AVİTA Çalışan Destek Programı’nın ZENNA Danışmanlık iş birliğinde, Türkiye temsili bin 210 beyaz ve mavi yakalı çalışanın katılımıyla gerçekleştirdiği “Çalışma Hayatı Analizi ve İyi Oluş Gereksinimleri Araştırması”nın sonuçları yayınladı.
Türkiye’deki çalışma hayatını ele alan araştırmanın sonuçları, çalışanların ihtiyaçları ve mutluluğu hakkında geliştirilmesi gereken yönler olduğunu gösteriyor. Ayrıca bu araştırma, iş dünyasındaki liderlere ve insan kaynakları profesyonellerine, çalışanların iyi oluşunu daha iyi yönetebilmeleri konusunda öneriler sunuyor.
Çalışma Hayatı Analizi ve İyi Oluş Gereksinimleri Araştırması’na göre çalışanların günde ortalama 8,4 saat boyunca iş başında olduğu göz önüne alındığında, farklı gruplara yönelik yapılan incelemeler ilginç sonuçlar ortaya koyuyor. Özellikle en üst sosyal statüdeki, üniversite mezunu ve küçük ölçekli işyerlerinde çalışanların daha az, finans sektöründe, Z kuşağı ve orta sosyal statüde yer alan çalışanların ise daha fazla çalıştığı gözlemleniyor. Bu durum, çalışan verimliliğinin demografik faktörlere ve sektörlere bağlı olarak değişebildiğini gösteriyor.
Hangi saatlerin verimli olmadığı konusunda bir bölünme görülüyor; kitlenin yüzde 64’ü sabah saatlerinin daha verimli geçtiğini vurguluyor. Yüzde 38,8’i öğleden sonranın daha az verimli olduğunu düşünüyor. Çalışanların verimlilikleri konusundaki düşüncelerine bakıldığında ise hemen hemen her 3 kişiden 2’si sabah saatlerinde daha verimli olduklarını düşünüyor. Özellikle 10.00-12.00 aralığının, çalışma saatleri içinde en yüksek verimlilik oranına sahip olduğu belirtiliyor.
İŞ YERİNDE İYİ OLUŞ GEREKSİNİMLERİ
Çalışma Hayatı Analizi ve İyi Oluş Gereksinimleri araştırması çalışanların sağlıkla ilgili konuların kişisel öncelikleri arasında önemli bir yer tuttuğunu ve bu alanda sürekli bilgi edinme ihtiyacı hissettiklerini gösteriyor. Katılımcılara her zaman ya da ara sıra ihtiyaç duyduklarını belirtenler içinde yüzde 60’ın üzerinde bir ortalamayla sağlık konularının öne çıktığı görülüyor. Bu sağlık konuları tıbbi bilgiler (yüzde 63,2), bel-boyun-sırt ağrıları (yüzde 63,2), psikoloji (yüzde 61,9) ve sağlıklı beslenme ve diyet (yüzde 61,2) olarak sıralanıyor. Çalışanların yüzde 73,4’ü gün içerisinde bel, boyun ve sırt ağrıları yaşadığını ifade ediyorlar.
Çalışanlara bugüne kadar online ya da yüz yüze olarak psikoloğa gidip gitmediklerini sorulduğunda katılımcıların yüzde 54,1’i bir psikolog deneyimine sahip olduğunu veya halen devam ettiğini belirtiyor. Bugüne kadar hiç psikoloğa gitmediğini söyleyen yüzde 46’lık kesimin yüzde 33,5’u destek almak istediğini ancak maddi olanaksızlık ya da iş yerinden izin alma konusunda sorun yaşadığını belirtiyor.
MESAİ SAATLERİ İÇİNDE KAYBOLAN ZAMANI YÖNETMEK
Çalışanların bilgiye ulaşma sürecine bakıldığında; kapsamlı bilgiye ihtiyaç duyan çalışanların mesai saatleri içinde günde ortalama 67 dakika harcadığını görülüyor. Bu kitlenin doğru kaynağa ulaşma süresi ise ortalama 4 gün olarak araştırmada yer alıyor. Son 1 yılda en çok ihtiyaç duyulan tıbbi bilgi, psikoloji ve finansal bilgi konuları özelinde de bu veriler paralellik gösteriyor.
Çalışanların mesai saatleri içerisinde zaman harcadıkları iş dışı aktiviteler araştırıldığında, en çok zaman harcadıkları etkinliklerin sıcak içecekler hazırlama, sosyal medya kullanımı, mesajlaşmalar, iş dışı sohbet ve telefon görüşmeleri ve haber sitelerini okuma olduğu görülüyor. Çalışanların iş dışı aktivitelere ayırdığı ortalama süreye bakıldığında, günlük yaklaşık 3 saatlik (177 dakika) bir kayıp dikkat çekiyor. Bu süre içinde en çok zaman harcanan aktiviteler sosyal medya (26 dakika), iş dışı sohbet (21 dakika) ve mesajlaşmalar (19 dakika) olarak öne çıkıyor.
ÇALIŞAN DESTEK PROGRAMLARI HEM İŞVERENE HEM ÇALIŞANA DESTEK OLUYOR
İş dünyasında rekabet, sadece ürün ve hizmet kalitesi değil, aynı zamanda çalışan memnuniyeti ile de ölçülüyor. Günümüzde birçok şirket, bu rekabet ortamında öne çıkmak ve kaliteli çalışanları bünyesine katmak için çalışan destek programları sunmayı tercih ediyor. Çalışan destek programları, çalışan memnuniyetini artırırken, şirket kültürünü de güçlendirerek motivasyonu yüksek ve üretken bir çalışma ortamı oluşturma yolunda önemli bir adımı temsil ediyor.
Araştırma sonuçlarına göre şirketlerin yüzde 76,5’i en az 1 konu da olsa destek hizmeti sağlarken, çalışanlar ise yüzde 64,9’luk oranla sağlanan bu desteklerden yararlanıyor. Bu programı çalışanlarına sağlayan şirket algısı üzerinde belirginleşen üç temel fayda göze çarpıyor:
“Çalışan destek programlarına katılan bireylerde yüksek motivasyon seviyeleri görülüyor.
Çalışan destek programları, bireylere geleceğe daha umutlu bir bakış açısı kazandırıyor.
Çalışan destek programları, şirkete aidiyet duygusunu artırıyor.”
“ÇALIŞANLARIN İYİ OLUŞ HALİ KURUMLARIN BAŞARISINI ÖNEMLİ ÖLÇÜDE ETKİLİYOR”
Raporla ilgili değerlendirmede bulunan Remed Assistance CMO’su Hikmet Nakilcioğlu, “Hepimizin bildiği gibi, çalışanların iyi oluş hali, iş yaşamının vazgeçilmez bir parçası olarak kurumların sürdürülebilir başarısını önemli ölçüde etkiliyor. Bir çoğumuz, elbette mutlu bir çalışma ortamında, mutlu çalışanlarla aynı hedefe doğru ilerlemeyi isterken, bunu sağlamada kurumlara önemli bir görev düşüyor; çalışanların ihtiyaçlarını anlamak.
Çalışanların iyi oluş hali sadece kendi sağlıkları için değil, aynı zamanda iş yerindeki genel verimlilik için de kritik bir rol oynar. ‘Mutlu Çalışanlar, Mutlu Şirketler’ anlayışı, çalışanların iyi olma hallerini vurgulayarak şirketin başarı grafiğini yükseltir. Bu sebeple, iyi olma haline yapılan yatırımlar, sadece bireysel başarı için değil, aynı zamanda iş ortamındaki başarı için de kritik bir faktör. Çalışan iyi oluş haline yapılan yatırımların başında da çalışan destek programları geliyor” dedi.