Büyümek, değişmek, olgunlaşmak hepsi ne kadar benzer olsa da her birini farklı farklı yaşarız.
Bende yaşadım. Olgunlaştım… Boyum uzadı, kilo aldım-verdim büyüdüm mü? Hayır. Bazı geceler çok yaşlanırken, bazı günlerde ise; dans ettim, oyunlar oynadım, çimlerde yuvarlandım, bir ağacın gövdesine sarılıp kabuğunu hissettim gençleştikçe gençleştim. Büyüdün dediler.. Küçüldün dediler.. Yaş kaç oldu dediler…
Takvimler mi belirlerdi büyümeyi? Sayılar bunun için mi keşfedilmişti? Matematik hep bu hesaplar için mi var olmuştu? Milattan önce- milattan sonrası tarih boyu tüm bunlar için mi vardı?Peki ya insanın miladı neydi?
Belki de değişimle birlikte öğrenmektir. Kırıldığım yerden yeniden sürgün vermeyi öğrendim. Geçen zaman bazen olgunlaştırdığını hissettirse de elbette daha ham olduğum konular var, o da zamanını bekliyor daha fazla olgunlaşmak için. Bir ağaç gibiyiz sonuçta her sene yeniden meyve veriyoruz. Bazı seneler ise toprak gibi nadasa bırakmamız gerekiyor ki bir sonraki sene daha verimli olabilelim.
İnsan dediğin bir mevsim baharı da kara kışı da yaşıyor, bir meyve olgunlaşmak için uygun mevsimini zamanını bekliyor…
Sen hangi mevsimdesin, hangi ağacın yeniden sürgün veren dalısın, hangi düşüncelerinin olgunluğuna hangilerinin hamlığı eşlik ediyor? Başkası gibi olmak zorunda değilsin. Herkes kendi değişimini, gelişimini içinde farklı farklı tamamlıyor. Kusursuz olmak zorunda değilsin, değiliz.
Olduğun gibi bu dünyada eşsizsin.
‘Büyümek olgunlaşmak mı?’ bence hiç değil!
Olgunlaşma, değişme, gelişme, kendini bulma sadece sana özel. Yolculuğunda olduğunu hiç unutmadan durma yürü. Haydi birlikte yürüyelim…