İletişim, insan hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren iletişim içerisindeyiz. Çocuğunuzla iletişimde kelimelerin gücüne inanın.
Var oluşumuzun gerekçesidir bu. Ve bir bütünsellik içerisinde hayatımızda yerini korur. Çünkü bizler konuşurken sadece kelimeleri kullandığımızı varsayarız. Aslında beden dilimiz kelimeleri kullansak da kullanmasak da iletişimimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Yüzümüzdeki mimikler, el kol hareketlerimiz, ses tonumuz bazen ağzımızdan dökülen kelimelerle örtüşür bazen de asli duygularımızı yansıtır. Bu yüzden iletişimin bir bütün olduğunu unutmadan duygu ve düşüncelerimizi ifade etme yoluna gitmeliyiz.
Ya düşündüğün gibi konuş ya da konuştuğun gibi düşün…
Çocuklar muhteşem bir gözlemcidir demiştik. Çocuklar sadece sözlerimizi değil, onunla beraber gelen vücut dilimizi de analiz eder. Sonrasında iletişim kurmaya çalıştığı kişinin o an gerçekten onu gerçekten duyup duymadığını, o an gerçek duygularını ifade edip etmediğini anlar. Örneğin; Mutfakta yemeği yetiştirmeye çalıştığınız o anda yanınıza gelip size kendisi için o an çok önemli olan bir durumu paylaşmaya çalışan çocuğunuza ‘dinliyormuş gibi’ yaptığınızda, yüzüne bakmadan sadece ‘hıı, evet, tamam’ şeklinde tepkiler verdiğinizde çocuğunuz o an sizin onu gerçekten dinlemediğinizi bilir ve muhtemelen serzenişte bulunur.
Burada etkin bir iletişimden bahsedilemeyeceği gibi istemeden çocuğumuza yanlış mesajlar da vermiş oluruz. Onun kendisini değersiz hissetmesine, doğru olmayan bir iletişim yolunu öğrenmesine ve en önemlisi de bu durumun sürekli olmasıyla da çocuğumuzla bağ kuramamaya sebep oluruz. Peki yapılması gereken nedir? Gerçek duygularımız ve düşüncelerimizi ifade etmek yani dürüst olmak. ‘Mış gibi’ yapılan davranışlar ya da söylenen sözler çocuğumuzun daha çok zarar görmesine sebep olur. Az önceki verdiğimiz örnekte de kurulması gereken olumlu iletişimde dürüstlük üzerine olmalıydı…
Çocuğumuzun göz hizasına inerek ‘Kızım/oğlum, bana çok önemli bir şey anlatacaksın değil mi? Anlatacağın şeyi ben de çok merak ediyorum ve seni dinlemek için sabırsızlanıyorum. Ancak şuan yemek yaptığım için seni dinlemekte zorlanıyorum. Bu yüzden yaptığım işi hemen bitirip seni daha iyi bir şekilde dinlemek istiyorum. Ben işlerimi bitirirken sende yanımda resim yapabilirsin.’ Şeklinde kurulan bir iletişim hem annenin o an yaptığı işi tamamlamasına hem de çocuğun kendisini değerli hissetmesini sağlarken ortaya çıkabilecek çatışma sürecini de önlemiş olur.
Bizler karşımızdaki kişiyi gerçekten dinleyip dinlemediğimizi beden dilimizle yansıtırız ya da karşımızdaki kişi o an anlattığı şeyi kullandığı beden dili ile ne kadar gerçekliği olduğunu bizlere yansıtır. Bazen gerçekten çok yoğun ya da yorgun olursunuz ve çocuğunuzu o an dinlemek istemeyebilirsiniz, bazen başınız çok ağrıyabilir ya da hiç keyfiniz yoktur çocuğunuzla oyun oynamak istemeyebilirsiniz.
Bunlar çok doğal ve insani süreçlerdir. Ancak önemli olan ‘rol yapmadan/mış gibi davranmadan’ var olan durumunuzu uygun bir dil ile ifade etmektir. Çünkü yapılan rol çocuğumuz tarafından hissedildiğinde daha yıkıcı süreçlere yol açabilmektedir. Bu durumda iletişimin o an olumlu/olumsuz şekilde kurulmasını etkiler. Bu yüzden dürüstlüğü seçmek ve o an ne hissediyorsak ifade etmek çok daha etkin olacaktır.