Sevgili canlar, size bugün değersizlik, korku ve özgüvenden bahsedeceğim. Aslında bazı şeyler çocukluğumuzdan gelen bilinçaltı kalıplardan başlıyor. Ailemizden, yaşadığımız coğrafyadan ve örf ve adetlerden… Çocukken farkına varamadığımız birçok şey büyüyünce karşımıza travma olarak geliyor..
Bir düşünün isterseniz küçükken anneniz size bağırdığında ya da kardeşinizi koruyup sizi kollamadığında, kuzeninizle ya da komşu çocuğuyla kıyas yaptığında, hiç yokmuş gibi yada değersiz hissetmediniz mi?
Babanız küçük kardeşi daha çok kolladığında, sürekli size işe yaramaz ve aptal olduğunu söylediğinizde, aptalca bir şey yaptığınız zaman, sen anlamazsın dediğinde, hiç mi değersiz hissetmediniz?
İşte ileride size tramvaya sebep olacak bir çok neden.. Bu size ileriki yaşlarda daha çok kendini ispatlama duygusu, sürekli takdir görme psikolojisi ve yaptığınız her şeyden sorumlu hissederek kurban psikolojisine girmek olarak ortaya çıkar. Saydığım durumlar psikolojide ciddi vakalardır.
Değersizliğin bir diğer sebebi de, toplumsal baskı ve yargılar, örf ve adetlerdir. Toplumda erkek-kadın eşitsizliği bunlardan biridir. İki cinsin birinin daha üstün görülmesi, ataerkil yada anaerkil yani ayrıştırıcı bir tutumun sergilenmesi kadının veya erkeğin yüksek şekilde bastırılmasına ve değersizleştirilmesine sebep olmaktadır.
Bir diğer sebeplerden biri ise, yaşadığımız coğrafyadır. Hepimiz biliyoruz ki, doğudaki örf ve adetler bakış açısı farklı, batıdaki ise farklıdır. Anadolu’da ise çok başka kültür ve adetler hüküm sürer.. Batıda kadın çalışır, kendini ekonomik özgür hissedebilir ama işlerinde yaşadıkları mobbingler ya da yaşadığı ahlaki taciz vs onu değersiz hissettirir.
Doğu’daki zaten malum çocuk gelinler, erken evlendirilen genç kızlar, taciz ve tecavüz vakaları, kadını bir mal gibi görme psikolojisi, kadını sadece çocuk doğurmaktan ve erkeğe bakmaktan ibaret sayan bir zihniyet tabii ki değersizlik duygusunu verir. Erkekler açısından değersizlik yaşadıkları coğrafya üzerinden bakacak olursak çok ta bir fark yaratmıyor. Erkek otoritesi fazla olduğu batı kültüründe özellikle iş sektöründe ezilen hor görülen işçiler, bayan patronlara mobbing yiyen erkek personel, ya da şiddete maruz kalan erkekler… Ama doğuda ise bu kültürün tam tersi.. Erkeğe verilen aşırı değer ve negatif ayrımcılık, onun her ne yaptıysa onaylanması, elinin kiri denmesi, ne kusuru olursa aile tarafından örtülenmesi, erkeği gereğinden fazla değerli yapmaktadır. Bu durumda ileride narsist kişilik bozukluğu yaratır..
Korkularımız da değersizlik kavramı gibi bize çocukluktan ya da aileden gelen özelliklerdir. Çocukken içinde bulunduğumuz güvensiz aile ortamı, baskıcı anne-baba profili, okul ve ya çevremiz de sürekli baskın kişilerle mücadele etme durumu ve sürekli, olan her şeyin karşısında susmak zorunda kalmak, gereğinde hakkınızı aramamak gibi nedenler bizi korkak ve korkular içinde biri yapmaktadır. Bu örnekler elbet artırılabilir. Otorite bir annenin çocuğunu cezalandırmak için yaptığı yaptırımlar ya da otorite bir babanın yaramazlık yapınca şiddete başvurması ve çocuğun duygularını ifade edememesi sonucu korkak bir kişilik yapısına sahip olması buna örnek verilebilir.
Bu ailede ya da çocuklukta oluşan korkulardır ama sosyal fobi dediğimiz korkular da vardır. Dışarı çıkamama, kalabalıkta kalamama ya da konuşamamak durumudur. Bunla ilgili en iyi yapabileceğimiz şey bilinçaltı kalıplarını yıkarak korkuların üstüne gitmektir. Bununla ilgili bilinçaltı olumlamalar ve bilinçaltı temizliğiyle korkularımız ın köklerine inebilir, bu durumu düzeltebiliriz.
Kişinin özgüveni ilk olarak kendine değer vermekle başlar. Kendine değer veren insan, toplumda saygı görür.. Eğer birilerinin size değer vermesini istiyorsanız, kendinize değer verin ve kendinize güvenin. Önceden de dediğimiz gibi insan eşrefi mahlukattır. Yaratılanların en şereflisi. Eğer siz kendinize değer vermezseniz ve güvenmezseniz, kimse size güvenmez ve değer vermez. Yeter ki, doğudaki önceden dediğimiz gibi o kuyumcuyu bulun.
İnsanoğlunun güven eksiği, aileden, toplumsal baskılardan, yaşam koşullarından, aile – ebeveyn ilişkisinden, çevre ve sosyal çevre faktörlerinden gelmektedir. Her şeyin makine olduğu toplumumuzda insanın değeri gitgide azalmakta ve verilen değer gitgide düşmektedir. Tüketici olan toplumumuzda sosyal medya, teknoloji ve yapay zeka gibi faktörler yüzünden insanlar değersizleşmiş ve birbirlerine bile güvenmemeye başlamışlardır. Bu durum bireyleri hem yalnızlaştırmış, hem de toplumu yozlaştırmış, hem de bireylerde özgüven eksikliğine sebep olmuştur.
Sonuç olarak değersizlik, korkular yada özgüven hepsinin çözümü için tek şey lazım aslında. Eğitim…. İlim ve irfan.. İlim irfana dönüşmezse, yani kalden hal olmazsa, hep böyle devam edecek bir döngüyle karşı karşıyayız. Çünkü eğer bir ülkede eğitim ve öğretim layığıyla olursa, hiç olmazsa bundan sonra gelecek nesiller daha özgüvenli daha korkusuz ve değerli hissedecekler. Yunus ne güzel söylemiş :”İlim, ilim bilmektir. İlim kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır”. O yüzden ilim halleşerek irfan olmalı ve kişi ilk önce ahlak ve erdemli olmalı, kendini bilmeli.. Ne demiş İbni Arabi :”kendini bilen, rabbini bilir, rabbini bilen haddini bilir..
Eyvallah canlar…