“Hakkın yok!” diyorlar resmen. “Eğer çocuksan bu dünyada yaşamaya hakkın yok” diyorlar.
Sadece 6 gün öncesinde neyin yıl dönümüydü hatırladınız mı? Binlerce katledilen kadınlarımızdan, kızlarımızdan birisi olan Özgecan Aslan’ın aramızdan ayrılışının yıl dönümüydü. Bu zalim dünya için melek kadar iyi niyetli olan değerli insanlar, aramızdan bir bir ayrılıp gidiyorlar. Bazı kendini insan sanan mahluklar onlara yaşama hakkı vermiyor !
“Hakkın yok!” diyorlar resmen. “Eğer çocuksan bu dünyada yaşamaya hakkın yok” diyorlar.
Kadın mısın? Bu topraklarda nefes almana izin vermiyorlar sana! Gece geç saatlerde çıkmak mı? Aklından bile geçirme. Kahkaha atma sakın. Edepli ol, şöyle giyin, böyle davran, şunu deme, bunu yeme ….. bir bitmedi istekleriniz!
İsteklerinizin bitmediği gibi yaşama sevinçlerini de elden aldınız onca masum insanın. “Hakkın yok” dediniz kendinizce. Asıl sizin hakkınız yok!
Elbette bunu kabullenecek değiliz. Lakin üzüntümüze üzüntü katarak geçiriyoruz her bir günü. Önce 15 yaşında genç bir kız kaçırılıyor. Kızın ailesinin şikâyeti üzerine yakalanan şahıs, çocuk kaçırmak ve cinsel istismar suçlarından tutuklanıyor. Daha sonra nasıl oluyorsa ailenin şikayetini geri çekmesiyle toplamda 10 ayrı suçtan sabıkası olan şahsı salıveriyorlar. Kimse de tabiri caizse “hayırdır?” diye sormuyor. 1 yıl gibi bir sürenin ardından bir şekilde Sıla ile bu şahıs nişanlanıyor. Günler geçtikten sonra bozulan nişan ile birlikte ölüm tehditleri alan Sıla, devlet korumasına alınıyor.
Ve bir gün Sıla ile Hüseyin Can Gökçek isimli şahıs, henüz bilinmeyen bir nedenden dolayı tartışıyorlar. Gökçek, bir bıçak ile 16 yaşındaki Sıla’nın boğazını keserek yaşamına son veriyor. Sıla maalesef kanlar içinde kalarak aramızdan ayrılıyor.
Ne yazık ki bu da unutulacak. Evet. Yıl dönümünde hatırlanır mı, bilmem. Ama bize ders olur mu, onu da hiç sanmam. Çünkü biz bu olayların nicesine şahit olduk.
Evet şahit olduk, seyirci olduk. Her şeyi olduk.
Ama bi’ türlü insan olamadık.