KKTC’de bulunan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile basın toplantısı düzenledi. Bakan Çavuşoğlu, “Müzakere eşitler arasında olur. Yoksa herhangi bir anlamı da olmaz, bir sonuç getirmez. Aksini zaten 54 yılda tecrübe ettik” dedi.
Basın toplantısında konuşan Bakan Mevlüt Çavuşoğlu, KKTC’de bir kere daha bulunmaktan büyük bir mutluluk duyduğunu belirterek, Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ifade etti. Çavuşoğlu, “Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkileri değerlendirdik. Ayrıca uluslararası platformda KKTC’nin ve Kıbrıs Türk halkının haklarını savunmak için ilave hangi adımları atabileceğimizi değerlendirdik. KKTC’nin uluslararası alanda görünürlüğü için hangi çabaları sarf edeceğiz bunları değerlendirdik. Yine, KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemcilik statüsü başvurusu var. Yıl sonunda Özbekistan’da gerçekleştirilecek zirvede karara bağlanacak. Bunun için de çalışmalarımızı birlikte sürdürüyoruz” dedi.
“KIBRIS TÜRK HALKININ EGEMEN EŞİTLİĞİ VE EŞİT STATÜSÜ TESCİL EDİLMELİDİR”
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar ve heyetlerle verimli bir görüşme gerçekleştirildiğini belirten Bakan Çavuşoğlu, “Kıbrıs meselesinin çözümü konusundaki vizyonumuz Sayın Cumhurbaşkanının da gayet güzel bir şekilde izah ettiği gibi ortaktır. Ada’da yeni bir müzakere sürecinin başlaması için ve bu müzakerenin de başarılı olabilmesi için gereken bellidir. Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit statüsü tescil edilmelidir. Kıbrıs Türk halkı bu haklara zaten sahiptir. Müzakereler ile bu hakları kazanmadı.1960’da teyit edilen ama daha sonra gasp edilen bu haklar başlangıçtan bu yana en başından bu yana Kıbrıs Türk halkının var olan hakkıdır. Dolayısıyla bu haklar inkar edilemez. Bunu inkar etmek Kıbrıs Türk halkının kimliğini ve özünü inkar etmek demektir buna da müsaade etmemiz mümkün değil” şeklinde konuştu.
Bakan Çavuşoğlu sözlerine şu şekilde devam etti:
“Müzakere eşitler arasında olur. Yoksa herhangi bir anlamı da olmaz, bir sonuç getirmez. Aksini zaten 54 yılda tecrübe ettik. Sonuçta ortada eşitliği reddeden kim o da gayet açık, belli. Daha önce de vurguladığımız gibi kaybedecek bir 50 yılımız daha yoktur. Sayın Cumhurbaşkanı Tatar’ın geçen yıl Cenevre’de ortaya koyduğu vizyon ve öneriyi o gün destekledik. Sayın Cumhurbaşkanım o gün desteğimiz nasıl, tam idiyse bugün de desteğimiz tamdır.
Sizin bu vizyonunuzu, önerilerinizi her platformda desteklemeye özellikle Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde desteklemeye devam edeceğiz. Bundan sonra biz müzakere olacaksa bu iki toplum değil iki devlet arasında olacaktır. Önce iki tarafın statüleri müzakere odasında değil dışında eşitlenmelidir. Ardından Ada’da nasıl bir iş birliği modeli uygulayacaklarına kendileri karar verecektir.
Bu vizyon bir müzakere pozisyonu da değildir. Sahadaki gerçeklerin ve tarihi tecrübelerin dikte ettiği tek çözüm yoludur. Bu konuda kararlılığımızı birlikte sürdüreceğiz. Çünkü bu Kıbrıs Türk halkının iradesidir. İradesini de ortaya Kıbrıs Türk halkı koymuştur. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin sözcülüğünü yapan Avrupa Birliği’nin (AB) bu iradeyi yok sayarak herhangi bir çözüm modeli dikte etme hakkı da yoktur. Bunu da buradan söylemek isterim. Rum tarafı bu gerçekleri unutturmaya ve dikkatleri başka yere çekmeye çalışıyor. Bunun da farkındayız buna da müsaade etmeyeceğimizi bir kere daha söylemek isterim.
Bunlardan bir tanesi de Sayın Cumhurbaşkanımızın biraz önce söylediği gibi miladı dolmuş, eski sözde güven artırıcı önlemleri sanki yeniymiş gibi ilk defa söylenmiş gibi gerek bizlere gerekse AB nezdinde ve uluslararası toplumda da bunu yeni bir fikirmiş gibi satmaya çalışıyorlar. Gerçekten içinde yeni bir fikir olsa bunları biz her zaman konuşuruz. Türkiye olarak biz de buna destek veririz. Değerlendiririz, ama bunlar Sayın Anastasiadis’in de Cenevre’de kağıttan bir bir okuduğu, yeni bir fikir ortaya koyamadığı için eski defterleri karıştırarak bir bir okuduğu önerilerdir.
Bu öneriler esasen müzakere sürecini sulandırmak için yapılmıştır ve Maraş açılımından duyduğu rahatsızlığın bir refleksidir. Bunu da açıkça görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı da bunu biraz önce gayet güzel bir şekilde belirtti. Önümüzdeki günlerde Türk tarafı da tabii ki iş birliği önerileri sunacaktır. Bu konuda bir çalışma yaptıklarını da görüyoruz. Ve bu iş birliği önerileri KKTC ile Rum tarafı arasında iş birliğini geliştirecek öneriler. Sadece Kıbrıs adasını değil esasen tüm bölgeyi ilgilendiren, tüm bölgenin istikrarı ve kalkınması için önemli ve bölgedeki sorunların çözümüne katkı sağlayacak önerilerdir. Eğer Rum tarafı gerçekten iş birliği yapmak istiyorsa bunlara olumlu bakar. Türk tarafıyla oturur, konuşur, değerlendirir. Eğer niyeti yoksa Türk tarafı yoluna devam edecektir. Biz yolumuza devam edeceğiz.”
“MARAŞ KKTC TOPRAĞIDIR”
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hem kendi haklarını hem de KKTC’nin ve Kıbrıs Türk halkının haklarını savunmaya devam edeceğini ifade eden Bakan Çavuşoğlu, “Bunu her vesileyle vurguladığımız gibi bugün de bir kere daha vurgulamak istedim. Kıbrıs Türk halkının özellikle hidrokarbonların hakça paylaşımı konusunda yaptığı teklifler var, bu teklifler de halen masadadır. Biz iş birliğinden yanayız. Dolayısıyla KKTC’nin yaptığı bu teklifi de başta AB, BM olmak üzere her platformda savunuyoruz. Eğer bir iş birliğine varmak istiyorsa Rum tarafı buna ‘hayır’ dememelidir, ‘evet’ demelidir. Ama biraz önce söylediğim gibi Rum tarafının derdi Maraş’ı geri almak.
Bir kez daha buradan güçlü bir şekilde duyurmak istiyorum, Maraş KKTC toprağıdır. Maraş açılımı çerçevesinde atılan adımlar da uluslararası hukuku ihlal etmiyor. Burada atılan adımların da uluslararası hukuka uygun olduğunu vurgulamak isterim. Ada’daki iki halkın da yararına atılan adımlardır. İleride daha da yararlı olacaktır. Rum halkına da faydalı adımlardır. Bizim gerek bugüne kadar atılan adımlar Maraş konusunda gerekse bundan sonra atılacak adımlara yönelik desteğimiz de tamdır. Rum tarafı beyhude çabalar içinde olmasın.
BM nezdinde AB nezdinde gereksiz propagandalarla oraların gündemini de meşgul etmesin. Önümüzde iş birliği fırsatları var, bu iş birliği fırsatlarını değerlendirsin. Mesela Maraş’ta plaja konulan şezlong ve buna benzer küçük adımların uluslararası güvenliğe bir tehdit oluşturduğunu savunacak kadar komik duruma da düşüyorlar. Gerçekten üzülüyoruz da. Argümanlarla, gerçek argümanlarla çıksınlar. Sonuçta biz bir taraftan haklarımızı savunmada kararlıyken, diğer taraftan uluslararası hukuk çerçevesinde iş birliğine de açığız, bu konuda da samimiyiz, yeter ki Rum tarafı ve Yunanistan da samimi olsun. Bu mesajları da vermek istedim” diye konuştu.
TATAR: RESMİ BİR MÜZAKERE SÜRECİNE GEÇECEKSEK, BU ÖNERİLERİMİZİN KABUL EDİLMESİNİ BEKLİYORUZ
Öte yandan basın toplantısında konuşan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da “Kıbrıs Türk tarafı olarak anavatan ve garantör ülke Türkiye Cumhuriyeti ile her zaman iş birliği içinde, bugün de bu temelde görüşmelerimizi sürdürmüş durumdayız. Geçen Nisan ayında Cenevre’de yapılan 5+1 Toplantısı’nda biz Türk tarafı olarak artık yeni siyasetimizi gündeme getirmiş ve Kıbrıs’ta egemen, eşit iki devlet ve eşit uluslararası statü koşulu sağlanmasıyla resmi bir müzakere sürecine geçeceğimizi hem Birleşmiş Milletler’e hem bütün dünyaya ilan etmiş durumdaydık.
O toplantıda Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak benim ilk kez sunduğum önerilere tam destek vermiş ve o günden bugüne Türkiye’nin çeşitli temaslarında büyükelçiliklerinde, nerede toplantı yapılmış olsa da bizim artık Türk tarafı olarak Kıbrıslı Türklerin bu yeni önerisini tam desteklediklerini tüm dünyayla paylaşmış oluyorlardı. Bugün gelinen noktada yine yaptığımız değerlendirmelerde biz eğer resmi bir müzakere sürecine geçeceksek, bu önerilerimizin kabul edilmesini bekliyoruz” dedi.
“NİYETLERİ EGEMENLİK HAKLARIMIZI İHLAL ETMEKTİR”
Tatar konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Sayın Güney Kıbrıs Rum Lideri Anastasiadis’in Cenevre görüşmelerinde bizimle paylaştığı, güven yaratıcı önlemler dediği, yani kendilerine göre Ercan’ın direkt uçuşlara açılması için Ercan’ın BM denetimine, Gazimağusa’nın direkt ticarete açılması için Gazimağusamızın Avrupa Birliği denetimine ve Maraş’ın bir bakıma BM’ye iadesi ve aynı zamanda bu koşullar içinde de Türkiye Cumhuriyeti’nin limanlarının kendilerine açılması gibi beklentileri var. Niyetleri egemenlik haklarımızı ihlal etmektir. Önerileri yok hükmündedir. Yunanistan’ın Ege adalarına yönelik girişimlerini, büyük bir rahatsızlıkla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde izliyoruz. Bu uluslararası anlaşmalara, sözleşmelere ihlal anlamında olan bütün bu girişimleri kınıyoruz. Kıbrıs’ta da benzer durumların olmaması için elimizden gelenle bütün mücadelemizi sürdürmekteyiz.”