yapmış. “İnsani” yardım götüren 436. hava filosu personelleriyle dolu askeri uçaklar 7 Şubat’tan beri Delaware eyaletindeki Dover Hava Üssünden kalkarak Türkiye’ye iniş yapmaktalar. 436. hava filosunun uzmanlık alanları zaten coğrafi ve özellikle de hava sahası istihbaratıdır.
Bununla birlikte yardımların geldiği Dover Hava Üssü’nün kirli geçmişine değinebiliriz. 2011-12 arası Wikileaks belgelerine göre Osama Bin Laden öldürüldükten sonra cesedinin getirildiği yer Dover Hava Üssüydü… Bunun yanı sıra NATO’nun doğuya genişlemek uğruna Ukrayna’ya silah gönderip savaş çığırtkanlığını tetiklediği merkez de aynı yer maalesef…
ABD’nin 2 milyon askeri varsa sadece Amerikan Kızılhaç’ının 13 milyon gönüllüsü var. Madem insani yardım çabası mevcut, neden Kızılhaç personeli yerine gelenler hep hava istihbaratı uzmanı A.B.D askerleri? 2010 Haiti depreminden sonra sivil yardım kuruluşları yerine ülkeye 20.000 askerlerini gönderdiğini de unutmamak gerek Amerika’nın. Anlayacağınız “Bana ne abi Haitiden!” lafları sadece Serdar Ortaçlara mahsus.
Sonuç olarak yardımları, çabaları için can-ı gönülden minnettarız, birçok insanımızın yapamadığını yaparak yardımcı oluyorlar fakat olası bir tehlike teşkil etmediklerini söylemek de gerçekçi olmaz. Gerekirse yabancı uyduların ülkemize erişimine veya genel merkezlerine görüntü iletmelerine müsaade etmeyelim. Bunu son zamanlarda güçlenen, milli üretim olan, birçok zafere imza atmış İHA’larımız, Bayraktarlarımız yapamıyor mu? İstihbarat zafiyetinin doğmaması için gerek MİT, gerek ilgili bölgelerde JİT gerek Emniyet İstihbarat’ın koordineli biçimde askeri kökenli kurtarma ekiplerini göz ardı etmemeleri rica olunur.