Sınır, bir halka gibidir. Bu halka bizim davranış ve sorumluluklarımızı şekillendirir. İçi-dışı belli ve nettir.
Hem bizlerin de hem de çocuklarımızın sınır halkalarının olması ilişkilerin daha sağlıklı olmasını sağlar.
Öncelikle ebeveynler kendi sınırlarını belirlemeli yani kabul ettiği ve kabul etmediği davranışları netleştirmelidir. Sonucunda da çocuğa yönelik davranışlarını bu sınırlar çerçevesinde idame ettirmelidir. Tutarlı olmalı, bugün ‘evet’ dediği durum ve davranışlara yarın ‘hayır’ dememelidir.
Çocuklara sınır koyma için yapılması gereken ilk düzenleme ‘çevre/ortam’ dır. Çocuk için tehlike oluşturabilecek unsurlar kaldırılarak ortam daha güvenli hale getirilmelidir. Böylelikle ‘Dur!, Hayır!, Yapma! ‘gibi uyarı sözlerini daha aza indirgemiş oluruz. Tüm bunlara rağmen çocuğumuzun karşılaşabileceği tehlikeli bir durum oluştuğunda sözle vakit kaybetmeden eyleme geçmek daha yararlı olacaktır.
Çocuklara sınır kazanımı verilirken öncelikle davranış tutarlılığımızı gözden geçirmeliyiz. Sonrasında çocuğumuza kazandırmak istediğimiz davranışlar için örnek model oluşturmalıyız. Zira çocuklar öğrenme geliştirebilmek için işitme duyusundan ziyade görme duyusunu daha aktif kullanır. Ancak 5 yaşından sonra bizi model almayı bırakıp baş kaldırmaya başladığında iş daha da zorlaşabilir. Bu durumda çocuğunuzun taklitçiliğini iyi kullanmanız gerekebilir.
Kuralları ve Olumsuz Kelimeleri Olabildiğince Az kullanın!
Kuralların ve olumsuz kelimelerin fazlalığı çocuk davranışlarında ters tepkime etkisi yaratır. Gerekli ya da gereksiz çok fazla kuralların olduğu çevrede çocuğun davranış kazanması zorlaşır. Burada çocuk kuralın ne olduğunu, neden gerekli olduğunu anlayamaz. Hangi davranışların doğru, hangilerinin yanlış olduğunu ayırt edemez. Baskılama süreci devreye girdiğinde de tepki olarak hepsini reddeder.
Birçok ebeveynden şu sözleri duyarız:
‘Oğlum/kızım dur yapma! Koşma! Hayır, bırak onu! Dur! Dokunma. Oyuncaklarını topla! Bu çocuk beni dinlemiyor!’
Dikkat ettiğiniz üzere yukarıda birçok emir kipi barındıran olumsuz eylemler söz konusu. Peki burada çocuğun neyi neden yapması ya da yapmaması gerektiğini açıklayan ifadeler var mı? Bu sözleri duyan kaç tane çocuğun anında davranış değiştirdiğini gözlemlediniz?
Eğer bir davranış kazandırmak istiyorsak çocuğu ne olduğunu bilmediği olumsuz kelimelere sürekli maruz bırakmamalıyız. Bir şeyi yapmasını istemiyorsanız, ona uygun bir dille neden yapmaması gerektiğini anlatın ve bu davranışla ilgili model olun, zamanla davranışı benimseyeceğini gözlemleyeceksiniz. Eğer çocuğunuz için gerçekten tehlike oluşturabilecek bir durum değilse izin verin. Hareket, merak etme, keşfetme, deneyimleme doğal gelişimsel sürecidir, sınırlamayın.
Sürekli olumsuz kelimelere maruz kalmayan, büyüme ve gelişme sürecinin en başından beri sağlıklı sınırları oluşturulan ve onun için gerçekten tehlike yaratan durumlarda neden yapmaması gerektiği anlatılan çocukların gelişimsel süreci daha sağlıklı ilerlemektedir. Aynı zamanda ebeveynler de çocuklara sürekli ‘dur, yapma!’ demek zorunda kalmaz çünkü çocuk zamanla hem kendisinin hem de ebeveyninin sınırlarını öğrenir ve kendisi için uygun olmayan durumlarda devamlı bir ikaz almadan hareket edebilir.
Çocuğunuzun sergilediği olumsuz davranışlar karşısında tepkinizi ölçülü tutun. Çocuğunuzun çok iyi bir gözlemci olduğunu unutmayın. İstenmeyen bir hareketle ilk kez karşılaştığınızda (ısırma, vurma, küfür etme vb.) davranış karşısında büyük tepkiler verdiğinizde bu davranış daha da artabilmektedir. Çocuğunuz bu durumu size karşı kullanabilir. İstemediği bir şey gerçekleştiğinde size tepki olarak ‘istemediğiniz ve karşısında büyük tepkiler verdiğiniz davranışları’ sergileyebilir. Büyük tepkiler vermek yerine çocuğunuzu durdurun, sözel uyarı ekleyin: (Net bir yüz ifadesi ve ses tonu ile) ‘Isırmak yok! ‘. Yine de durmazsa ortamdan uzaklaştırın.
Çocuğunuz biraz sakinleştikten sonra çocuğunuzun kendisini kontrol edebilmesi için beklentilerinizi anlayabileceği şekilde anlatın: ‘Arkadaşını ısırdıysan bir süre bizim yanımızdan uzaklaşman gerekecek’. Çocuğunuzun dürtülerini kontrol edebildiğini hissetmesi çok kısa bir an için bile olsa kendi kontrol becerisini geliştirebilmesi ve öz güven kazanabilmesi için güzel bir adımdır. Sözel iletişim ise birlikte yapabileceklerini anlatabilmeniz açısından en uygun yoldur.