Çocuğunuz; içine kapanık, dış dünyayla ilgisi olmayan, çekingen, sessiz ve iletişim konusunda yetersiz biri ise ‘Sosyal Fobi’ sorunu yaşıyor olabilir. Anne ve baba tutumlarının çocuklarda sosyal fobiyi tetiklediğini belirten Uzm. Pedagog Hacer Konca Tutar ebeveynlere tavsiyelerde bulundu.
Çocuklarda görülen utangaçlık davranışlarının dikkate alınması gerektiğinin söyleyen Can Psikoloji Danışma Merkezi Uzm. Pedagog Hacer Konca Tutar, “Sosyal fobi genel tanımıyla; kişilerin kalabalık ortamlara girmekten kaçınmalarıdır. Bunun sebebi ise insanların onları olumsuz değerlendirmelerinden, gözlemlemelerinden ve bir eleştiriye maruz kalmaktan çekinmeleridir.”
“Çocuklarda görülen sosyal fobi, okul öncesi dönemde başlayan ve tedavi edilmediği taktirde yetişkinlik dönemlerinde de devam eden bir sorun haline gelebilir. Bu sorun özellikle çocukların bir performans göstermesi gerektiği durumlarda fiziksel ve davranışsal belirtiler olarak kendini gösterir. Örneğin; yüz kızarması, titreme, terleme, ağızda kuruluk, hızlı nefes alıp verme, göğüste darlık, ağlama gibi tepkiler görülebilir” şeklinde konuştu.
‘Eleştirel ebeveyn tutumları sosyal fobiyi tetikliyor’
Çocuklarda sosyal fobinin genetik ve çevresel sebeplerle görülebileceğini aktaran Tutar, “Katı, eleştirel ve aşırı korumacı ebeveyn tutumları çocuklarda görülen bu soruna alt yapı hazırlıyor. Evde kendi benliğini geliştiremeyen, ebeveynlerinin yüksek beklentilerini karşılayamayan, başkalarının görüşlerine çok fazla takılan ve yabancı insanlarla az iletişim kurmuş çocuklarda sosyal fobinin ortaya çıkması mümkündür. Burada en önemli nokta, ebeveynin çocuklarına hiçbir zaman soğuk ve reddedici davranmamasıdır. Bu tip davranışlar, sosyal korkulara ve kaçınmaya sebep olabilir”
“Çocukların sosyal ortama girmeden önce ilk örnek aldığı davranışlar aile içerisindedir. Çocuklar ilişki kurma şeklini aile vasıtasıyla edindiğinden anne ve baba da çekingenlik durumu varsa, bu durumunun çocuklara da yansıma ihtimali vardır. Özellikle 0-1 yaş döneminde ebeveyni ile sağlıklı bir bağ oluşmamış çocuklarda çekingenlik sorunu daha sık görülebilir”
“Pandeminin çocuklara verdiği en büyük zararlardan bir tanesi sosyal ortamlardan uzaklaşmaları oldu. Özellikle sosyal izolasyondan dolayı sosyal bağların zayıflaması yalnızlaşmayı derinleştirdi. Bu süreçte ekran bağımlılığı ortaya çıkarken çocukların da iletişim kurma anlayışı bu yönde oldu. Dolayısıyla şu anda birçok çocuğun karşılıklı iletişim kurma yeteneği zayıf durumda” dedi.
‘Okul başarısını olumsuz etkiliyor’
Sosyal fobi en sık 8-15 yaşları arasında görüldüğünü dile getiren Uzm. Pedagog Tutar, “Sosyal fobisi olan çocuklar okul ortamında, tahtada yazı yazmak istemezler. Projelerini sınıf önünde sunmak istemezler. Kimse onlara bu şekilde yaklaşmıyor olsa dahi arkasından konuşulduğunu düşünürler. Alay edilme, dalga geçilme, küçümsenme korkuları yüksektir. Kendilerine yapılan bir haksızlığa karşı çıkmaya, haklarını aramaya çekinirler. Dolayısıyla bu sorun okul başarısını da olumsuz etkilemektedir.”
“Yaşadıkları kaygı ile başa çıkmakta güçlük yaşayan öğrenciler sosyal iletişimin minimum düzeyde olacağı mesleklere yönelebiliyor. İlgi alanları hobileri ve mesleki seçimleri de etkileniyor. Meslek seçerken göz önünde olmayacakları, takım çalışması gerektirmeyen veya sürekli iletişim kurmayacakları mesleklere yöneliyorlar” dedi.
‘Her utangaç çocuk sosyal fobik değildir’
Çocuklarda sosyal fobi, anne ve baba tarafından iyi bir gözlem sonucunda erken yaşlarda fark edilip tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Ebeveynleri eleştirel cümleleri konusunda uyaran Tutar, Mükemmelliyetçi ve çok fazla korumacı ebeveyn tutumları çocukta yetersizlik duygusunu besliyor. Çocukların yaptığı küçük bir hatanın ayıplanıp, eleştirilmesi zayıf bir benlik algısı meydana getirir. Ebeveynlerin yapacağı en doğru hareket onların yaşına ve gelişim dönemine uygun sorumluluk vermektir. Örneğin okul öncesi dönemde öz bakımını yapması, yemeğini kendi yemesi, ayakkabısını bağlaması, odasını toplaması veya bir misafir geldiğinde masa kurmaya yardım etmesi gibi küçük detaylar ile çocuklar bir şeyler yapabilme becerilerini keşfedebilir.”
“Utangaç olma haliyle sosyal fobik olma arasındaki en büyük fark çocuğun sosyal ortamlardan kendini soyutlamasıyla akademik ve sosyal gelişiminin zarar görmesidir. Pedagog olarak karşılaştığımız sorunlardan biri, utangaç çocuğun sosyal fobik olarak değerlendirilmesidir. Bilinmelidir ki her utangaç çocuk sosyal fobik değildir. Utangaçlık genetik geçişle de ilgilidir ve her çocuk yeni sosyal ortamlarda aynı girişkenliği gösteremeyebilir. İçe kapanıklık tamamen bir kişilik yapısıdır. İnsanların yaklaşık %30’unda içe dönük kişilik özellikleri saptanır.”
“Sosyal fobinin psikolojik tedavisi vardır. Bu konuda uzmanlardan yardım alınabilir. Fakat önleyici tedbir olarak, aile içerisinde çocuğun bir birey olduğu anlaşılmalı, onun belli aktivitelerle ilgilenmesine ve sorumluluk alma becerisine zemin hazırlanmalıdır. Ayrıca çocuklara hata yapma özgürlüğü tanınmalıdır. Hatanın da öğrenme sürecinin bir parçası olduğu ebeveynlerce unutulmamalıdır” şeklinde konuştu.