Birçok kişinin cam kenarı sevdası vardır nedense. Yolculuğa çıkacağımız zaman özellikle belirtiriz cam kenarı olsun diye.
Ya da şehir içi dolmuşa bindiğinizde gözümüz hemen cam kenarını arar. Nedendir bu cam kenarı sevdası? Kendimizle yalnız kalmak için mi, hayaller kurmak için mi sığınırız oraya ? Belki de daha fazlası… Eğer ki uzun bir yolculuğa çıkacaksak kendimizi baya dinleyeceğiz demektir. Otogara gidip de valizi teslim ettik mi muavine, hemen yerleşiriz cam kenarındaki koltuğumuza. Kahvemizi de alıp kulaklığımızı da takıp müziği açtık mı yaslarız cama kafamızı.
Yolu izleriz fonda en sevdiğimiz müzikler çalarken. Sonra dalar gideriz düşüncelere…Kendimizle hesaplaşma zamanı gelir. Sevgi, öfke, umut, çaresizlik…İşte o zaman başlar bütün mesele. Ne alıp veremediğimiz varsa hayata dair, her şeyi anlatırız kendimize. Bazen anasını satarız bu dünyanın, bazen gelmişine geçmişine söveriz. Öfkemiz, kavgamız, hesaplamamız bitti mi güzel şeylere dalar gideriz bu sefer.
Bazen Paris‘te el ele yürüyor oluruz sevdiğimizle, bazen de bir sahil kasabasında Mehmet amcanın dükkanında çay içerken buluruz kendimizi. Yol boyu sürer gider bu böyle… Ta ki muavinin inecek yolcu kalmasın diye bağırdığını duyana kadar… Ya ne çabuk geldik, bir sürü konu vardı daha deriz kendi kendimize. Cam kenarına teşekkür eder, bir sonrakine kaldığımız yerden, haydi sağlıcakla kal der ayrılırım otobüsten. Hakkını yemeyim çok iyi dinliyor.
Bu yüzden kırk yılda bir gerek duyarım uzun yolculuğa. Ve bir bakmışız en yakın dostumuz olmuş cam kenarları. Bıkmadan, sorgulamadan saatlerce dinler bizi. Asıl ihtiyacımız olan da budur bazen, sadece anlatmak ve dinlenmek. Birçok insan bu yüzden seçer cam kenarını. Anlatmak ,içini dökmek için. Daha çok da CAN KENARI olmayanlardır, Cam kenarında olanlar…Herkese iyi haftalar..