Yeni teknolojik aletlerin hayatımıza girmesi şahanedir elbette. Eve ilk kez giren bir aletin içinden ne çıkacağını tahmin edemeyebiliriz. Büyülü ekranın fendi tozlu rafları yendi mi?
Ama sürprizlerinden dolayı da heyecanlanırız. Büyüklerimizin, televizyonun ülkemize geldiği ilk yıllardaki o tatlı telaşı hepimize anlatmışlığı vardır. Heidi vardı, Dallas vardı… Toplaşıp mahallece izleyip ağlardık falan bilirsiniz.
Televizyon, bilgisayar, cep telefonu derken şimdilerde bu cüsseli aletlerin (telefonda ilk çıktığında epey heybetli bir aletmiş.) hepsini avucunuzun içine almış durumdayız. Kastettiğim hakimiyet deyim olarak değil. Hakikaten avucunuzun içine aldık ve âdeta evlat şevkatiyle yaklaşıyoruz. Kabul etmek lazım ki çoğumuz da sadece uyurken serbest bırakıyoruz.
Ailemiz, arkadaşlarımız, işimiz, projelerimiz vs. Akıllı telefonlarımız, hepsini içinde barındıran tanıdık/tanımadık ama kesinlikle güvendiğimiz içimizden biri artık. Adaya düşsek yanımıza alacağımız 3 şeyin zirvesine yerleşmiş durumda. Diğer ikisinin de kulaklık ve şarj aletimiz olduğundan eminim.
Teknoloji artık vazgeçilmezimiz. Hayatımızı kolaylaştıran, bize sunduğu imkanları tabi ki de kullanacağız. Tabi ki de ayak uyduracağız. Özellikle salgın döneminde değerini daha iyi anladık kabul edelim. Teknolojik araçlar sayesinde eğitim kesintiye uğramadıysa, online market üzerinden alışveriş yapabildiysek, kapanma günlerinde evde sıkıldım nidaları daha az duyulduysa, kahramanımız teknoloji sayesinde oldu. Kitap okumayı bile e-kitap uygulamalarına sarılındı hatırlayın.
Gelgelelim asıl meselemize. Teknolojik aletler önümüze sonsuz yenilikler sunup hayatımızı kolaylaştırsa da bazı alışkanlıklarımızın da körelmesine neden oldu. Bunlardan en önemlisi de okuma alışkanlığı. Günden güne kaybolmaya başlıyor. Hiç farkettiniz mi? Ödev için kütüphanenin yolunu tuttuğumuzda o emektar ansiklopedileri yerinden oynatıyor muyuz? Halen yapabilenleri, hayranlıkla alkışlamak üzere, büyük bir çoğunlukla cevap: maalesef hayır. Dokunmaya kıyamadığımiz için mi? Kesinlikle hayır. Dikkatimizi çekmediğinden mi? Tabi ki evet. Aklımıza bile gelmediğinden, artık varlığını bile unuttuğumuzdan mı? Yine evet. Çünkü büyülü ekranın, tıklama hızı hepimizi cezbediyor. Sayfa karıştırmak daha yorucu geliyor artık. Pratikliğe aşırı derece de alıştık ve de kopamıyoruz.
Son araştırmalara göre; kitap okuma alışkanlığı her geçen gün düşüyor. Çoğumuzun kitaplığındaki, kitap sayısı yerinde saymakta veya ayda yılda bir artmakta… Kütüphaneler doluyor ama gerekmedikçe kitap raflarına dokunullmadan çıkılıyor. Bu durumu sadece teknoloji çağının getirdiklerine bağlamak da yanlış olabilir. Nitelikli eserlerin artık yazılmıyor olması da bu durumu perçinlemiştir. Her şeyin toplamında; okuma oranıyla, izleme oranı arasındaki makas açıldı. Gidişat o ki daha da açılacak. Kendimizi zorlamaktan geçiyor bütün mesele. Sadece yeni dönem eserlerinin niteliği/niteliksizliği bizleri kitaptan daha doğru bir tabirle edebiyattan uzaklaştırmamalı. Dünya üzerinde, yazılmış harika binlerce edebiyat eseri var. Ve belki de sana dokunacak olanları büyülü ekranın dünyasından uzaklaşıp ufak bir düşünsel tatile çıkmanı bekliyordur. Kim bilir bir hikaye, bir şiir yazmana vesile olur.