Okul döneminin başlaması ve beraberinde havaların soğumasıyla çocuklarda kulak burun boğaz hastalıklarında artış gözleniyor.
Çocukların hem fiziksel gelişimlerinin hızlı olduğu hem de akademik başarılarının temellerinin atıldığı bir dönemin enfeksiyonlar açısından da önem taşıdığını söyleyen Kulak, Burun, Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Op. Dr. Ziya Bozkurt, çocuklarda yaşanabilecek gelişimsel gecikmelerin ve bozuklukların ileriki hayatında kalıcı izler bırakabileceğine işaret etti.
Mikroplarla ilk karşılaşma zamanı genellikle nispeten daha steril ev ortamımızdan çıkıp daha kalabalık ve mikroplarla haşır neşir olunan kreşler ve okul ortamı oluyor. Kulak, Burun, Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Ziya Bozkurt, bu nedenle okul döneminde çocukların sıklıkla boğaz, kulak ve sindirim sistemi enfeksiyonları geçirdiğini söyledi. Okul çağında çocuklarda en sık; geniz eti ve bademcik problemleri, kulak problemleri, burun ve sinüslere bağlı sorunlar ve ses problemleriyle karşılaşıldığı bilgisini verdi.
Bu dönemin çocukların fiziksel ve akademik gelişimleri açısından önem taşıdığına dikkat çeken Op. Dr. Ziya Bozkurt, tedavide yaşanabilecek gecikmelerin yaşanabilecek gelişimsel gecikmeler ve bozuklukların çocuğun ileriki hayatında kalıcı izler bırakabileceğine işaret etti.
KRONİK HASTALIĞI OLAN ÇOCUKLAR DAHA SIK HASTALANIYOR
Her çocukta bu enfeksiyonların aynı oranda görülmediğini, bunun için hem yapısal hem çevresel etkenlerin önem taşıdığını söyleyen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi’nden Op. Dr. Ziya Bozkurt, konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
“Örneğin gebelikte, doğum sırasında veya sonrasında sıkıntı yaşayan çocuklar, anne sütünün yeterince almayan bebekler, alerjik yapıda olanlar, kronik hastalığı olan çocuklar yaşıtlarına göre daha sık hastalanır. Diğer taraftan çevresel faktörlerin de burada rol oynadığı biliniyor. Örneğin beslenme alışkanlıkları, kalabalık yerlerde yaşama ve kreş, okul ortamı; egzersiz yapma, yeterince güneş ışığına maruz kalma gibi faktörlerde bağışıklık sistemini etkileyerek çocuklar arasında farklılık yaratmaktadır.”
GENİZ ETİ VE BADEMCİKLERİN BÜYÜMESİ FARKLI SORUNLARA DA NEDEN OLABİLİR
Vücudun savunma sisteminin bir parçası olan bademcik ve geniz eti dokularının enfeksiyonlarla her karşılaştıklarında büyüyerek kimi zaman bulundukları yerde tıkayıcı etkiye sebep olabildiklerini anlatan Op. Dr. Bozkurt, “Diğer taraftan bakteri ve virüsler gibi zararlı etkenler bu dokuların kendi kendilerini iltihaplandırmasına neden olabilir. Böylece bu iki doku koruma işlevlerini yerine getiremeyip kendileri enfeksiyon üretir hale gelerek vücut için birer enfeksiyon kaynağı olabilirler” diye konuştu.
Geniz etinde büyüme olmasının çocuğun solunumuna da engel olabildiğini ve bunun yanında farklı sağlık sorunları için de zemin oluşturabildiğini hatırlatarak Op. Dr. Bozkurt, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu durum ayrıca kulak ve sinüslerin içinde oluşan sıvıların boşalımını bozarak problemlere yol açar. Bu çocuklarda işitme kayıpları, horlama, ağızdan soluma, gece öksürükleri, burun akıntıları oluşur. Ağızdan solunum ortodontik bozukluklar, yüz gelişiminde bozukluklar ve konuşma bozukluğuna yol açabilir.”
HER GENİZ ETİ PROBLEMİ YAŞAYAN ÇOCUĞA CERRAHİ GEREKİR Mi?
Her çocukta geniz eti bulunmakla birlikte özellikle 4-5 yaşlarda kreş ve okula başlangıç aşamasında karşılaşılan enfeksiyonlara bağlı olarak bu dokuların büyüyüp belirginleştiklerini hatırlatan Op. Dr. Bozkurt, ileri yaşlarda küçülme eğilimi gösterdiklerini söyledi.
Hangi durumlarda çocuklara cerrahi girişim gerektiği konusunda ise Op. Dr. Bozkurt şunları anlattı:
“Eğer geniz eti koruma işlevlerini yerine getiremeyip kendileri enfeksiyon üretir hale gelerek devamlı sinüzit veya orta kulak enfeksiyonlarına ve buna bağlı işitme kayıplarına sebep oluyorsa, geniz etinin büyüklüğü burundan solunuma engel oluşturarak devamlı ağızdan solumana ve buna bağlı horlama, veya apne dediğimiz uykuda nefessiz kalma gibi ciddi sorunlar yaratıyorsa; veya yine devamlı ağız solunumuna bağlı çene ve diş yapısında bozulma izleniyorsa bu durumda cerrahi tedavi yani geniz etinin alınması planlanmalıdır.”
TEDAVİ EDİLMEZSE YAPISAL PROBLEMLERE NEDEN OLABİLİR
Bu sorunun tedavi edilmemesi durumunda çocuğun akademik başarısının etkilenebileceği gibi bazı yapısal problemlere de neden olabileceğini anlatan Op. Dr. Bozkurt, “Geniz eti büyüklüğüne bağlı horlama ve apne şikayeti olan çocuklar gece uykularını tam olarak alamadıkları için gelişim gerilikleri, dikkat dağınıklıkları izlenebilir; eğer işitme kaybı gelişmişse bu çocuklarda derslerde ve sosyal hayatlarında gerilemeler ve buna bağlı olarak da okul başarısında düşmeler gözlenebilir.
Diğer taraftan geniz eti büyüklüğüne bağlı devamlı ağız solunumu alt çenenin küçük kalması ve buna bağlı ortodontik bozukluklar, yüz gelişiminde bozukluklar ve konuşma bozukluğuna yol açabilir” diye konuştu.
“BADEMCİKLER İÇİN İLAÇ TEDAVİSİDEN YANIT ALINAMIYORSA CERRAHİ DÜŞÜNÜLMELİ”
Okul çağı çocuklarında en sık karşılaşılan bir diğer sorun olan bademcik enfeksiyonlarında ise öncelikle antibiyotik tedavisiyle başlandığını söyleyen Op. Dr. Bozkurt, ilaç tedavisinden fayda görülmemesi durumunda cerrahiye başvurulduğunu söyledi. Ameliyata karar verme aşamasında bazı kriterlerin önem taşıdığını anlatan Op. Dr. Bozkurt, sözlerine şöyle devam etti:
“Bahsettiğimiz kriterlerin bazıları daha kesin kriterler olarak kabul edilir iken örneğin apne dediğimiz uykuda nefessiz kalma veya çene ve diş yapısında kalıcı bozulmaları gibi; sık tekrar eden bademcik enfeksiyonları, Difteri (Kuşpalazı) mikrobu taşıyıcılığı ve bademcik iltihaplanmasına bağlı olarak sık orta kulak iltihabı veya sinüzit atağı geçirilmesi gibi durumlarda göreceli kriterler kabul edilir. Her bir çocuk dikkatlice değerlendirilerek bu kararın kişisel olarak verilmesi gerekir.”
ÇOCUKTAKİ İŞİTME PROBLEMİ ORTA KULAK ENFEKSİYONU İÇİN UYARICI OLABİLİYOR
Sorunlu bir gebelik veya doğum, geniz eti büyüklüğü, çocukta alerjik bir yapı olması, kalabalık ortamlar (okul kreş gibi) ve buna bağlı sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmeleri, beslenme alışkanlıkları, yaşanılan evde sigara içilmesi gibi birçok etken çocuklarda orta kulak enfeksiyonlarına neden olabiliyor.
Özellikle küçük çocuklarda oldukça sık görülen bu durumun tedavi edilmediği taktirde kulak zarında kalıcı hasar bırakabildiğine işaret eden Op. Dr. Bozkurt, sözlerine şöyle devam etti:
“Hastalık kendisini ağrı ateş veya kulak akıntısı ile gösteren akut formda olabileceği gibi, özellikle işitme problemleri ile kendini gösteren ateş veya ağrının olmadığı daha sinsi ilerleyen seröz otitler olarak da izlenebilir. Bu hasta grubunda özellikle işitsel şikayetler ön plandadır. Anne babanın söylediklerini tekrarlatma, televizyon sesini fazla açma, çağrıldığında cevap vermeme gibi şikayetler görülebilir.
Eğer tedavi edilmezlerse hem çocuklarda sosyal ve akademik gelişmede geriliğe sebep olurlar hem de orta kulak ve kulak zarında kalıcı hasarlar bırakabilirler. Bu yüzden bazen bu tablo uzadığında ve kalıcı problem yaratma endişesi oluştuğunda veya akut enfeksiyonlar sık tekrarlamaya başladığında kulaklara parasentez ve ventilasyon tüpü uygulaması gibi cerrahi seçenekler yapılmaktadır.
Özellikle orta kulak iltihabı için risklerin varlığı durumunda Aileler bu sebepler varlığında çocuklarını daha yakında izlemeliler işitmeyle ilgili en ufak bir şüphede televizyonun sesini çok açma veya televizyonu yakından izleme, derslerde öğretmenin söylediklerini duyamama gibi durumlarda zaman geçirmeden bir KBB muayenesini yaptırmaları gerekir.”
SES KISIKLIĞININ EN ÖNEMLİ NEDENİ NODÜLLER
Okul çağı çocuklarında görülen kronik ses kısıklığının nedenleri arasında ses teli nodüllerinin (vokal nodül) geldiğine işaret eden Op. Dr. Bozkurt, “Ses teli nodüllerinin en sık sebebi çocuğun yüksek sesle konuşma ve çoğu zaman bağırma alışkanlığının olmasıdır.
Ses tellerinin endoskop ile muayenesinde nodüllerin görülmesi ile tanı koyulur. Genellikle konuşurken bile yüksek sesi tercih eden bu çocukların tedavisinde en önemli nokta çocuğa ses hijyenini öğretmekten geçer. Gerekli durumlarda ses terapisi verilerek tedavi edilir” ifadelerini kullandı.